2.bölüm

95 3 0
                                    

Kütüphane.

Hemen ordan uzaklaşmaya başladım. Aslında kötü birine benzemiyordu,kedilere karşı dikkatliymiş bu onu kötü yapmaz.

"Belki sadece dikkatlidir."

"Bir dur be düşünmeye çalışıyorum!"

"Neyi düşüneceksin kızım sanki aşık'mı oldun?!"

"Sadece düşünmeye çalışıyorum dedim kafa sesi sus bir."

Çok oyalanmıştım, kütüphaneden kitap alıp sonra üniversiteye geçmem lazımdı. Biliyorum genelde sabah olur dersler diceksiniz ama maalesef en yakın arkadaşım uykudan uyanamadığı için öğlen yapmıştık üniversiteyi.

Otobüsde giderken bir kız gördüm. Kulaklıklarını takıp sakince ağlıyordu. Hangi şarkıyı dinlediği merak etdim ve yanına yaklaştım duya bileceğim bir şekilde. İlyas Yalçıntaş'ın "gel be gökyüzüm" şarkısını dinlediğini duydum. Tabii ki neden ağladığını bilemem ama eğer aşk meşk muhabbetleriyse kızdan nefret ederim. Hayatınıza sonradan giren insanlar için bu kadar üzülmeye değmez. Sizinle doğmadı,sizinle büyümedi,ağlayınca o yanınızda olmadı,üşürken üstünüzü gelip örtende o olmadı. Şarkıları dinleyip ağlayacak kadar acınası durumdasınız. Tamam o şarkılar belki birinden ilham alıp yazıldı ama siz başkası için dinliyip ağlayın diye yok. Acınızı dindirmek için şarkıları "kullanıyorsunuz" ve bu hiç iyi bir şey değil. Sözlü şarkı dinlerken bir şeyler yapmağı sevmem. Bütün dikkatimi şarkıya verir kendimi hüzurlu hissederim.

Biraz düşündükden sonra çoktan kütüphaneye varmış olduğumu gördüm. Otobüsden indim ve kütüphaneye girdim. Buraya her gün geldiğim için  bütün nöbetçiler beni tanıyor ve güzel bir şekilde yardımcı oluyordular. Pekde yardıma ihtiyacım olmasada. Hemen kitap'lıklara doğru adım atdım. Agatha Christe'nın "acı kahve" kitabını okumak istiyordum. Elimi atıp kitapları aralamaya çalıştığım sırada karşı taraftan bir elinde aynı kitabı çekdiğini hiss etdim. Agatha Christe'nın kitablarını burda çok okuyan olmazdı hayret. Sonunda inatlaşmayı bırakıp karşı taraf kitabı bırakınca kim olduğunu merak ediyordum. Biraz daha sağa eğilince yine aynı çocuğun orda olduğunu gördüm. Evet! Evet! O! "Yürüyen ego" şey şu Oguz denen çocuğu. Bana şaşkın ve soğuk bir şekilde bakıyordu. Yani sabahkinin tam aksine.

"Burda pek Agatha Christe okuyan görmedim. Yeni'mi başladın okumaya?" diye sordu. Demekki oda sık-sık buraya geliyordu.

"Bende hiç görmedim. Sende görmediğine göre sen yeni başlamışsındır." diye cevap verdim.

"Her görmüyen yeni başlamış olsaydı sende yeni başlamış sayılırsın Asu! Ne saçmalıyorsun?!"

"İlk defa doğru bir şey söyledin kafa sesim. Ama sencede biraz  geç olmadımı?!"

"Yok ben çok kitap okurumda,buraya çok gelip giderim. Hep arka taraflarda okuyorum daha sakin oluyor. O yüzden görmedim herhalde seni." Diye cevap verdi Oguz.

"Anladım, bende her gün sabah gelirim buraya."dedim.

"Ne?! Asu salakmısın çoçuğa ne bundan?"

"Bir dur be!" Kafa sesim benden daha çok konuşur hale geldi duruma bak!

"Anladım görüşürüz."

Kitaplıktan kendine bir kitap seçdi ve ola bildiğince arka sıraya geçip kulaklıklarını taktı. Şarkıylamı kitap okuycaktı?! Saçmalamasın lütfen ya.

"Kızım dimdik çoçuğa bakıyorsun bir otur eline kitap al ne bakıyon?!"

Durumun yeni farkında oldum ve hemen elime rastgele bir kitap alıp yanımdaki masalara onu göre bileceğim bir şekilde oturdum.
Bir gariplik vardı. Sabahkine bakıldığında biraz kötü görünüyordu. Aslında kitabıda okuyor sayılmazdı. Sanki sadece müzik dinlemek için kendine sakin bir yer arıyormuş gibi. Kötü bir habermi almıştı acaba? Ne ola bilirdiki? Yardım edeceğim bir şey varmıdır?

"Sana ne Asu? Neyisinki sen onun? Sanamı anlatıcak?!"

"Tanımadığın insana derdini anlatmak daha güzeldir kafa sesim. Adı üstünde tanımazsın, seni o derdinle vuramaz."

Ama yinede yanına gitmeye cesaretim yoktu. Bir insan şarkılara sığınıyorsa derdi büğüktür demektir. Tanımadığı insanların yazdığı sözler ona iyi geliyorsa hakketen kendini yalnız hissediyor demektir. İnsan en başta konuşmayı ister. Anlatıp rahatlamayı. Sonra yavaş yavaş derdinin insanları sıktığını düşünürsün. O yüzden anlatmakdan çekinirsin. Eğer derdini anlatdığında bir  yerde duraksadıysan  "acaba onu söylesem benim hakkımda ne düşünür?" diyorsanız eğer,asla derdinize bir çare bulamazsınız. Güven problemi vardır. Biri tarafından vurulduğunda değil,en sevdiklerin tarafından vurulduğunda güvenin sarsılır. Biliyorum şimdi diceksiniz ki, "yakınım olmayan biri benim hiç bir şeyimdir canımı yakamaz" yakar arkadaşlar. Size bir şey yapar sonra o döngünün içinde sorularla dönüp durursunuz. "Ben ona ne yaptımki bana böyle bir şey yaptı?" İlk önce akla bu gelir. Sonra başlarsınız kendinize kızmaya "o benim neyimki beni kırabiliyor?! Buna nasıl izin veririm?!" Diye kendinize kızmaya başlıyorsunuz. Kendinize olan saygınızı yitiriyorsunuz adeta. Ama yakınınız olan bir kişide içiniz rahat olur "ona bu hakkı ben verdim,kendim o kadar yakınlaştırdım" hatayı kendinizde bulur ve en azından kendinize olan saygınızı yitirmezsiniz :)





sınırlıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin