Hawks çok arkadaşa sahip değildi.
Büyüdüğünde yalnızlığa alışmıştı. Ölümcül kırmızı kanatları birçok kişinin onun garip olduğunu düşünmesi için yeterliydi ve eğer yapmazsa garip sosyal yetenekleri işin kalanını hallederdi.
Hayatı onun için belirlenmişti, çocukluğundan beri seçimlerine onun yerine karar verilmişti. Bir kahraman ya da piyon, bir kurtarıcı ya da bir asker. İkisi de ya da hiçbiri. Asla bilmiyordu.
Yalnızlık ile aşina olarak büyüdü. Arkadaşlara ihtiyacı yoktu, müttefiklere, piyonlara ihtiyacı vardı.
Açık talimatlar verildi; kötüler birliğinin güvenini kazan, onlardan biri olarak kabul gör ve onları içeriden yık.
Kötüler birliğini işe alım görevlisiyle karanlık sonbahar gecesinde şehrin kötü tarafının ortasında pislikte, gürültülü bir sokakta buluştu. Çöp ve yanmış etin kokusuyla çevrilmişti.
Dabi sessiz, gizemli bir adamdı. Uzun boylu ve siyahlarla kaplıydı, saçı karanlığın rengi ve elektrik mavisi gözleri vardı. Kollarından aşağısında artan ve gözlerinin altında derin, çirkin yara izleri vardı ve yüzünün alt yarısı onları yerinde tutuyordu.
Ölü gibi gözüküyordu.
Birbirlerine karşı doğal olarak güvensizlikleri ve temelde birbirlerine karşı hoşnutsuzlukları vardı ama Dabi onu ölümüne yakmayacak kadar ona saygı duyuyor gibiydi ve Hawk'sın kimliğini koruması gerekiyordu.
Dabi ateş ve nefretle, tiksinti ve zulümle dolu kulak tırmalayan bir sesle konuştu. İfadeleri rahatsız ve dengesizdi ama gözleri... Elektrik mavisi gözleri hayaletliydi ve içi boş, dipsiz boşluklardı. Ölü bir insana aitmiş gibi görünüyorlardı.
Dabi'yle ilgili tanıdık bir şey vardı.
Sık sık buluştular, Dabi lige katılmadan önce kendini kanıtlaması konusunda ısrarcıydı. Rahatsız edici ve oynanıyor gibi hissediyordu ama yapacak bir işi vardı.
Bir şey onu güvenin ışığa çekilmesi gibi Dabi'ye çekti, Icarus'un da güneşe çekilmesi gibi...
Dabi tehlikeliydi, etkileşime geçtiği her şeyi yok ederdi. Ardından ölüm ve ateş dışında bir şey bırakmazdı. Hawks kötü adamın yaktığı cesetlerin yanı sıra kömürleşmiş kemik kalıntılarını bile gördü. Çoğunlukla suçlulardı, büyük olasılıkla küçük suçlular kötüler birliğine girmeye çalışıyorlardı ama Dabi onları değersiz buldu ve bir Azrail gibi canlarını aldı. Acımasızdı, merhametsizdi. Dünyaların yok edicisi, ölümü olmuştu.
"Neden öldürüyorsun?" Hawks bir gün temkinli ve rahatça sordu.
Dabi sadece omuz silkti. "Beni canlı hissettiriyor."
Yine de Hawks bu katilin önünde dizleri üzerine çöktüğü an neden kaçıp kurtulmadığını açıklayamıyordu, cam gibi gözleri ve sisteminde olan uyuşturucu her ne ise patladı. Neden onu öpmeyi sevdiğini , ucuz sigaranın tadı ve ağzındaki ıslaklığı, ona yapışan yanık eti ve kan kokusunu neden sevdiğini açıklayamıyordu.
Hawks Azrail ile dans etti, ölüm ile flört etti.
"Eğer kötü adam olmasaydın, ne olurdun?" Bir gün diğer adam çatıda yanında oturup esrarı üflerken Hawks sordu.
Dabi birkaç dakika cevap vermedi, sonra ise yüzünde çirkin bir sırıtış vardı.
"Neden bilmek istiyorsun? Beni tüm bunlardan uzaklaştırmayı mı düşünüyorsun? Bir kahramanın yaptığı gibi beni kurtar, ha, kuş?
"Hayır..." Biraz geri durdu. "Sadece merak ediyorum eğer hayat farklı olsaydı ve biz kötü adam ya da kahraman olmak zorunda olmasaydık sanırım eğlencenin içinde olmak isterdim. Sanırım... Müzik ya da belki oyunculuk."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dead Things {Dabi/ Hawks}
FanfictionHawks Touya ile güneşli ilkbahar öğleninde tanışmıştı, sakin bir gölde ağaçların ve çalılıkların huzurlu eşliği içinde saklanmıştı. Sıcak yalnızlık ve sakin sular. Vahşi çiçeklerin taze kokusu ve doğal her şey. Touya ona hayaleti hatırlattı. - Hawks...