Maylen, Naora'nın gereksiz inadını anladığında duruma başka bir çare bulmaya karar verdi. Naora onunla birlikte gelemezdi. Skyrim'e neden gittiği öğrenilirse bu her ikisi için de hayırlı olmazdı.
Bu yüzden ona haber vermeden yola çıkmayı planladı. Acele ile hazırlandıktan sonra gün ağırmadan yola koyuldu. Fakat kalbindeki acı dayanılmazdı. Ihanet etmiş gibi geliyordu ona.Oysa Naora için de en uygunu buydu. Bu ihanetin sebebi onun iyiliğini istemeseydi.
Yoksa sadece kendini mi düşünüyordu?
Bu acımasız soru beyninde yankılanmaya başladı. Valenwood sınırını geçip Cyrodill'e vardığında bile gitmemişti aklından.
Kendini yorgun hissetmeye başladığında Cherrel'de bir hana girdi. Bira ve yemek istedi. Yorgun olduğu zamanlarda biraz bira gayet iyi bir seçenek olurdu.
Eskimiş tahta bir masaya ilerledi ve pek de sağlam görünmeyen tabureye oturdu. Emektar haritasını çıkardı ve incelemeye başladı. Skyrim sınırına yaklaşmıştı. Ama aslında Skyrime geçtikten sonra da uzun bir yolu vardı. Issızkent ile Markarth arasında biryerlere gitmesi gerekiyordu.Sıkıntıya iç çekti. Yolculuklardan nefret ederdi ve ne yazık ki gerçekten uzun bir yolculuktu.Bu sırada yemeyi ve içkisi gelmişti. Eline içkisini aldı.
"Bunun hesabını vereceğini biliyorsun değil mi?"
Genç elf şaşkınlıkla önüne oturmuş silüete baktı. Kukuletasının ardına gizlenmişti ama kim olduğunu anlamak zor değildi. Maylen silüetin masaya sapladığı hançeri tutan zarif parmakları gördüğünde anında olayı anlamıştı.
İçindeki öfke kıvılcımlarını hissetti. Hızla kadının bileğini tuttu ve kendine doğru çekti. Ani hareket ile kukuleta geriye düştü ve öfke dolu kırmızı sarı gözler ortaya çıktı.
Naora'nın kızgın bakışlarını gören Maylen daha da sinirlendi ve kadını hızla handan dışarı sürükledi. Bunu yaparken handakilerin kendilerine baktığını görmemişti.
Cyrodill'in ılık havasına çıktıklarında ikiside öfkeden deliye dönmüşlerdi. Maylen ancak kadının bileğini bıraktığında ne kadar çok sıkmış olduğunu fark etti. Esmer teni üzerinde elinin izini gördüğünde öfkesi hafifledi."Burada ne halt ettiğini sanıyorsun?"
Naora kısık gözlerini adama dikti. "Sana seninle geleceğim dediğimde seninle geleceğimi kastetmiştim Maylen!" Orman elfinin sesi giderek yükselmeye başlıyordu. "Gerçi senin niyetinin beni bırakmak olduğunu anladım. Bu yüzden seni izledim." Titrek sesindeki öfke yerini hayalkırıklığına bırakmıştı. "Yanılmadığımı biliyordum. Gerçekten gidiyordun işte! Öylece! Bensiz!" Sonunda bakışlarını çevirdi. Maylen kendini savunmak için bir şey söylemedi. Söyleyeceği hiçbir savunmanın kadını valenwood'a geri göndermeyeceğini biliyordu.
Kendini sakinleşmeye zorladı. "Naora. Sana son kez söylüyorum. Benimle gelme. Geri dön. Yalvarırım geri dön!"
Bosmer'in yüz ifadesi aniden değişti. Kaşlarını çattı. "Maylen, Ne için Skyrim'e gidiyordun?" Gözlerini adama çevirdi ve kül rengini almış tenini gördü.
~~~Maylen sorunun cevabını vermeyi reddetmiş ancak kadını yanına almıştı. Naora onunla birlikte çıktığı yolculuktan oldukça memnunda ki bir daha o konuyu eşelemedi.
Maylen buna şükrediyordu fakat kadına gerçeği söylemezse Skyrim'de nasıl bir tepki verecekti? Bir şekilde onu dönmeye ikna etmesi gerekiyordu ama gidilen her bir mil bunu biraz daha olanaksız kılıyordu.Uykusuz geçen uzun geceler ve yorgun sabahlar ardından aklına bir fikir gelmişti. Naora'yı sınırdaki bir şehir olan Falkreath'ta bırakacaktı. Uyuduğuna emin olduğu bir gece tüyecekti. Naora yalnız kaldığında da Maylen Valenwood'a geri döneceğine emindi. Bu her ikisi içinde en acısız ayrılık olacaktı. Gerçi kalbindeki sızıyı hissedebiliyordu.
Skyrimin sınırına vardıklarına en çok sevinen Naora olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Skyrim
FantasyAnavatanından uzak düşmüş bir Bosmer, Skyrimde asıl benliğini keşfedecek ve hayatı başka bir yöne doğru gidecektir. Uğradığı ihaneti bir kenara bırakması ve önüne bakması gerekmektedir. Çünkü o kuzeyli efsanelerinden fırlamış Ejderdoğan'ın ta kendis...