16[M]

3K 184 323
                                    

'Ay ben ukegi okuyamam' diyecek olan varsa bu bölümü okumasın, teşekkürler.

-

"Hey, Yoongi! Şunu mutlaka denemelisin, beğeneceğine eminim."

Chungha benim için hazırladığı karışık kokteyli elime tutuştururken dekoltesini bana sunmaktan kaçınmamış ve yüzündeki çekici gülümsemesi ile bakışlarını bana dikmişti. Pekala, gerçekten güzel bir gece geçiriyordum. Yanımda güzel bir kadın vardı ve bana kendini sunmaktan çekinmiyor, ayrıca bana leziz içkiler hazırlıyordu. Her genç adamın isteyeceği bir durumdaydım. Ama gelin görün ki, keyfim boktan halliceydi. Dudaklarım stresle kıvrılıyor, kaşlarım sinirle çatılıyordu. Soğuk terler döktüğümü hissediyordum. Kafam cidden güzel durumdaydı ve bu midemin bulanmasına neden oluyordu. Sinirliydim. Neden bilmiyorum ama cidden fazlasıyla sinirliydim. Dokunsalar patlayacaktım sanki.

Kurumuş dudaklarımı dilim yardımıyla ıslatırken bana bir şeyler anlatıp, neyden bahsettiğine dair bir fikrim yok, kıkırdayan Chunga'ya dikkatimi veremiyordum. Oturduğumuz masada üçümüzde susarken o komik olduğunu düşündüğü birkaç anısını anlatıyor ve rahatsız edici bir şekilde kahkaha atıyordu. Evet, masada tek değildim. Chunga bu harika çifti(!) gördüğü an zorla masamıza oturtmuştu. Karşımda bir adet Park Jimin ve sarhoş bir götelek, Kihyun'dan bahsediyorum, kendilerinden geçmiş gibi oturuyorlardı. Kihyun önüne koyulan her türlü içkiyi zıkkımlanmıştı ve şuan kafası fena halde hoştu. Ben ise onun benden ayrılmayan bakışlarından rahatsız oluyor ve ben de önüme koyulan her şeyi içiyordum. Sikik herif, benden hoşlanıyordu ve bunu bilmediğimi düşünüyordu. Tam bir hayal kırıklığı... Hoş, benden etkilenmesine rağmen Jimin ile sikişmesi de gerçekten olağan üstü bir durumdu.

Chunga ise giyindiği bol dekolteli elbisesini yukarı doğru çekiştiriyor, masanın altından açıkta bıraktığı beyaz bacaklarını benim pantolonuma sürterek dikkatimi kendi üzerinde toplamaya çalışıyordu. Ama ben, ona bakamıyordum bile.

Park Jimin, karşımda tüm güzelliğiyle oturuyorken bulanmaya başlayan aklımı toparlayamıyordum. Sarı saçları özenle taranmıştı. Gözlerine fazlasıyla çekici duran siyah kalemlerden çekmişti ve parlayan kahvelerini kapatarak mavi bir lens takmıştı güzel gözlerine. Yumuşak dudakları ağzına aldığı içkisiyle ıslanmış ve pembeliklerini ortaya çıkarmak için fazlasıyla belli olan bir parlatıcı sürmüştü. Üzerinde siyah saten bir gömlek vardı ve birkaç düğmesini beni çıldırtmak istermiş gibi açmış, pürüzsüz buğday tenini gözlerimin önüne sermişti. Boynunda ince, zarif bir kolye vardı ve üzerinde süslü şekilde bir 'J' harfini taşıyordu. Kulaklarında küçük halka küpeleri asılı duruyorken, içki bardağını tutan sağ elinin parmakları parlak gümüş halkalarla çevrilmişti ve narin ve ince bileğinde birkaç bileklik duruyordu. Ara sıra elini saçlarına atıyor ve gözleri önüne düşen sarı tutamlarını kulağının arkasına doğru tarıyordu. Teni, yumuşak ve güzel görünüyordu. Açıkta kalan gerdanı, pürüzsüz derisine ısırıklar bırakma isteğimi körüklüyordu ve aramızda mesafe olmasına rağmen burnuma dolan parfümünün kokusu kasıklarımda kısa süreli sızlamalara neden oluyor, göğsümü ateş basıyormuş gibi hissettiriyordu. Dikkatim tamamen ondaydı. Ne ellerini bacaklarımda gezdirmeye başlayan Chungha'ya bakabiliyor, ne de karşımda oturmuş sinirlerimi bozması gereken Kihyun'a bir şeyler söyleyebiliyordum. Gürültülü olan bu ortamda, dans pistinden gelen renkli ışıklar karşımda oturmuş, gözlerini bana çevirmeyi reddeden bedenin üzerine yansıyordu.

Bana kızgındı. Ben ona kendimi kaybetmiş gibi bakarken o, düzgün kaşlarını çatmış mavi kürelerini benden kaçırıyordu. Ona kendimi affettirmemi bekliyordu. Belki de ondan bir özür dilememi, ince belinden tutarak bedenlerimizi birleştirmeli ve sıcak boynuna güzel birkaç öpücük bırakarak ondan af dilememi bekliyordu. Ama ben, siktiğimin inadını yenemiyordum. Onu kırmıştım. Güzel gözleri bana bakarken çok yorgun görünüyordu. Onu incitmemden korkuyormuş gibiydi sanki.

silly cop√Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin