•14*

470 42 42
                                    

Yeonjun: Hazırsın değil mi

Soobin:

TadaaaaSadece siyah giyindim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Tadaaaa
Sadece siyah giyindim...
Çok güzel renk

Yeonjun: Çok yakışmış^^
Bence de güzel renk
Hadi aşağı in
Bekliyorum
Ve ceket almayı unutma hava soğuk biraz
Motorla çok eser

Soobin: Motor?

Yeonjun: Motor.

Soobin: Motor..

Yeonjun: EVET  MOTORUM VAR EVET MOTORLA GİDİCEZ
AAAAAA

Soobin: BAĞIRMA BANA
BOŞLUĞUMA GELDİ

Yeonjun: TAMAM İN AŞAĞI LÜTFEN

Soobin: TAMAM İNİYORUM

Yeonjun: İYİ BEKLİYORUM


Kapıyı açarken aynı zamanda kapının yanındaki askılıktan, Açık kahverengi kumaş ceketimi alarak, merdivenleri ikişer üçer inmeye başladım. Kalbimin çarpıntısı ve midemde uçuşan kelebeklerin yanında bir de kafamda milyonlarca düşünce dolanıyordu.

Yeonjun'la yakın mıydık?

Onunla aramızda ne vardı?

Benden mi hoşlanıyordu?

Benimle oynuyor muydu?

Beni en çok deli eden ise o son iki düşüncemdi. Apartmanın kapısını açtığımda elinde iki tane siyah kask tutan ve motoruna yaslanmış bir Yeonjun'la karşılaşmıştım.

"Bin."
Dedikten sonra benim binmemi beklemiş, ben motorun arkasına otururken elindeki kasklardan birini kendine takmış, motora bindiğimde ise elindeki kaskı benim kafama geçirmiş ve bağlamıştı. Ardından motorun önüne binmiş ellerini direksiyona koymuştu. Motorun çalışması ile bana seslendi.

"Düşmeni istemiyorum bana tutun."
Ellerim yavaşça belini sarmış, birbirlerine bir puzzle parçasıymışçasına uymuşlardı. Her ne kadar istesem de onun sırtına yaslanmamış, yaslanamamıştım. Beni mayıştıran o şekerli vanilya kokusunun beni daha fazla deli etmesini ve kalbimin göğüs kafeslerimi parçalayacakmışçasına atmasını fark ettirmek istememiştim.

Kırmızı ışıklardan birine yakalanmış ve durmuştuk. Etrafımı incelerken iki elin, bileklerimi kavrayıp, kollarımın Yeonjun'un sarıldığım beline daha sıkı sarmalandığını hissettim. Alnımı onun ensesine yaslamış, vücudumu sırtı ile buluşturmak zorunda kalmıştım.
"Hey, sana tutunmanı söylemiştim ya düşersen..."

"Üzgünüm."

Ona bana neden bu kadar sıcak davrandığını sormak istiyordum. Bir yandan da konusunu dahi açmak gelmiyordu içimden. Ama bilirdim, dayanamazdım. Merakıma yenik düşerdim. Bu güzel anı bozmamak anısına sorma işini sonraya sakladım.

Onun belindeki ellerim, burnumda tüten kokusu ve yaslandığım sırtını düşünürken aynı zamanda caddenin yanındaki mağazaların yanıp sönen tabelalarını inceliyordum. Aralarından bir tabela gözüme çarpmıştı, beyaz bulut şeklinde bi tabelaydı. Üzerinde yan yana mavi ve pembe led ışıklarla "Mi Casa" yazıyordu.

Yeonjun, Mi Casa yazılı tabelanın olduğu yerde motoru durdurmuştu.

"Veeee işte geldik~ Kuzenim Yoongi'nin kafesi. Tadaammm" diyerek elleri ile sanki sihir yaparmışçasına kafeyi göstermişti. Hafifçe kıkırdamış, motordan inerken çıkardığım kaskı Yeonjun'a vermiştim. Ben kapının önünde, onun kaskları motorun minik bagajına koymasını beklerken kafenin kapısı açıldı.

"Sen Yeonjun'un arkadaşı Soobin olmalısın, Hoş geldiniz."
Yeonjun'un kuzeni Yoongi olduğunu tahmin ettiğim mint mavi-yeşil saçlı kısa boylu kişi bize kapıyı açmış ve masamıza kadar eşlik etmişti. Masalardan birine oturduğumuzda Yoongi hyung kahvelerimizi hazırlayıp getirmiş, ardından hep birlikte sohbet etmeye başlamıştık.

"Soobin sen de mi Namjoon'un öğrencilerindensin?"

"Evet."

Yoongi hyung verdiğim cevaba iğrenmiş gibi gözüküyordu.

"Iyy, yazık."
Diyerek devam etti. Gözüm içtiği kahveyi neredeyse püskürten Yeonjun'a kaydı. Bu tepkisine gülmüş konuşmalarını dinlemeye devam etmiştim.

Every Little Thing • YeonbinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin