"Hastaneye ya da eczaneye gitmek ister misin? Boynun için bir krem alabiliriz?" Dedi Nayeon elleriyle omzumu sıvazlarken.
Onu aradıktan sonra hızla gelmişti yanıma, hatta yaklaşık bir saattir benimle ilgileniyordu ayrıca yetmezmiş gibi beni eczaneye götürmeyi teklif edip duruyordu.
Onunla pek arkadaş sayılmıyorduk, sonuçta daha ikinci görüşmemiz olmuştu ve ikisi de benim bitmek bitmeyen sorunlarımın kaynağıydı. Fakat o bunları önemsememiş bana yardım etmişti.
"Aslında dolapta krem olacaktı." Dedim uzun süre ağlamaktan kısılmış sesimle. O ise samimi ve burukça gülümseyip ona gösterdiğim çekmeceyi açmıştı.
Minnettar olduğum kişi sayısı ikiye çıkmıştı bile.
Zaten zor bir yerde olmadığından çekmeceden almış ve bana uzatmıştı az sonra. Elime sıktığım kremi boynuma götürdüm; acıyan ve morarmış yerlere ayna yardımıyla sürmeye başladım.
Nayeon beni gözlerindeki büyük şefkatle izliyordu. Az sonra iç çektiğimde o da aniden bir şey söyleme gereği duymuş konuşmuştu. "Eğer anlatmak istersen-"
"Hayır." Diyerek atladım fakat daha sonra bu çıkışımın kaba olduğunun farkına varıp devam ettim. "Hayır şimdilik bunu konuşmak istemiyorum."
Beni duyduğunda aynı benim gibi iç çekip, "Ah, tabii, biraz seni sıkmış olabilirim. Sadece sen beni o hâlde arayınca inan çok endişelendim ve eğer dinlenmek istiyorsan seni yalnız bırakabilirim?" Demişti tek nefeste.
Beni sıkmamaya, bana samimi davranmaya ve kırmamaya çalılıyordu, bunlar beni oldukça mutlu etmişti.
Şu durumda ne kadar edebilirse o kadar etmişti işte.
Kendimi zorayıp iyice gülümsedim, sunduğum görüntü pek güzel olmayabilirdi ama şuan çok da umrumda değildi açıkcası bu. "Kendimi pek iyi hissetmiyorum ama az önceki kadar kötü değilim Nayeon. Endişelenmene hiç gerek yok."
"Kim yaptı bunu sana?" Demişti merakına yenik düşüp boynumdaki el izi olduğu belli olan morlukları kastederek.
Bir şeyler anlatıp onu da üzmek istemiyordum ama az da olsa bilmeye hakkı vardı bu yüzden karar veremiyordum anlatmak için.
"Kısaca sana özet geçsem olur mu? Hâlsizim biraz." Diye sorduğumda yüzünden hiç eksilmeyen gilümsemesini sunmak yerine utançla kafasını eğdi. "Anlatmak zorunda değilsin, patavatsızlık yaptıysam gerçekten özür dilerim."
"Patavatzsızlık yapmadın. İşin olsa bile yanıma gelip benim için çabaladın sen, olanları öğrenmek hakkın sonuçta." Dedim lafı ağzımda geveleyerek. Daha sonra sırtımı koltuğa yasladım.
"Eşim Taehyung bana şiddet uyguluyor Nayeon, şimdiye kadar belki anlamışsındır." Diye mırıldandım ardından keyifsizce. "Onun annesi Bayan Kim sabah yanıma geldi, sinirliydi ve biraz üstüne gitmiş olacağım ki hıncını benden çıkardı işte."
Nayeon şaşkınca "bu kadar mı?" Diye sorduğunda başımla onayladım onu. "Ne bekliyordun ki?" dedim ve kıkırdadım.
Yeni şeyler öğrenmeye başlamıştım bu hayattan artık. Bunlardan biri; içim kan ağlarken gülmenin zor olmasıydı.
"Bayan Kim seni boğmaya teşebbüs edecek kadar mı sinirlenmiş? Bu yaptığı insacıl bir hareket bile değil Chaeyoung, nasıl bu kadar sakin anlatabiliyorsun bunu?" Daha çok sinirli gibi gözüküyordu şimdi. "Yaptığı bir suç, biliyorsun değil mi?" Diye devamını getirmişti sonra.
"Bana inan Nayeon, önemli değil. Onlar çok çabuk sinirlenirler anne oğul. Bir süre sonra alıştım ben onlara." Dedim ona doğru uzanıp omzunu patpatladıktan sonra.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
keep quiet, rosékook
FanfictionPark Chaeyoung susmak zorunda bırakılmıştı. ♣ • rosekook #1 '17.02.21' • blacktan #1 '19.02.21' • vante #1 '25.02.21' • rosie #1 '20.03.21' • bp #1 '24.05.21' • vrosé #1 '30.07.21' • taerosé #1 '20.08.21' • chaegguk #1 '01.06.22' tamamlandı✓ @jenter...