12┆❝ I lost myself along
with our memories too. ❞
607 wordsHeeseung, odaya girdiğinde masanın başında oturan gençle derin bir nefes çekmişti içine.
"Jungwon, hâlâ mı yazıyorsun?"
Bir cevap almadığında elindeki tabağı onun önündeki boş kağıtların yanına bıraktıktan sonra kağıda baktı. Kalemin ucunu kağıdın yüzeyine değdiriyor ama hareket ettirmiyordu. Kağıtta yalnızca kalemi bastırmasından ötürü oluşan küçük siyah bir nokta vardı.
"Jungwon?"
Küçük olan elini alnına sanki güneş ışınlarından korunmak için yasladığından gözleri gözükmüyordu. Heeseung bileğinden tutup çektiğinde başta dayanağı çekildiği için öne doğru sarsılmış, sonradan kendini toparlayıp sırtını sandalyeye yaslamıştı. Kızarmış gözlerini büyük olana çevirdikten sonra kurumuş dudaklarını zorlukla araladı.
"Yazamıyorum hyung..."
Fısıltı gibi çıkan sesiyle gözlerini tekrar bomboş kağıda indirmişti.
"Ben artık yazamıyorum... Ne yazacağımı bilmiyorum... Fotoğraflarına baksam bile sanki onu unutmaya devam ediyorum..."
"Önceki mektuplarına bakmak ister misin?"
"Hayır, hayır onlara bakmak istemiyorum. Eğer bakarsam yırtıp atarım..."
Heeseung anlayışla kafa salladığında Jungwon elindeki kalemi kağıttan çekti ve elinde döndürmeye başlarken gözlerini ondan ayırmadı.
"Hyung... Ne yapmalıyım?.."
"Kendini zorlamak zorunda değilsin Jungwon. Yazmana gerek yok."
"Ama o zaman onu unuturum."
"Unutmazsın. Ama sen kendini her şeyi hatırlamak için zorlarsan işte o zaman daha çok yorarsın kendini."
Jungwon kalemi döndürmeyi bırakmış ve yavaşça kağıdın üstüne koymuştu. Heeseung bir süre onu bekledikten sonra küçük olan kollarını önünde bağlayıp kafasını başka yöne çevirdi.
"Bunları atar mısın hyung?"
Heeseung emin olamasa da Jungwon'un onun atması için beklediğinden dolayı önündeki kağıtları toplamış ve birkaç kalemi de elinden aldıktan sonra odadan çıkıp kapıyı kapatmıştı. Jungwon onun çıkmasının ardından korkakça gözlerini masasına çevirdiğinde boş olduğunu görmek kalbini acıttı. Belki de masası yıllar sonra ilk defa kağıtlar ve kalemler olmadan boştu. Eli masanın üzerine gittiğinde sanki bir şey bulmak için geziniyor ama hiçbir şey gelmiyordu. Aradığı kalemi artık masanın üzerinde yoktu. Ellerini saçlarına çıkardı ve alnını masaya koyup gözlerini kapattı. Artık ne yapacağını bile bilmiyordu.
Ertesi Gün
Jungwon yere oturur biçimde kolları bacaklarına sarılıyken yarım saattir gözlerinin üzerinde olduğu sandığa bakmaya devam ediyordu. Açmalı mıydı? Gözyaşları yüzünden ıslanan kağıtlarda bozulan o cümleleri tekrar okumalı mıydı? Korkuyordu, onları bile ne zaman yazdığını hatırlayamamaktan, o anki hislerini unuttuğundan korkuyordu.
Yutkunduktan sonra kalkmak için harekete geçmişti ama ayakları öyle titriyordu ki dizlerinin üzerine düşmüştü. Dudaklarının arasından titrek bir nefes havaya karışırken ellerini önüne koydu ve yavaşça emekleyerek gitti sandığın yanına. Durduğunda sandığı kendine çekmiş ve ellerini iki yanına koymuştu. Ellerini üzerinde gezdirirken cesaretlenmek adına birkaç derin nefes aldı ve açmak için kilidini kavradı.
"Yanlış yapıyorsun."
Sunoo yemek yapan sevgilisine söylendiğinde Heeseung ona dönmüştü.
"Ne? Doğru yapıyorum."
"Hayır, tarif böyle değil."
Elindeki telefona baktı ve yanındaki yumurtayı gösterdi.
"İlk, yumurtayı koyacaksın."
"Annem hep böyle yapardı."
"Bu tarif daha iyi gözüküyor."
Heeseung elindeki kaşığı bırakarak elini tezgaha yaslayıp ona baktığında Sunoo gülmüştü.
"Ne?"
Tam ağzını açıp bir şey söyleyecekken duydukları bağırış sesiyle ikisi de telaşla Jungwon'un odasına koştu.
"HYUNG!"
"JUNGWON! Sorun ne?!"
Odaya daldıkları an yerde oturan ve sandığı inceleyen Jungwon'u görmüşlerdi.
"Hy-hyung... Mektup... Mektuplarım..."
Jungwon onlara döndüğünde Sunoo hızla yanına atıldı ve sandığın içine baktı. Sandık bomboştu. Bırakın bir mektup, boş bir kağıt bile yoktu.
"A-ama nasıl? Sen hiç bunu açtın mı?"
"Hayır... Hayır, ben dokunmadım bile..."
Heeseung ve Sunoo sandığı inceledikten sonra odaya bakınmaya başlamıştı.
"Nerede olabilirler? Nasıl çıkabilirler?"
"Siz... Siz mi aldınız?.."
Yerde mırıldanan Jungwon'a baktıklarında Jungwon hızla yerinden kalkıp Sunoo'ya doğru sinirle atıldı ama Heeseung son anda onu belinden tuttu.
"Ben bir şey yapmadım."
Sunoo geriye çekilip Jungwon'a baktığında Jungwon'un bedeni Heeseung'ın kollarının arasından kaymıştı.
"Onları bulun... Lütfen hyung onları bulun... Onlar benim tek dayanağım..."
Onlara yalvarır gözlerle baktığında ikisini birbirine bakıp kafa salladı ve gün boyunca bütün evi aramaya başladılar. Jungwon yorgun olduğu için onu yatması için ikna etmişlerdi. Akşam üzeri olduğunda Sunoo kapıyı aralayıp içeriye sessizce girdi ve yatağın kenarına oturdu. Jungwon sanki bunu bekliyormuş gibi gözlerini açıp ona baktığında Sunoo üzgünce bir iç çekip onun saçlarını karıştırmıştı.
"Üzgünüz Jungwon-ah..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ɪ ᴍɪss ʏᴏᴜ sᴏ ᴍᴜᴄʜ ✓
Fanfic| ᴇɴʜʏᴘᴇɴ | | ʏᴀɴɢ ᴊᴜɴɢwᴏɴ × ɴɪsʜɪᴍᴜʀᴀ ʀɪᴋɪ | 'Ben seni çok özledim Riki...' | ? | İlk Türkçe Wonki kitabı (?)