*7*

749 60 34
                                    

Düz yazıma çok güvenmiyorum umarım beğenirsiniz^^

Neredeyse uykuya dalmak üzere olan bedenim kapı zilinin çalmasıyla irkilmişti. Canımın daha fazla yanmaması için gayret göstererek yataktan yavaşça kalkmış, duvara tutunarak kapıyı açıp odamdan çıkmıştım. Gözlerimde her an düşmeye hazır göz damlaları yeniden birikirken kapıya doğru olan yolda kendimi toparlamaya çalıştım, kapının önüne vardığımda derin bir nefes aldım ve yavaşça kilidi çevirip kapıyı açtım.

Yeonjun elindeki mavi poşet ile kapının kenarına yaslanırken, kapının açıldığını fark ederek gözlerini bana dikmişti. Şaşırdığından olsa gerek kaşlarını kaldırdı ve bana bakmaya başladı. Karşısında duvardan destek alarak zor ayakta durduğum için utançtan gözlerine sadece birkaç saniye bakabildim. İçimdeki gemiler kendi yarattığım fırtınada teker teker batıyor, gemiler birer birer batarken her birinin çöküşüyle boğazımdaki yumru güçleniyordu. Ağzım her an çığlık atmak istercesine açılmaya çalışıyordu ama ben sadece yere bakmak ile yetiniyordum.

Yeonjun hiçbir şey demeden yanıma geçti. Sağ kolumun altına girmesinin ardından sol kolunu sırtıma dolayıp sağ kolunu da dizlerimin altına geçirmiş, beni sanki bir tüymüşüm gibi rahatça kucağına almıştı.

O an bunu beklemiyordum. Panikle kollarımı boynuna doladım. Utançtan kızaran yüzümü ondan gizlemek için usulca onun boynuna sokulurken, aklımdan geçen tek şey Yeonjun'un, şiddetle göğüs kafesimden fırlayacakmışçasına atan kalbimin sesini duyup duyamamasıydı. Hafifçe kıkırdadığını duyduğumda ise içimdeki kasırgalar yavaşça durulmuş, zihnim ise onun kokusuyla boğuşuyordu.

"Soobin-ah odan nerde söyler misin?" Yeonjun'un sesini işitmem ile tamamen farklı dünyalarda olan zihnim, gerçekliğe geri dönmüştü. Hala yüzüne bakamayacak kadar utandığım için kısık bi şekilde cevaplamakla yetindim.

"Kapısı açık olan oda"

Odaya girdiğimizde kolları arasında kaybolabilecek bedenimi yatağın yumuşak yüzeyiyle nazikçe buluşturmuş ve yatağın yanında yere çömelmişti. Getirdiği çantadan aldığı merhemi ve sargı bezini çıkarttı ve yatakta yanıma koydu. Ardından bana bakarak konuştu.

"Soobin-ah kollarında pek bir şey yok gibi, ve sadece karnının acıdığından emin misin?"

"...evet."

Tişörtümü sıyırmak üzereyken gözleri benimkilerle buluşmuş izin istercesine bana bakmaya başladı. Hafifçe başımı sallayarak izin verdim. Hala ona olan utancıma yenik düşüyordum bu yüzden kollarımdan tekini kaldırıp yüzümü bir nebze de olsa onun bakışlarından gizlemiştim. Tişörtümü kaldırırken elinin titremeye başlaması beni her geçen saniye daha da tedirgin ediyor ve kurumuş göz pınarlarımda yeniden minik su damlaları oluşmaya başlıyordu.

Dışardan geldiği için buz tutmuş olan elleri sıcak tenimle buluştuğunda bir anlığına irkilmiş, vücudumu kasmış, vücudumu kastığım için de karnımdaki yaranın sızlamasıyla ağzımdan küçük bir tıslama çıkmıştı. Yeonjun'un endişelendiğini fark ederek konuştum.

"Sorun yok, iyiyim"

Sonra o güzel elleri yeniden tenimle buluşmuş içimde yangınlar çıkmaya başlamıştı. Sürdüğü kremin soğukluğu içimdeki yangınları bir nebze söndürüyordu, ama dikkatli bakışları o yangınları kat ve kat körüklüyordu. Kendi kokusu mu yoksa parfümden gelen bir koku mu olduğunu anlamlandıramadığım hafif şekerli bir vanilya kokusu odayı sarmıştı. Göz kapaklarımın yavaşça ağırlaştığını hissettim, yüzümü gizlediğim kolum yavaşça yanıma düşmüştü, duyduğum en son kelimeler ise şunlardı.
"İyi uykular Soobin-ah"

Oy ve yorum atmayı unutmayın lütfen^^

Every Little Thing • YeonbinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin