Haber

539 24 5
                                    

Güneşin son ışıkları Silvenar'ı son bir kez hızla taradı. Yoğun bir gün geçiren Valenwood vatandaşları(muhafızlar hariç) tatlı ve huzurlu uykularına dalmışlardı.
Fakat Maylen isimli altmer Silvenar sokaklarında ilerliyordu. İçinde buruk bir his, yüzünde tedirgin bir ifadeyle hızla bir daldan öbür dala pek de çevik olmayan hareketlerle atlamayı sürdürdü.

Bir kaç muhafız onu görüyor ve dalga geçiyorlardı. Maylen buna alışmıştı. Hatta çoğunlukla muhafızlar arasında geçen sohbetleri tahmin edebiliyordu.
"Yine şu kızın yanına gidiyor piç." Cümlesini her zaman duyuyordu zaten. Ama artık bunları duymasına gerek kalmayacaktı. Hayatı farklı bir yöne doğru hızla ilerliyordu. İşte tam olarak bunu haber vermek için her gece olduğundan daha aceleci davranıyordu.

Kendisi sıçrarken tenine batan hançeri hisedebiliyordu. Gerçi o hançeri de pek kullanmazdı ya. Her ihtimale karşı yanında taşıyordu. Yıkım ve çağrı büyüleri gibi pek çok büyü dalında yetenekliydi. O eski haçerin tek yaptığı cüppesini delip bacağına çizikler atmaktı.

Derin bir iç çekti ve büyük bir ağacın üzerinde duran büyük malikaneye endişeyle baktı. Naora hariç kalan herkesin uyumasını öyle çok istiyordu ki! Fakat Heny genelde uyumaz ve Maylen'i kovalamak için nöbet tutardı.

Heny, Silvenardaki Han'ın sahibinin karısıydı. Katı kuralları vardı. Naora ise o handa temizlik işlerini üstlenmişti. Heny Naora'yı koruma amacı gütmemişti. Sadece Maylen'e sinir oluyordu. Onun Thalmor için çalıştığını düşünüyordu. Oysa Maylen, Naora'ya Thalmor ile alakası olmadığını sıkça söylüyordu.

Bunları düşünürken adımları yavaşlamış ve sessizce Yapının arkasına süzülmeye başlamıştı. Camlardan birinin önünde durdu. Hafifçe içeri bakmaya çalıştı. Fakat koyu renkli perde camı kapatmıştı. Hiçbir şey gözükmüyordu. Tam cama vurmaya hazırlanırken birden bir hışırtı hissetti. Sanki kemeri hafiflemiş gibi geldi. Aniden arkasını döndüğünde kendisini bir çok kez büyülemiş bir yüzle karşılaştı.

Naora'nın koyu kahve saçları meltem ile kımıldıyordu. Secunda ve Masser'in ışığı altında esmer teni ışıldıyordu. Kızıl ve sarı gözlerini kendisine dikmiş, dolgun dudaklarına yayılan gülümsemesi genç adamı bir kez daha kendine hapsetmişti.
Bosmer kadın elinde tuttuğu hançeri kendisini yiyecekmiş gibi bakan elfe geri verdi.
"Sana beni ürkütme demiştim Naora." Maylen hafifçe tebessüm etti. Naora gölgeler arasında yaşamayı seviyordu. Sık sık göz önünden kayboluyordu. Ama Maylen bu tür işlere gelemiyordu. Böyle yaptığında kızı hırsız gibi görmeden edemiyordu.

Fakat o sadece omuz silkti ve parmak uçları üzerinde dudaklarını Mayleninkilere değdirdi. Elfin bakışları yumuşadı ve kadına karşılık verdi. Ince belini kollarıyla sardı.
Naora dudaklarını ayırdı ve adamın yüzündeki endişeli ifadeyi gördü. "Maylen bir sorun
mu var? Beklediğimden erken geldin üstelik."

Genç adam bakışlarını kadının yüzünden ayırdı. "Sadece Heny buralardadır diye endişelendim." Oysa bu doğru değildi. Naora da bunun farkındaydı ama belli etmedi. "Merak etme o Falinesti'ye, Walkvasten Wood'a gitti. Uzun bir süre burada olmaz eminim." Maylen başıyla onayladı ama Naora'yı duymamıştı bile. Bu tutumuna Elf kadın daha bir endişelendi. Adama biraz daha yaklaştı ve yumruk yaptığı elini kendi elleri arasına aldı. "Aşağıya inelim Maylen." Ardından sevgilisini beklemeden dallardan aşağı süzüldü. Maylen anca böyle kendisine gelmişti. Oda Bosmer'i takip etti ve koca ağaç gövdesinin köklerine doğru indi.

Aşağıda birkaç muhafız vardı sadece. Onun dışında sessiz ve sakindi. Maylen Naora'ya doğru ilerledi. Kadın yeşil çimlerin üzerine oturmuş, sırtını devasa ağaç köklerine vermişti. Genç adam da aynı şekilde Naora'nın yanına oturdu.

Bir süre ikiside hiç konuşmadı. Kadın adamın bacaklarına kafasını koymuş bir yandan da cüppesiyle oynuyordu. Maylen ise çok sevdiği bosmerin saçlarını okşamakla meşguldü. Arada eli kadının sivri kulaklarına geliyor ve adamın sırıtmasına yol açıyordu. Bunu neden yaptığını bilmiyordu ama ister istemez gülümsüyordu.
Sessizlik sinirlerini bozmaya başladığında Maylen gerçeği açıklamaya karar verdi.
"Naora sana söylemem gereken bir şey var." Kadın doğruldu ve gözlerini Maylen'e dikti. Adam kadının gözlerindeki aşkı gördüğünde kalbindeki sızıyı hissetti. Ama yapabileceği bir şey yoktu. Emir büyük yerden gelmişti...

"Naora benim gitmem lazım. Valenwood'da geçirdiğim son günler. Iki gün sonra yola çıkacağım." Gözlerini kadından kaçırdı. Ancak bakmadan bile kadının aşk dolu bakışlarının öfkeye döndüğünü görebiliyordu. Kendi üzerinde duran kadının eli hızla yumulmuştu. Tırnakları adamın tenine saplanıyordu.

"Üzgünüm Naora ama gitmek zorundayım."
"Ne-nereye?" Üzüntüden kekelemişti.
"Şey...Skyrim'e."

Kadın hışımla ayağa kalktı. Gözyaşları gözünü yakıyordu. Akmamaları için zorluyordu ama başarılı olamadı. "Tamriel'in diğer bir ucuna mı?!" Sesi çatallaşan kadın titrediğini hisseti. Gözlerini Maylen'e dikmişti. Bir yanıt bekliyordu. Oysa cevap ortadaydı. Evet Tamriel diğer bir ucuna gidiyordu.

Genç adam kalktı ve kadına sarıldı. Naora başını adamın göğüsüne yasladı ve hıçkırıklarla ağlamaya başladı. Maylen birşey söylemedi. Çünkü o da gözlerinin dolduğunu hissetmişti.

"Bende seninle geleyim." Kadının titrek sesi uzun süren sessizlik ardından duyuldu. Üstelik gayet de ciddi idi. Skyrim için güzel bir yer demişti tanıdıkları. Hatta hana gelen bazı kuzeyliler Skyrim'i övmekle bitiremiyordu. Üstelik Naora'nın Valenwood'da önemli olduğunu sayabileceği hiç bir şey yoktu. Ne kaybedebilirdi ki?

"Asla!" Maylen'in katı sesi ağaç gövdeleri arasından yankılandı. Kadını nazikçe kendinden ayırdı ve gözlerini dikti. "Skyrim büyük bir isyan yüzünden şu sıralar çok karışık. Seni oraya götürürsem emniyette olduğundan emin olamam. Burada, Silvenar'da güvendesin." Fakat bunları söylerken bile kadının kendisini dinlemediğini fark etti. Naora umursamadığı şeyleri asla dinlemezdi. Kafasında Skyrim planları kurmuştu bile.

"Evet, kararım kesin. Skyrime gidiyoruz!"

SkyrimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin