“Ahh Tanrım! Bir daha asla bu sutyeni giymeyeceğim. Baleni batıyor lanet olsun.”
Kalktım ve aynanın karşısına geçip vücuduma baktım.Her genç kızın yaptığı rutin şeylerdi işte.Aynada kendime şöyle bir baktım ve son zamanlarda zayıfladığımı fark ettim.Çok kilolu bir insan değildim ama incecik denecek bir fiziğimde yoktu.Yine de halimden memnundum.Bu zayıflamış olmaktan mutlu olduğumu değiştirmiyor hadi ama..
“Herkes nerede Emel Sultan?” diye sordum yardımcımız Emel Teyze’ye. Yaklaşık yedi sekiz aydır yanımızdaydı ama onu seviyordum,insanların işlerine burnunu sokmaz ve dedikodu sevmezdi.
“Kızım saatten haberin var mı senin?Baban işe gitti,annen daha uyuyor.” dedi.
Bir cevap verme gereği duymadım ve kahvaltı masasına baktım.Eskiden annemin özenerek cumartesi pazar günleri hazırladığı o şahane sofraya iştahla otururdum.Şimdiyse önüme her sabah böyle bir sofra geliyor ve açıkçası yiyesim olmuyor pek.
“Benim iştahım yok,okulda atıştırırım,çıkıyorum.”dedim.
Emel Teyze de servisimi beklemem gerektiğini söylüyordu ki kapıyı cümlesini bitiremeden kapatmıştım bile.Servis kullanmaya alışık değilim n'apayım.Hala sabahları erkenden çıkıyor ve yürüyorum ya da otobüse biniyorum.Annemler özel okula gidebileceğimi söylemişlerdi ama alışık olduğum ortamı bırakmak istemedim.Bu yüzden hala devlet lisesindeyim.
Ben kafamda bunları düşünürken Ece yanıma geldi.Ece benim 8 yıldır arkadaşım ve sanırım en iyi olmaya aday.Evet “sanırım”.Kimin ne zaman size GÖTLÜK yapacağını bilemezsiniz,kimseye tam olarak güvenmeyin.Hayatımda hep bu cümlelere inanmışımdır.Ne yazık ki beni hiç yanıltmadılar.
“Hey!Kızım iyi misin?Kırk saattir sesleniyorum Amelya diye.Niye cevap vermiyorsun?”
Ece’ye döndüm ve yolun ortasında biran durdum.”İyiyim.Biraz dalmış….”Cümlemi tamamlayamadan arkamdan üstüme biri atladı.Eş zamanlı olarak ben de çığlığı bastım.Sonra biraz ilerdeki kalabalık gruptan gülüşme sesleri geldi.Hah!Benim sivri zekalı arkadaşlarım..
“Amma da korktun be kızım.” dedi Cem gülmesini bastırmaya çalışırken.
”Bu kadar korkacak ne vardı allasen?”bunu söyleyen de onun hemen yanındaki Eren’di.Aras,Ada,Emre,Lina ve adını bilmediğim bizimkilerin arkadaşları olduğunu düşündüğüm bir iki kişi daha hemen arkalarında durmuş sessizce gülmeyi tercih etmişti.Üstüme atlayan Cem’e döndüm ve “Balen gibisin,Cem” dedikten sonra havalı olduğuna inandığım bir dönüş yaparak hızlı adımlarla okula doğru yürümeye başladım.
Arkamdan “Balen ne,kesin havalı bir şeydir ve de çok yakışıklıdır” diyen Cem’i duymazdan geldim.Egoist pislik.
Evet çocuğa egoist demiş olabilirim ama yine de hakkını vermeliyim ki gruptaki en yakışıklı çocuktu.O da bunun farkındaydı ve bu ona ego olarak dönüyordu.Yine de diğer arkadaşlarımın tersine ona yavşamıyordum ya da ‘ayyy caaaaoooaaonıgm ne kadar tatlıııggg’ gibi saçma şeyler söylemiyordum.
