"Arkadaşlarımız bizi bilmesin dedik?"
¶¶¶¶¶¶¶¶
Bir sırrı saklamak ne kadar zor olabilirdi? Küçük bir şey ise kolay, unutabilirsin bile. Büyük bir suçu saklamak ize zordu, elin ayağın titrer kendini kayberdin. İşte o ikisinin arasında bir yerdeydi benim sırrım, ne çok büyük ne çok küçüktü. Unutamıyordum ama bazen elim ayağım titriyordu. İllet bir sırdı bu.
Benim sırrım... Düşman okulumuzdaki Hwang Hyunjin'e tutulmaktı. Onunla beraber olmaktı. Aşık olmaktı.
Tek suçum aşık olmaktı.
Okulumuzun müdürleri bile kavgalıydı, her çıkışta birbirine giren gruplar, havada uçuşan yumruklar, bağırışlar çağırışlar... Kısaca okulumuz her gün kavga ederdi, her gün. 'Neden baktın' kavgası, 'Çöpünü başka yere at' kavgası hatta en saçma olanı 'Neden nefes alıyorsun' kavgası olabilirdi.
Peki ben o kavganın, düşmanlığın arasından nasıl tutulmuştum Hyunjin'e... Bilmiyordum. Her şey o kadar hızlıydı ki, elim ayağım birbirine giriyordu. Hwang Hyunjin, o akıl almaz dünyasının kapılarını benim için açmıştı ve ben koşarak gitmiştim. Pişman mıydım? Hayır.
Onun kollarının arasında dakikalarca kalmak, öpücükleri ile kutsanmak ve sevgisi ile arınmak o kadar iyi bir histi ki. O bir tanrıydı ben ise kutsanmak isteyen aciz bir kul... "Günaydın gün ışığım." Uyuma numarası yapan beni yakalamış olmalıydı. Burnunu çene hizama sürterek tüy kadar hafif bir öpücük bıraktı oraya. "Uyandığını biliyorum." Kulağıma fısıldadığı zaman kıkırdayarak kafamı çektim.
"Jinnie..." Onu hafifçe itiklesem bile belime sarılı güçlü kolları ayrılmadı bedenimden. "Kokunu biraz daha almak istiyorum. Tüm gün ve iki gün boyunca alamayacağım. İzin ver." Boynumda gezinen burnu ve tenime değen nefesi beynimin bulamasına neden oluyordu. "Gıdıklanıyorum ama."
"Gülüşlerin kulağımı şenlendirir bir şey olmaz." Ellerinin yerini değiştirip en hassas olduğum yere yani belimin sağ tarafındaki hafif çöküklüğe geçince gülmeden edememiştim. "Ya Sarışın, okula geç kalacağız."
"Okulda ya da dışarıda görülür korkusu ile birbirimize bakamazken burada vakit geçirememek canımı sıkıyor Felix." Onun sesinden hissedilen kırgınlığı anlamıştım ama elimden gelen bir şey değildi.
"Belki de yanlış bir yerde, yanlış bir zamanda tutulduk birbirimize ama bu aşkımıza engel değil. Hala seni seviyorum ve son bir senemiz kaldı. Lütfen dayan sevgilim..."
Bu durum ikimizin de canını oldukça sıkıyordu okullarımız karşı karşıya olsa bile ne yaklaşabiliyorduk ne de bakışabiliyorduk. Bakışırsak ikimizin en yakın arkadaşları birbirimize kötü anlamda tutulduğumuzu sanıp kavgaya giriyordu." Tamam unutalım bunları."
Kalkmaya hazırlanan bedenin elini tutarak yatağa geri çektim. "Sabah öpücüğü sırası." ellerimi yanaklarına yerleştirdiğim gibi kucağına oturdum. Onun güzel sarı saçlarını okşadım. Yalnız kaldığımız zaman küçük küçük örgüler yaptığım saçlarına yaklaşıp bir öpücük bıraktım daha sonra geriye çekilip gözlerine baktım.
Koyu gözleri beni etkisi altına alıyordu, kavruluyordum onların içinde. "Okula 1.5 saat var kollarımda olmanı ve benim bırakmayacağımı düşünürsek eğer... Yıkanma payını da katarsak..." Daha sabah öpücüğü vermeden kendimi yeniden altında bulmuştum. Tanrım bu adam...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝗙𝗼𝘂𝗿𝗦𝗵𝗼𝘁𝘀 § 𝗛𝘆𝘂𝗻𝗟𝗶𝘅 ✔︎
Fanfiction𝖥𝗈𝗎𝗋𝗌𝗁𝗈𝗍𝗌 𝗍𝗈 𝖧𝗒𝗎𝗇𝖫𝗂𝗑 ❄︎𝖬𝗒 𝖯𝗅𝖺𝗒𝖾𝗋 ❄︎𝖥𝖺𝗇𝗌 𝖯𝗋𝗈𝖻𝗅𝖾𝗆 ❄︎𝖣𝗈𝗇'𝗍 𝖥𝗂𝗀𝗁𝗍 𝖬𝖾 ❄︎𝖬𝗒 𝖣𝖾𝖺𝗋 𝖧𝗎𝗌𝖻𝖺𝗇𝖽 #𝖧𝗒𝗎𝗇𝖫𝗂𝗑»21022021 ☁︎ 𝚂𝚝𝚊𝚛𝚝»02012021 𝙵𝚒𝚗𝚒𝚜𝚑»01022021