İnsan bazen çaresiz kalıyor. O kadar çaresiz ki aklına yapabileceği veya yapamayacağı her şey geliyor ve onu yapma arzusu ile yanıp tutuşuyor. İmkansız belki ama hayali bile onun rahatlamasını sağlıyor.
Peki gerçekten gerçekleşse hayal ettiği ve hissettiği gibi yine rahatlar mı? Yoksa olmaması ya da olmamasınında hayat ve düzene göre bir açıklaması var mıydı?
İnsan en çok kendine soramadıklarını bile başkası onun yüzüne vura vura söylerken de hisseder bu çaresizliği ve kaçar. Kaçmak onu o an kurtarsa da aslında zihninde bir parıltı oluşmuştur. Ya o parıltı tüm zihnini aydınlatır ya da karanlık o minik parıltı da o bataklık gibi karanlıkta hapis olur. Buna da işte tam o anda bizim irademiz karar verir.Evet, annemizi, babamızı, akrabalarımızı... Hiçbirini seçemezken bunda seçme fırsatını neden tepiyoruz? Neden kendimize bir şans vermiyoruz? Neden ilerlemeyi seçmek yerine, olduğumuz yerde saymaya ve karanlıkta o bataklığın bizi içine çekmesine izin veriyoruz? Hayatın düzeninde nasıl bazı şeyler bizim irademiz dışında oluyorsa, bazı şeyler de bizim irademizle olur. Kendinize şans verin. Şansa inanın... İnanın ve hayal edin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sadece Ben
General FictionOkumadan bilemezsin... Belki de arayışlarının sonucu bu kitaptadır?