****
“Amelya, kalk bakalım.”Matematik hocamın sesiyle kafamı koyduğum sıradan kaldırdım.
”Soruyu çöz.”dedi. Yapamayacaktım, soruya bakmamıştım bile henüz. Tahtaya kalktım ve umutsuzca arkadaşlarıma baktım. Hepsi kafasını benden başka yere çeviriyor,benim onlara olan acınası bakışlarımı görmemiş gibi davranmaya çalışıyorlardı.Aklımın bir köşesinde yine o sözler belirdi;Kimseye güvenme. Haklıydım.Tam yapamayacağımı söyleyip sıfır almaya razı olacaktım ki çöp atmaya birisi kalktı.Onu tanıyor muydum?Daha önce görmemiştim.Çöp atacağını sanıyordum ama elime bir kağıt tutuşturdu ve hocanın yanına gidip önünü kapatacak şekilde durdu,soru sormaya başladı.Bu fırsatı hemen kullandım ve elimdeki küçük kağıtta yazan çözümü tahtaya geçirip kağıdı elimde buruşturup küçük bir parça haline getirdim.Bir teşekkür borçluydum.Hoca çözüme bakıp inanamasa da küçük kopyamı yakalayamamış olmasından oturabileceğimi söylediğinde zil çalmıştı.
Hah!Zaten lazım olunca çalma işim bitince çal seni gıcık oro…”Teşekkür etmeyi öğretmediler mi sana?”
İç sesim bile ettiği küfürü yarıda kesmişti.Gıcık ama bir o kadar da yakışıklı duran çocuğa ters bir bakış attım ve “Sağ ol.” dedim.Tamam kuru olmuştu ama kendisi istedi.Cevap bile vermeden yanımdan gitmesi beklediğim tepkiler arasında yoktu tabii.Sınıftan çıkışını izledikten sonra hırsla kalktım ve ona yetiştim.”Cevap vermeyi öğretmediler mi sana?”dedim onu taklit edercesine.Yine bana cevap vermeyip gidiyordu ki bir anlık sinirle ayağına çelme taktım ve sendeledi.Düşmemek için de bana tutunduğunda olanlar olmuştu.
Koridordaydık,üstümde 1.80 boylarında bir pislik vardı ve sanırım iç organlarımın iflasına neden olmak üzereydi.“Hey!Kalk artık!Hafif olduğunu mu sanıyorsun?”diye çıkıştım.Hala üstümdeydi ve sadece piç bir şekilde sırıtıyordu.Bu olayda eksik bir şeyler vardı,ne olabilirdi diye düşünürken eksik parça geldi.Sevgili müdürümüz..
Üstümden kalktı ve “Sakın bu olayın hayatımızın tesadüfü olduğunu falan sanma.Birbirimize aşık olmayacağız ukala,haberin olsun.”dedi sadece benim duyabileceğim bir sesle.
Çok lazımdın! Diye içimden atarlanıyordum tıpış tıpış müdürün odasına yürürken.
“Evladım burayı aşk bahçesi mi sandınız?!Ne bu koridorda altlı üstü yakalanmalar!” diyen müdüre baktım.Ulan insafsız herif bir dinler insan.Hemen ne yargılıyorsun?
Daha sonra bana döndü ve ”Amelya?Ben sana bir daha gelirsen atarım okuldan demedim mi kızım?Ne işin var yine senin burada?”dedi.
”Affedersiniz hocam.”diyebildim sadece.
Bu sefer cidden atacaktı adam beni.Onlarca kız kavgasının başındaydım, sınıftan hocaların kovmasını saymıyorum bile.Yine de şaşırtıcı olarak derslerim iyiydi ve bu yüzden müdür beni kaybetmek istemiyordu.Şimdiye dek..
“Amelya, tüm şanslarını harcadın. Velini çağır. Okulunu değiştirmek için gerekli işlemleri başlatıyorum.”
Hadi ama.. Yeni bir okul mu? Ahh seni geberteceğim çocuk. Bir matematik sorusuna yardım etmenin bedeli bu olmamalıydı.”