1 BÖLÜM SÜRPRİZ

31 4 1
                                    

Açılmamak için zorlanan göz kapaklarımla büyük bir savaş içindeydim. Büyük uğraşlar sonucunda galip gelen ben olmuştum. Gözlerim dahil bütün vücudum yorgunluk içindeydi. Bir haftadır evdeki eşyaları toplamaya çalışıyorduk. Sonunda bitmişti bugün gidecektik ama bunun yanı sıra bizde bitmiştik. Benim üzerimde birde en yakın arkadaşlarımdan ayrılmanın hüznü vardı. Keşke onlarda bana eşlik edebilseydi.
Hayatım boyunca her anımı onlarla geçirdiğim insanlar şimdi benden kilometrelerce uzakta olacaklar. Peki ya onlarsız yeni bir şehir, ve yeni bir okul ve yeni arkadaşlıklar. