baygın

377 26 9
                                    

zeynep konferansı hemen açmadı. ben de müsait değillerdir diye aramadım. tam yatağıma gidecekken arama geldiaçtığımda 6 arkadaşımda ordaydı ve hepsi ellerinde birer pasta tutuyordu. tabi ya bugün benim doğum günümdü! akıl mı kalmıştı bende. mumları ekrandan üfler gibi yaptım ve dilek tuttum. ama bu seferki dileğim her zamanki o 'mutlu olmak' ya da 'sağlıklı olmak' değildi. Türkiye'de başıma gelen olayın aynısını gelmemesini dilemiştim ilk defa.

serra: eee unutacağımızı mı sandın canısı?

ben: ben hatırlamadım bile. *gülerek*

mert: happy birthday to you mandolin suyu çişini yap da uyu yoksa ye-

zeynep: burada meraktan çatlıyorum. (ismin) noldu?

onlara her şeyi anlattım louis ile tanıştığımız günden beri yaşadığımız her şeyi anlattım. ve bu beni daha iyi hissetmemi sağladı.

ay: üzmüşler bebeğimi...

ırmak: oha şerefsize bak önce kankamla cilveleşiyor sonra gidiyor başka kızla yiyişiyor!

zeynep: o ot kafalı burda olsa o anlattığın yakışıklı yüzden eser kalmazdı.

eren: adanalı damarım tuttu getirin la o çocuğu buraya önce onu lime lime doğrayıp ateşe atıcam. sonrasında da sevap olsun diye fakire dağıtıcam!

mert: ne desem bilemiyorum (ismin) yani adını koymamışsınız daha ama gene de hoş değil yani!

serra: öküze bak! ay çok özür dilerim öküzün ne suçu var o seviyesiz dangalağa benzettim ya!

kahkaha atarak "tamam tamam çocuğu gömdüğünüze göre ben artık uyumalıyım yarın sabah ilk ders matematik ve ben derste uyumak istemiyorum!" dedim

eren: tamam kanka hadi byeee!

ben: iyi geceleeer

*eren toplantıdan ayrıldı*

serra: kızım boşver o zaten sana layık değil hadi rüyanda beni göörr muahhh

ben: beni görmezsen bozuşuruz *gülerek*

*serra toplantıdan ayrıldı*

ay: (ismin) aman bu dangoza kafa yorma derslerine çalış ben de kaçtımmm babayyy

ben: tamam ay yüzlüm tamam baayyss

*ay toplantıdan ayrıldı*

zeynep: şu çocuğu rüyamda görüp onu dövmek istiyorum

kahkaha atarak karşılık verdim

zeynep: gittim ben kanka

ben: iyi geceler zeynoo

*zeynep toplantıdan ayrıldı*

bir tek mert ve ben kalmıştık mert hüzünlü bir şekilde "değmez güzelim gerçekten değmez" diyebildi. benim için ne kadar üzüldüğünü anlamıştım sadece gülümseyerek karşılık verebildim.

mert: neyse burada geç oldu orada da olmuştur hadi artık uyu aşko iyi geceler çıktıııım

ben: babababbayyyyy

*mert toplantıdan ayrıldı*

ardından ben de ayrıldım. hepsini ayrı ayrı çok seviyordum ilk ve tek arkadaşlarımdı onlar benim. anasınıfına giderken tanışmıştık. ilk önce bana ve Serra'ya sataşan iki çocuk vardı. mert eren ve ay o zamanlar arkadaştı bizi onlardan korumuşlardı. zeynep de olanları görünce hiç durur mu 'klasik zeynep' elindeki taşlı çantayla yüzlerine vurmuştu. asla unutmam. işte o günden beri içli dışlıyız. bu arkadaşlığın en iyi yanı da birbirimizi kardeş olarak görmemiz ve olduğumuz gibi kabul etmemiz. artık çok geç olmuştu yatsam iyi olur diye düşünüp yatağıma girdim. bütün enerjimi bu konuşmada tüketmiş olsa gerek hemen uyumuştum. ama gecenin bir yarısında tekrar uyanmıştım. hem de telefon sesiyle! ah işte bu en sinir bozucu an olabilirdi. ama gecenin 3'ünde beni louis'in aradığını görmek şok etkisinden başka bir şey yaratmadı. yutkunup telefonu açtım. sesi çok boğuk -ağlıyormuş gibi- geliyordu.

louis: (ismin) sana ihtiyacım var.

ben: noldu louis?

louis: ben-

çok korkmuştum. ya kendine zarar verdiyse? o zaman kahrolurdum. hemen sözünü keserek "bekle louis geliyorum" diyerek telefonu kapattım. üstüme aceleyle bir mont geçirip evden çıktım. hemen 2 blok ötedeki evine geldim. kapıyı kıracakmışçasına vurmaya başladım. 2 dakika sonra louis açtı gözleri kıpkırmızıydı ve değişik bir koku vardı. erkek parfümü ama kadın parfümü kokusuyla karışmış ve alkol kokuyordu. ağzının kenarındaki pembe ruj lekesine bakılırsa burada ne olduğu açıkça belliydi ama beni neden çağırmıştı? içeri girdiğimde koltukta baygın halde yatan yarı çıplak bir kadın gördüm. neler dönüyordu burada

Louis and iHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin