2. Bölüm -Okul-

459 44 18
                                    

Multimedya Jackson Yavaş yavaş gözlerimi açtığımda kendimi içine az ışık giren,klasik eşyalarla döşenmiş bir odada buldum. Yattığım yatakta doğruldum ve etrafa daha dikkatlice baktım. Daha sonra son yaşadığım olay geldi aklıma. O değnek ve mavi ışığı...Profesör Peter'ın anlattıkları...Nerdeyim? Yavaşça kalktım ve pencereden dışarı baktım.

Yemyeşil devasa bahçe,rengarenk çiçekler ve...gördüğüm şeyle bir iki adım geriledim. Tabakaya benzer bir daire. Bulunduğum binanın ve bahçenin etrafını saran bir daire. Çok büyüktü ve ben gerçekten korkmaya başlamıştım.

Bunların bir rüya olmasını dileyerek yavaşça gözlerimi kapadım ve açmamla beraber karşımda birden Profesör Peter belirdi. Korkuyla sıçradım.

"Sakin ol. Burada güvendesin. Annen ve baban birazdan seni ziyarete gelicek." dedi ve benim ağzımı açmama bile izin vermeden odadan hızlıca çıktı. Ardından kilit sesi geldi.

Evet, sanırım kafayı yiyeceğim. Neler oluyor? Annem ve babam nerede? Ve en önemlisi ben nerdeyim?

Beni düşüncelerimden kilidi açılan kapı sesi çıkardı. İçeri girenler anne ve babamdı. Annem benden ayrılacağı için üzülüyordu. Babam da öyle. Bir dakika bir dakika ben onların düşüncelerini okuyabiliyorum. Profesör Peter'ın anlattıkları doğru mu yani? Korkuyorum...

Hızlıca yan yana duran anne ve babamın yanına koştum ve sımsıkı sarıldım. Gözyaşlarımı elimin tersiyle sildim ve anne ve babama cevabından korktuğum o soruyu sordum.

" Beni burada yalnız mı bırakacaksınız?" dedim sessizce.

"Gücùn kendini gösteriyor. Eğer burada eğitim almazsan gücünü kontrol edemeyebilirsin tatlım. Hem biz seni yalnız bırakmayacağız. Şu an New Orleans'tasın ve biz de buraya taşındık. Bu okulda yatılı kalacaksın. Haftada bir kez görüşme saatimiz var. O gördüğün tabaka sizin görünmemenizi sağlıyor.Aileler bir büyücü olmadan o tabakadan geçemiyor,yani normal olanlar okulu ve tabakayı göremiyor ve içeri geçemiyor. Onlar bir okul yerine mahalle görüyor. Yani biz öyle görüyoruz. Tabakayı ve içini sadece sizler görebiliyorsunuz."

"İnanamıyorum. Bütün bu olanlar..." dedim başımı iki elimin arasına alarak.

"Biraz olumlu düşün tatlım. Burası çok güzel ve olağanüstü bir okul. Her çocuğun hayallerini süsleyen şeylere sahipsin." dedi babam sarılarak. Aslında bir bakıma haklıydı. Ben özel bir güce sahiptim ve içinde anormallerin bulunduğu bir okulda okuyacaktım. Yeni yaşımdan heyecan istiyordum. Al işte heyecan!

Ama dostlarım... Caroline..."Peki ya dostlarım?" dedim sessizce.

"Hafızaları silindi. Yani bizim bulunduğumuz kısımlar tatlım" diye cevap verdi annem.

Ne yani? Artık beni tanımıyolar mı? Caroline... Onu çok özleyeceğim. O benim kardeşimdi. Bana her zaman destek olan çatlak arkadaşım şu an beni tanımıyor. Ama sanırım böyle olması gerekiyor.

Hayatım her zaman durgundu. Ama çok hayalperesttim. Hayalim hep şu anda bulunduğum ortamdı. İzlediğim dizilerden mi bilmiyorum ama hep bi özel gücüm olsun isterdim. Tabi bunların hepsi küçüklüğümdeydi. O lanet hayatın gerçeklerini öğrenene kadardı... Ama şu an bulunduğum yer bana hiçbirşeyin göründüğü gibi olmadığını öğretti. Böylesi daha güzel olucak, hissediyorum. Özel güçlere sahip garip , anormal insanların bulunduğu ortam pek de kötü sayılmaz.

Babam saatine baktı ve " Süremiz doldu tatlım. Haftaya aynı saatte tekrar görüşeceğiz. Eşyalarını buraya getirdik. Umarım güzel bir gün geçirirsin. " dedi ve sarıldı.Ben de sarılmasına karşılık verirken "Umarım "diye mırıldandım.

"İyi eğlenceler tatlım seni seviyoruz " dedi annem ve ardından odadan çıktılar.

