ihanet

392 25 5
                                    

gözlerime inanamadım. hatta inanmak için gözlerimi kırpıştırdım. louis benim şoka uğramış halimi görünce tırışkadan bir açıklama yapmaya çalıştı.

louis: (ismin) gerçekten göründüğü gibi değil yemin ede-

ben: nasıl göründüğü gibi değil ya! basbaya duydum louis. sence açıklamaya gerek var mı? ama ilk gün anlamalıydım. çok yeni tanışmamıza ramen bana o kadar yakın olmandan bir gün başıma böyle bir şe geleceğini anlamalıydım. *bağırarak*

louis hatasını anlamış gibi bakıyordu. tam bir şey söyleyecekken yanındaki kız sözünü kesip "hadi tatlım gidelim, çok vakit harcadık daha işlerimiz var" dedi. Louis'e dokunarak. ne, nasıl? louis kızın ellerini üzerinden çekti ve bana yaklaştı o sırada gözlerimi devirip orda uzaklaştım. açıkçası baya üzülmüştüm. daha ders dinleyecek halim yoktu. çantamı toplayıp eve gittim. yapacak bir sürü ödevim vardı, önemli değillerdi şu an onları yapacak ne modum ne de halim vardı. (en sevdiğin dizi) yi açıp izlemeye başladım. bir yandan telefonuma louis'ten aramalar ve mesajlar geliyordu. içimden her ne kadar bakmak istesem de ona kızgın ve kırgındım ve şu an onunla uğraşacak gücüm yoktu. telefonumu bildirimlerden rahatsız olduğum için kapadım ve dizi izlemeye devam ettim. açtım ama iştahım yoktu. gece saat 10 gibi kapım çaldı belki 1 ay önce sipariş ettiğim ama halen gelmeyen kargom gelmiştir diye düşündüm eve kapıya yöneldim. kapıyı açtığımda orada olan kişi louis'ti elinde bir buket çiçek vardı. aslında onunla sevgili değildik çıkıyor da sayılmazdık teknik olarak beni aldatmış sayılmazdı. ama genede hoş değildi, ve zaten o da bunu anlamıştı. kapıyı açtığımda direk özür dilemeye başladı

louis: (ismin) biliyorum üzgünsün ama bir daha olmayacak söz veriyorum.

ben: gerçekten mi louis? gördüğün her kızla yakınlaşacaksan-

louis: hayır! gerçekten öyle bir şey olmayacak.

ben: bunun garantisi yok louis. sana güvenmek çok isterdim ama güvenebilir miyim bilmiyorum.

louis: işin aslını bilmiyorsun (ismin).

ben: neymiş işin aslı? siz birbirinize dokunmuyordunuz, sadece öpüşüyordunuz. bırak allah aşkına.

louis: (ismin) izin verirsen anlatayım.

ben: sen neden bana açıklama yapıyorsun ki? biz hiçbir şeyiz kocaman bir hiç!

louis: (ismin) ben sadece-

ben: sen sadece ne louis?

louis: ben sadece senden çok hoşlanıyorum.

bir süre öyle baka kaldım. tekrar Türkiye'de yaşanacakalrın aynısının yaşacağını hissetmeye başlamıştım. tam ağzımı açıp bir şey diyecekken louis bana yaklaştı ve beni öpmeye başladı. onu üzerimden ittim ve"ne yapıyorsun!?" dedim. ardından tam azını açmış cevap verecekken "ne sana, ne sevgine , ne aşkına, ne de elindeki çiçeğe ihtiyacım yok!" diyip kapıyı suratına kapattım. direk kendimi koltuğa atıp ağlamaya başladım. burada hiç arkadaşım olmadığından Türkiye'deki arkadaş grubuma mesaj attım. yaklaşık 7 kişiydik 4 kız 3 erkek vardı.

ben: size çok ihtiyacım var

serra: noldu!!!!!

mert: (ismin) iyi misin??

zeynep: konferans açıyorum.

Louis and iHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin