6 [Part-1]

428 40 10
                                    

Bu gece sınırını iki paketle zorlayan Kris,son sigarasını da söndürüp,aşağıki sokakta sarılan yoldaşlarına baktı."Augh,ezikler!" derin bir tıslamanın ardından gözlerini kısarak karanlıkta seçmeye çalıştığı yoldaşlarına sanki duyacaklarmış gibi seslice çıkıştı.

*

'Emirden 30 saat sonra 5116 birliğinin17 ajanı ölü bulundu'

Ağaçlıkların arasında park edilmiş olan aracın içindeki iki ölü ajanı incelemek için sarı bir şerit çekilmişti olay mahaline.

Ellerindeki kameralarla topraktaki kan izlerini,arabadaki silahı,hayatına son veren iki yoldaşı ve etraftaki detayları çeken beyaz önlüklü olay inceleme haricinde takım elbiseli adamlarında bulunduğu yerde derin bir sessizliğe gömülmüştü Şef Soo.

Daldığı derin düşüncelerden,elinde şeffaf bir poşetle yaklaşan adamı çıkardı onu boğuk sesiyle.

"Efendim bunu cesette buldum." elindekini kaldırarak görüş aralığına soktu takım elbiseli adam.

Şef Soo,adamının getirdiği şeffaf poşeti inceledi.İçindeki cihazın hala kırmızı ışığı yanıyordu ara ara.Cihaza daha dikkatli bakınca birden gözlerini büyüttü.

Titrek elleriyle telefonunu açtı.Doğru sesi duyduğunda vakit kaybetmeden konuşmaya başladı.

"Efendim.Bence bu iş bizim lehimize olacak.Bu davayı ben çözmek istiyorum."

"Gerek yok.Bu mesele bizim meselemiz değil." dedi karşısındaki yaşlı ses.

Ama Şef Soo pes etmek istemiyordu. "Geriye üç kişi kaldı,henüz çok gençler.İntihar etmek iç-" devam edemeden kulaklarını tırmalayan gürlükte bir cevap aldı.

"Sakın bu işe karışma!"

"Onları kurtarmak istiyorum efendim."

"ŞEF SOO!" ne kadar bağırırsa bağırsın Şef Soo onu dinlemeyecekti.Oldukça kararlıydı.Daha fazla dinlemeden yüzüne kapatmıştı telefonu.

*

Sehun'un bir kaç güne kadar sıkça uğradığı hatta hiç çıkmadığı parktalardı Kris'le.İlk defa bu kadar sessiz geliyordu ona.İlk defa bu kadar karanlık.

Sadece yıldızların aydınlattığı gecede başını semaya uzatıp sessizce "Bir isteğim var" dedi.

Kris kucağında oynadığı gitarından kafasını kaldırıp yoldaşına baktı,hala tellerini tıngırdatırken."Ne?"

"Bana bir şarkı söyle."

"Şarkı mı?Nerden çıktı şimdi bu?"

İki parlak yıldıza gülümseyip mırıldandı."Sevdiğim bir şarkı var.Lin Jin Nehri"

Tellerden bi süre uzaklaşıp çenesini kaşıdı. "O şarkı Kuzey'de yasaklı değil mi?"

Yalnızca kendisinin duyabileceği bir sesle gülüp "Öyle" dedi.

Kaydırağın en tepesinde,sevdiği şarkıya eşlik ederek seyretti gökyüzünü.Yıldızlar gitgide çoğalıyordu sanki.Işığıyla parıldayan birkaçı diğerlerine gölge düşürüyordu.Yine hep yalnızken gökyüzünde gördüğü tablo çıktı gözlerinin önüne.

~Anne.Olduğun yerden gökyüzüne bir yansıman mı bu? Yoksa kendini yeryüzündeki oğluna gösterme şeklin mi? Umarım sadece bir yansımadır annecim.Eğer bana baktığın yer gökyüzündeyse,bilki oğlun boşa yaşıyor.~

*

Luhan,her zamanki ıssız sokakların birindeydi.Ama bugün farklı olan,misafirleri için beklemesiydi bu dar aralarda.Geleceklerini biliyordu.Hazırlamıştı kendini.Hatta az önce duyduğu çatırtılarda buna örnekti.

"Hangi birlikten geliyorsunuz?" duvarla,evin arasında saklandığı yerden çıkmadan sordu.

Patika yolu çıkan iki adamsa duydukları sesle duraksadılar.Küçük olan hemen elini silahına atarken diğeri onu hızla durdurdu.

"Şefin söylediğini unutma zarar vermek yok!Tamam mı?"

Adam bir kez kafasını sallayıp koşar adımla çıkmaz sokağın bitimindeki duvara ilerledi.

Luhan,yaklaşan kundura sesleriyle harekete geçip sağ bacağını koşarak duvara itmiş,aldığı kuvvetle saklandığı aradan çıkarak kısa adamın yüzüne güçlü tekmesini geçirmişti.

Diğeri önüne aniden çıkan Luhan'ın,yumruklarından kılpayı kaçarken,tekmeyle savrulan kısa adam hızla toparlanmıştı.

"2.kez sormayacağım.Sizi kim gönderdi?" adam cevap vermek yerine kaslı kollarını tüm gücüyle savurmuştu Luhan'a.Karşılığında aldığı darbe ise karnını tutarak yere düşmesine neden olmuştu.Luhan göründüğünden oldukça güçlüydü.Fakat,şu an için bir o kadarda dikkatsiz.Arkasından sinsice yaklaşan adam silahının soğuk metal tarafını başının arkasına dayadı.

Luhan,saniyenin onda biri kadar kısa sürede dönüp elindeki silahını düşürdü kısa olanın.Ardından koluna, işlev göremez hale sokacak bir hareketle vurup, sıçrayarak karşıdaki sokağa dalmıştı.

İki adam yerden kalkmak için oyalanırken Luhan çoktan gözden kaybolmuştu.

*

Uzun gecenin bitmek bilmediği kararına eve gelip dolunayı izlerken varmıştı Sehun.Yaz kış ona eşlik eden yeşil eşofmanının ceplerine sokmuştu ellerini.Dolunaya bakarken 'o' geldi aklına.Ay kadar parlak beyaz yüzü.Sarılırken içini ısıtan vücudu.

Sehun anlam veremediği bir sırıtış koydu suratına.Ardından acı bir gülümseyiş.Suratında hissettiği lazer ışığıyla gözlerini yana kaydırdı.Arkasını dönmeden önce "Beni öldürmeye mi geldin?" diye sordu.Silahı tuttuğunu tahmin ettiği kişiye.

Yavaşça arkasını dönerek arkadaki silüete anlam kazandırmıştı.Uzun boylu gözlüklü adamın elinde koca bir silah beklerken,ufacık bir lazer oyuncağı gördü.

"Yaşatmaya geldim."

Y.N:Bu bölümü partlı yapmak zorunda kaldım,oldukça kısa bi bölüm oldu.Üzgünüm ㅜ.ㅜ

EXOHunHanPLANET

SECRETLY GREATLY (은밀하게 위대하게) [ASKIDA]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin