Kalbinde bin bir hüzünle, Yüzünde hayata inat gülümsemesi, dimdik duruşu ile Hafize... Öyle bir kalbi var ki, tek derdi kendini anlatamamasıydı...Yakınıyordu etrafında onu anlayan kimse yoktu...
Halbuki hayat yolculuğuna çıkarken tek derdi mutsuz olmaktan korkmaktı...Korktuğu için mi geldi mutsuzluk başına kimbilir?
Oysa ne güzel hayalleri, düşlerinde planladığı mutlulukları vardı herkes için....Evet herkes için çünkü Hafize kendinden başka herkesi düşünür, etrafındaki insanların mutluluğu onu mutlu ederdi. ..Hep öyle olacak sandı...
Nankör insanoğlu onun hayattan aldığı mutluluğu kıskandı....Renklerinisoldurdu....
Hafize bu vazgeçer mi? Mutluluk yolunda yürüyen bir kalbin ateşini kimse söndüremez, hele ki iyilikleri ile dolu olan bir kalbi kimse parçalayamaz....
Hafize’m gözleri ağlamaktan yorulmuş, kalbi kırılmış ama dağılmamış, yüzü gülerken içine akmış gözyaşları, Hafize’m korkmamış ölmekten, sırtında onlarca hançerle yaşamış yıllarca.... Kalbine saplanan ok ile yaşamış....
Hafize’m.. Kalbine gömmüş sevdiklerini, kıranları, üzenleri, herkesi içindeki hayal dünyasında bir yere bırakmış ve yoluna devam etmiş...
Olmayana sabretmiş, olanla yetinmiş, isyan etmemiş dedim ya onun derdi ne bir kıyafetti ne bir ayakkabı, ne bir çanta....
O sadece anlaşılmak, sevmek, mutlu olmak istemiş....
Hafize’m küçücük kalbine koca dünyayı sığdırmış, anlayamamıştı dünyanın onu mutlu etmeyeceğini etse de kısa süreceğini....
Ah Hafize’m ah insanlar sadece kendini düşünür anlamadın mı?
Yorulmadın mı?
Daha ne kadar kırılacak sın? İzin vereceksin üzülmeye?
Bitir artık bu dünyadaki mutluluğu öyle senin düşlediğin gibi bir yer değil ki sandığın kadar mutlu olasın.....