Yaklaşık bir saattir hiç tanımadığım boş sokakta koşup, saklanacak yer aramaya çalışıyordum.
Yağmur adeta ne kadar şanssız olduğumu yüzüme vurmuş ve şiddetle yağmaya başlamıştı. Hem ıslak hem evsizdim, sefil hâldeydim ama hâlâ kaçıyordum.
Artık nefessiz kalmış olacağım ki durmuştum esnafların bol olduğu bir yerde. Dizlerime tutundum ve bir süre nefeslerimi düzene sokmaya çalıştım, nefes nefese kalmıştım koşmaktan.
Ve sonra arkamdan aniden bir ses duydum. "Hanımefendi! Islanıyorsunuz, şu kenarda dursanıza!" Az önce önünden geçtiğim yaşlı esnafa doğru kafamı döndürdüm ve utanarak gülümsedim. Daha sonra ise gösterdiği köşeye gittim yavaşça. Zaten ıslanacağım kadar ıslanmıştım ya.
Bir süre yağan yağmura baktım, bir evin balkonunun oluşturduğu kuru ortamdan. Islaktım ve üşüyordum, ciddi anlamda çok üşüyordum. "Kaçmak senin neyine?" Diye mırıldandım kendi kendime. "Neyime güveniyorsun da kaçıyorsun?" Önüme düşen saçlarımı arkaya doğru savurdum ve bıkkınlıkla etrafı incelemeye başladım.
O sırada az önce bana seslenen esnaf sandığım adamın kaşları çatık yanıma geldiğini gördüm.
"Kızım sen evsize de benzemiyorsun, aç mısın susuz musun? Kötü görünüyorsun ne oldu, yardım edelim istersen?" Diye sordu yaşlı amca. Daha sonra ise samimiyetle gülümsedi.
Tanımadığım insanlarla çok diyaloğa girmediğimden ne cevap vereceğimi bilememiş daha sonra kısık sesimle ağzımda gevelemiştim sözcükleri.
"Bilmem. Sanırım artık evsizim." Önünde şekilden şekile girdiğim esnaf adam benim daha fazla rezil olmamı engellemiş ve sözümü kesmişti. "Hadi gel kızım, dükkana girelim. Belli açsın sen."
Bu sefer daha da saçmamalamak adına susmuş sadece tebessüm etmekle yetinmiştim. Şuan bu yaşlı adamın dediğini reddedecek durumda değildim, en azından karnımı doyurmak zorundaydım öyle değil mi?
Yaşlı adam ile onun sahibi olduğunu düşündüğüm minik dükkana girdik. Amcanın yanında yaşça küçük büyük ihtimalle çırak olarak burada çalışan bir çocuk vardı ve bana bakıp neler olduğunu falan anlamaya çalışıyordu. Pahalı markalar giyinmiş, yağmurda sırıl sıklam ıslanmış ve aç bir kadın vardı karşısında. Tuhaf. Çok tuhaf.
Çocuk hâlâ bana dik dik bakmaya devam ettiğinde yerimde rahatsızca kıpırdandım. Amca bu hâlimi görmüş ve çocuğun kafasına vurmuştu hafifçe. "Oğlum! Hanımefendiye bir kase ramen getir bakalım, haydi!"
Çocuk gözlerini sonunda üstümden ayırdığında amcaya döndüm. Merak ediyordu büyük ihtimalle neden bu hâlde olduğumu. Ona anlatabilirdim ama daha az önce tanıdım amcanın samimiyetine pek kanmak istemiyordum.
Eşimin bir çalışanı olabilirdi, belki de beni takip etmesi için göndermişti amcayı ve ben şüphelenmeyeyim diye samimi bir adam gibi davranıyordu.
Pekâlâ, biraz paranoyaklaşmıştım.
Adam en sonunda aramızdaki sessizlikten sıkılmış masadan kalkıyordu ki aklına bir şey gelmiş gibi aniden bana döndü. "Kızım ben sana ramen söyledim ama seversin değil mi, istersen söyleyeyim başka bir şey getirsin çocuklar?"
Kafamı salladım usulca. "Teşekkürler, severim tabii."
"Tamam kızım, bir ihtiyacın olursa söyle. Akşam da oluyor gerçi, kalmaya yerin var mıdır senin?" Yaşlı adamın her şeyi düşünmesi ve sürekli nasıl olacağımı düşünmesi her ne kadar beni mutlu etse de reddettim onu. "Sağ olun beyefendi, o kadar yük olmayayım ben."
Amca cevabımdan pek memnun olmasa da beni sıkmamak için onaylamıştı beni. "Sen bilirsin kızım, ama eğer ki kalamazsan bir yerde söyle çekinme. Bir gün de garibanlara yardım edelim, mutlu edelim değil mi?" Gariban.
"Teşekkürler yeniden."
Öyleydim.
Daha sonra ise benim için söyledikleri ramen gelmişti. Utanmak için bile zaman bulamadan aç karnımı doyurmak adına hızla yemeye koyuldum. Rameni getiren çocuk büyük ihtimalle esnaf amcanın merhametinden yararlandığımı falan düşünüyordu ki bana hâlâ baktığını hissediyordum.
Ama umursamadım. Dediğim gibi, açtım ben ve bu kadar hızlı yemek yemem normaldi.
Hâlâ beni aradıklarını, lezzetli ramenimi keyifle yerken unutmuş ve dışarıda duyduğum keskin fren sesiyle hatırlamak zorunda kalmıştım.
Yüksek ses yüzünden ben dahil herkesin dikkati dışarı kesilmişti. Boğazımda kalan son ramenide yuttuğumda ayağa kalktım ve dışarıda neler olduğuna bakmak adına orayı görmeye çalıştım.
Bakışlarımı oraya çevirir çevirmez ise onunla bakışlarımız kesişmişti.
Bir kez daha fısıldadım benliğime, yavaşça 'kaçmak senim neyine ki?'
Kaçmayı bile başaramayan sen, yaşamayı nasıl başarıyorsun Chaeyoung? Nasıl?
"Biricik karıcığım Kim Chaeyoung, buradaymış demek!"
Sen, Kim Taehyung, kaçmak isteyen beni her seferinde yakalayan ve bir hayatım olmasını, yaşamımı engelleyen adam.
Sen ki, Kim Taehyung, yaşamak istemeyen beni yaşatan, yaşatırken öldürmekten beter eden adam.
Yeniden esirinim Kim Taehyung, biricik eşim.
♣
ŞİMDİ OKUDUĞUN
keep quiet, rosékook
FanfictionPark Chaeyoung susmak zorunda bırakılmıştı. ♣ • rosekook #1 '17.02.21' • blacktan #1 '19.02.21' • vante #1 '25.02.21' • rosie #1 '20.03.21' • bp #1 '24.05.21' • vrosé #1 '30.07.21' • taerosé #1 '20.08.21' • chaegguk #1 '01.06.22' tamamlandı✓ @jenter...