Ardından odaya Profesör Peter girdi."Selam Emma. Artık konuşmanız bittiğine göre yatakhaneye git ve senin için hazırladığımız okul üniformanı giy. Ardından beni bul." diyerek hızlıca odadan çıktı.

Bu adamı anlamıyorum acelesi ne? Her seferinde aynısını yapıp tek bir kelime bile söylememe izin vermeden odadan çıkıyordu. Acaba onun özel gücü neydi?

Bunları düşünürken profesörün söyledikleri aklıma geldi. Yatakhaneyi bulmam gerekiyordu. Odanın kapısına doğru yürüdüm ve yavaşça kapıyı açtım. O geniş ve uzun koridoru görünce işimin zor olduğunu anladım. Etrafıma bakındım ve yürümeye başladım. Koridorun içinden koridor çıkıyordu. Ne saçma bir mimarisi var buranın böyle. Ayrıca bu sessizlik beni korkutmaya başladı. Bu sefer koşar adımlarla yürümeye başladım. Ardından birine çarptığımı hissettim ve aniden yere düştüm.

"Ne yapmaya çalışıyorsun küçük hanım"dedi sert bir ses.

Yavaşça ayağa kalktım ve karşımda duran kaslı, sert bakışlı korkunç çocuğa baktım."Yatakhaneyi bulmaya çalışıyordum. Seni görmedim."diye çıkıştım.

"Tabi göremessin"dedi ukalaca.

"Niyeymiş ? Özle gücün seni görmememi mi sağlıyor?"dedim.

"Bu seni ilgilendirmez. Ayrıca yeni gelmiş olmalısın ve sanırım hareketli bir yolculuk geçirmişsin." dedi kıyafetlerimi ve saçımı göstererek.

Elbiseme baktığımda yıpranmış ve bazı yerlerinin yırtılmış olduğunu farkettim. Saçlarım ise süpürge gibi olmuştu berbat gözüküyordu.

"Sanırım"dedim elbiseme bakarken yüzümü buruşturarak." Ayrıca yeni geldiğimi nasıl anladın?" diye sordum merakla.

"Koridorda böyle koşarak yatakhaneyi bulamazsın özel kelimeyi söylemen gerekiyor"dedi bilmişçe.

"Özel kelime mi?"

"Evet 'Deite ton eaftó sas diadromo' demelisin." dedi alaycı bakışlarını üzerime dikerken.

"O ne ya öyle nasıl söyleyim ben onu."diye çıkıştım.

"Peki sen bilirsin. Umurum değilsin. Bu arada ben Jackson. Umarım bir daha görüşmeyiz." diyerek uzaklaşmaya başladı. Hemen harekete geçtim ve onu durdurdum.

"Rica etsem tekrar söyler misin sözü?" dedim kedi yavrusu bakışı atarak. Aslında şu anda ona 'Umarim bir daha görüşmeyiz' lafı için cırlayabilirdim ama onu sinirlendirmek istemiyorum. Şu an uslu kedi olmam benim için en iyisi olucak kesinlikle.

"Deite ton eaftó sas diadromo! Bu arada beni bu bakışlarla etkileyeceğini sanıyorsan yanılıyosun küçük hanım. Ayrıca öyle bakarken bir mamuta benziyosun."

"Ben sana bir angus olduğunu söylüyo muyum!"

" Seninle uğraşamicam. Daha önemli işlerim var."dedi ve bana son korkutucu bir bakış atarak uzaklaştı.

Onunla konuşurken birşey farkettim. Onun düşüncelerini okuyamıyorum. Ama neden? Bunu profesöre soracağım.

Jackson'ın söylediklerini tekrar ettim. Ve etmemle beraber kendimi siyah parlak bir kapının önünda buldum. Yanında büyük harflerle ' YATAKHANE' yazıyordu. Yavaşça kapıyı açtım ve içeri girdim. Bir sürü yatak vardı ama bir tek insan yoktu. Sanırım derstelerdi. Yatakların yanında isimler vardı. Yatakların kimlere air olduğunu gösteriyordu herhalde. Yatakların arasından yürümeye ve adımı aramaya başladım. 'Emma Rose'. Yatağımı bulmuştum. Yanında bir pencere bulunuyordu ve güneş alıyordu. Üzerinde profesörün bahsettiği okul üniforması duruyordu. Yanında ise valizler. Eşyalarım olmalıydı.

Ben üniformalarımı almaya çalışırken birden siyah bir sis etrafımı kapladı ve etrafı karanlık ele geçirdi.

Umarım beğenirsiniz. Oylarınızı ve yorumlarınızı bekliyorum. Tavsiyleriniz ve düşünceleriniz benim için çok önemli. Biliyorsunuz biraz acemiyim :)))

ANORMAL OKUL (#Wattys2015)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin