Gerçekleşen Efsane

289 15 7
                                    

Naora gözlerini açtığında gördüğü şeylere anlam verememişti. Başı fena halde zonkluyordu. Kendine gelmeye başladığında bir at arabasında olduklarını fark etti. Elleri bağlanmıştı. Üzerinde hala aynı elbise vardı ancak pek çok yeri hasar görmüş ve yırtılmıştı.

"Selam, nihayet uyandın.Ben Ralof."
Başını kaldırdığında önündeki adamı gördü. Sarı saçları ve açık teniyle bir kuzeyli olduğu gayet anlaşılırdı. Cevap vermek istedi fakat kendini konuşamayacak kadar yorgun hissediyordu.

"Sınırı geçmeye çalışıyordun değil mi? Sonra imparatorluk tarafından yakalandın. Aynı bizim gibi ve birde şuradaki hırsız."
Naora kendini zorladı ve başını çevirdi. Gerçekten de orada biri vardı.

"Lanet olsun size Fırtınapelerinliler! Skyrim siz yokken gayet iyi durumdaydı. Sakin sakin varlığını sürdürüyordu." Hırsızın suçlayıcı sözleri korku ve endişe doluydu. Ikide bir etrafına bakıyor. Sanki kaçmanın bir yolunu arıyordu. Fakat bu neredeyse imkansızdı çünkü etraf imparatorluk askerleri ile doluydu. "Sizi arıyor olmasalardı çoktan o atı çalmış ve balyozyurt yolunu yarılamıştım!" Sözlerini bitirdi ve başını Naora'ya çevirdi. "Hey sen. Biz burada olmamalıydık. İmparatorluğun aradığı Fırtınapelerinliler."

"Artık hepimiz birbirimize bağlı kardeşiz, Hırsız." Dedi Ralof başını hırsıza çevirerek.
"Arkadakiler kesin sesinizi" öndeki imparatorluk askerinin sesi duyuldu fakat kimse dikkate almamıştı. Naora iyice kendine gelmeye başlamıştı. Bakışlarını yanına çevirdi. Ağzı bağlanmış bir başka kuzeyli daha duruyordu.

"bunun derdi ne ha?" Hırsız da Naora gibi o kuzeyliye bakıyordu. Ralof aniden hiddetlendi ve sert bakışlarını hırsıza çevirdi. "Söylediklerine dikkat et. Gerçek ulu kral Ulfric Fırtınapelerin ile konuşuyorsun."
Hırsızın gözleri irileşti."Miğferyeli Mevkibeyi mi? Sen isyanın liderisin!" Hırsız iyice umutsuzluğa kapılmıştı. "Eğer seni yakaladılarsa... İlahlar adına bizi nereye götürüyorlar!"

Naora tam o anda olayın farkına varmıştı. Ölüme doğru ilerlediklerini fark etmişti. Hırsız ile Ralof arasında geçen konuşmaları daha fazla dinlemedi. Gözlerini ileri dikmiş olanları tekrar gözden geçiriyordu. Bunların gerçek olma ihtimali yok gibiydi.

Bakışlarını diktiği yerde bir çocuk gördü. Meraklı gözlerini imparatorluk askerlerine dikmiş keyifle izliyordu. Fakat babası çocuğu uyardı ve zorla içeri soktu. Bunu gördüğünde Naora fazla zamanı kalmadığını bir kez daha anladı.
Atlar durmuştu. Bir asker elinde bir liste tutmuş mahkumları sayıyordu.

"Irmakkoru'ndan Ralof,
Rorik Köy'den Lokir..."

Adının söylendiğini duyan hırsız başını salladı. "Beni asla öldüremezsiniz! Ben isyancı değilim!" Listeyi tutan adamın ve yanındaki kadın askerin arasında hızlıca kendini yola attı.

"Okçular!" Kadın asker bu gibi durumlardan bezmişti. Okçulardan biri yayına bir ok koydu ve koşmakta olan hırsıza fırlattı. Sırtından vurulan hırsız yere yığıldı. Kimse daha fazla umursamadı.
Listeyi tutan adam -Naora kadın asker ile olan konuşmalarından adının Hadvar olduğunu duymuştu- bakışlarını tekrar mahkumlara çevirdi.

"Hey sen, bir adım öne çık."

Naora adamın bakışlarının kendisi üzerinde durduğunu fark edince telaşlandı. Fakat yine de adamın dediğini yaptı ve bir adım öne çıktı.

"Adın ne?"

"Naora" zavallı bosmerin sesi fısıltı gibi çıkmıştı.Gerçi hemen yanında duran Hadvar duyabilmişti. Kaşlarını çattı ve elindeki listeye baktı.

"Komutanım adı listede yok."

Naora bir an için umutlanmıştı. Çekingen tavrına bie son verdi ve kendinden emin bir şekilde konuşmaya başladı.

"Evet yok çünkü Valenwood'tan buraya hayatımda ilk kez geliyorum. Üstelik isyancı falan da değilim. Sadece yerdeki adamın masum olabileceğini düşündüm ve..."

"Umurumda değil o da idam edilecek!"

Naora içindeki öfkenin filizlenmeye başladığını hissetti. Fakat yapabileceği hiçbirşey de yoktu.

Acaba Maylen hangi cehennemde, diye geçirdi içinden. Bir kaç gün içinde sevgilisinin idam edileceğini öğrendiğinde ne diyecekti acaba?

Maylen hakkında düşünmek başını ağırıtıyordu. Hatta şu an düşünmek bile başını ağırıtıyordu. Sadece sessizce ölümün tatlı tadını beklemeye başladı.

O sırada Helgen'de tiz bir ses duyuldu.

"Devam edin!" Komutan kadın hiçbir şeyin bozulmasını istemiyordu. Ellerinde Ulfric Fırtınapelerin vardı ve kaçırmaları hoş olmazdı.

Önce bir isyancının başı vuruldu.Naora'nın midesi kalkmıştı. Hem bu gereksiz durumdan hemde her yere yayılan yoğun kan kokusundan.

Kadın komutan bu sefer ona baktı. "İlerle!" Diye sert bir komut verdi. Naora istemsizce yürüdü. Cellata doğru attığı her bir adım onu ölüme daha da yaklaştırıyordu. Başını kanlarla kaplı taşa koydu. Ölümünün acısız olması için Y'ffre'ye dua etti. Kısık gözleri arasından Celladın baltasını kaldırışını seyretti. Ancak arkadan bir karaltı göründü. Koca karaltı kulenin tepesine kondu.

Bir Ejderha.

Naora gördüğü manzara karşısında dehşete düşmüştü. Koca ejderhaya bakıyordu ancak kımıldayamıyordu.
Güçlü kollar kendisini tuttu ve kaldırdı. Fakat kendisi yaşadığı şokun etkisiyle ne yapacağını unutmuştu. Başını hızla çsvirdiğinde karşısında Hadvar'ı gördü.

"yakın dur." Söylediği cümle ardından koşmaya başladı. Naora başını salladı ve adamın peşinden gitti.
şehir ejderha ateşi ile yanıyordu. Insanlar çığlıklar atıyor ve kaçışıyordu. Naora bazılarına yardım etmek istedi ama elinden hiçbir şey gelmiyordu. Elleri bağlıydı. Tek yaptığı koşabilmekti. Bu yüzden öyle yaptı. Koştu ve Hadvar'ı takip etti.İkisi bir kale önünde durdular. Hadvar kadına içeri girmesini söyledi ve ardından kapıyı sıkıca kapattı.

Naora bir için kapı önüne yığıldı ve gülümsedi. İçini öyle bir huzur kaplamıştı ki! Bir an için bütün bu olanların gerçek olduğunu düşünmesi ne kadar da aptalcaydı!

"Neden gülüyorsun?" Hadvar'ın dehşet dolu bakışlarının arasına şaşkınlık da katılmıştı.

"Başta bu olanları gerçek sanmıştım. Tüm şu askerler, idam hepsi de çok gerçekçiydi! Ama sonra ejderha! Y'ffre adına büyük ihtimalle Maylen'i beklerken uyudum. Şu ana kadar gördüğüm en kötü kabus buydu herhalde!" Kadın tekrar güldü ve ayağa kalkmaya çabaladı. Hadvar ona yardım etti ancak yüzü garip bir hal almıştı.

"Bak mm, Nearo muydu?"

"Naora."

"Bak Naora, bu yaşadıklarımız her ne kadar garip ve anlamlandırılamaz bile olsa gerçekler. Bu yüzden ölmek istemiyorsak gitsek iyi olacak!"

Naora ona anlamsız anlamsız baktı. Fakat gerçekten de hepsi yaşanmıştı. Olanları kendi gözleriyle görmüştü. Bazen sadece inanmamak daha kolay geliyordu ve belki o da öyle yapmıştı.

Hadvar kılıcını çıkarttı ve kadının bağlı ellerinin iplerini kesti. Naora bileklerini ovuşturdu.Fısıltı halinde teşekkür etti. Kafasında her şey gerçekçi bir hal almaya başlamıştı.

Hızla elini uzattı ve adamın tahta yayı ile birlikte oklarını aldı. "Ne yaptığını sanıyorsun sen?!" Hadvar kılıcını kadına doğrultmuştu. Fakat Bosmer bir şey yapmadı.

"Ben Bosmer bir kadınım. Kılıç kullanmaktan bir şey anlamam ancak yay bende olduğu sürece bana güvenebilrsin."

Hadvar kılıcını indirdi. "O halde gidelim."

SkyrimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin