-
Telefonumu kapatıp yanımda duran sehpanın üzerine bıraktığımda aklımda sadece Jimin vardı. Son zamanlarda aramız fazlasıyla iyiydi ve ben hayatımızda hiçbir aksilik olmasını istemiyordum artık. Ona bir şeyleri açıklamamın zamanının çoktan geldiğinin bilincindeydim. Konuşmak için zaman kolluyordum. Ama her seferinde bir işi çıkıyor ve beni bırakıp gidiyordu. Rahatsızdım. Bana, beni sevdiğini söyleyip başka adamların yatağına gittiğinde kendimi öylesine tarifsiz duygular içinde buluyordum ki, asla akıl sır erdirememek sinirlerimi bozuyordu. Kendime ve ona itiraf edemiyordum ama onu deli gibi kıskanıyordum. Bu sağlıklı değildi. Onu aklımdan bir an olsun çıkaramamak basit duygulara işaret değildi ve ben bunu çok iyi biliyordum. Ondan deli gibi hoşlanıyordum. Açtım sanki ona. Sadece bedenine değil; kalbine, güzel düşüncelerine açtım. Ona dokunmak için yanıyordu parmak uçlarım. Onunla birçok kez sohbet etmiştim. Genellikle bu sohbetlerimiz birbirimizi rahatlattıktan sonra, o göğsüme sokulup sigarasını içmeye başladığında oluyordu. Bana gün içinde yaşadıklarından, çocukluğundan bahsediyordu. Ama hiçbir zaman işinin getirisi olan o adamlardan söz etmiyordu. Yanımdayken, sanki öyle bir işi yokmuş gibi davranıyordu. Belki de ona yakınlaşmamda bana en yardımcı olan etkenlerdi bunlar. İzin veriyordu bana. Ona dokunurken hazzın dışına çıkıp gerçek duygularımı ona yaşatmama izin veriyordu. Bana birçok kez beni sevdiğini söylemişti. Sadece umut ediyordum, söylediklerinin öylesine olmadığına dair. Elimden gelen başka bir şey yoktu çünkü. Ona karışamazdım. Birbirimizden hoşlanma ihtimalimiz olsa bile onun hakkında karar veremez, onun beni rahatsız eden yaşantısına burnumu sokamazdım. Ona ne kadar yakın olursam olayım buna hakkım yoktu. Bu konularda tek yapabileceğim ondan birkaç ricada bulunmaktı. Bunu da onun izin verdiği kadar yapabilirdim.
Dışarısı soğuktu. Feci şekilde bir yağmur yağıyordu ve ben, Jimin gelirken üşütmemesi veya başka bir şey olmaması için umut ediyordum. Endişeliydim çünkü ilk defa cinsel birliktelik için bir araya gelmeyecektik. Farklı bir nedenimiz vardı ve bu, beni geriyordu. Adam akıllı konuşacaktık büyük ihtimalle ve karşısında tutulup kalmak en son isteyeceğim şey bile olamazdı.
İşten yeni gelmiştim. Bu günlük mesaim erken bitmişti ve ben bu soğuk havada, sıcak evimde uyumak kadar güzel bir aktivite getiremiyordum aklıma. İçeriye adımımı atar atmaz ilk önce sıcak bir duş alıp tutulmuş boynumu gevşetmiş ve ardından üzerime geçirdiğim beyaz tişört ve gri eşofmanımla, elimdeki havlu yardımıyla ıslak saçlarımı kurularken salonuma geçip kendimi rahat koltuklarıma bırakmıştım. Bir süre televizyondan bilmediğim bir diziyi izlerken düşünmüştüm. Jimin gelmek üzere olmalıydı. Onun için bir hazırlık yapmamıştım. Bilmiyorum, belki de yememiz için ufak bir şeyler hazırlamalıydım. Ama kafam gereğinden fazla doluydu ve ben izlediğim, daha çok izlediğimi düşündüğüm, dizinin ikinci bölümüne geçtiğimde bunun için vaktimin kalmadığını kapı zili çaldığında ve ben yerimden kalkıp koridora ilerlediğimde fark edebilmiştim.
Zil sadece bir kere çaldığında kapı deliğinden bakma zahmetine girmemiş ve kimin geldiğini tahmin ederek demir kapıyı aralamıştım.
Pekala, bunu beklemiyordum.
Islak bir kedi yavrusu gibi karşımda dikilirken kızarmış gözlerine, soğuktan pembeleşmiş küçük burnu ve çatlamış ıslak dudakları eşlik ediyordu. Üzerinde basit bir kazak ve dar kotu varken narin ellerinin arasında bir valiz tutuyordu.
"Girebilir miyim?"
Soğuktan çatlamış sesi ağladığını belli edercesine çatallı bir şekilde çıktığında şaşkın bakışlarımı yağmur nedeniyle ıslanmış bedeninden alamamış, geriye doğru adımlayıp içeri girmesi için ona yeterli bir alan tanımıştım. Ne olduğuna dair en ufak bir fikrim bile yokken iyi şeylerin yaşanmadığından emindim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
silly cop√
Fanfiction"aramızda düşündüğün gibi bir ilişki yok, yoongi. sen kendini tatmin ediyorsun ve ben karşılığını alıyorum"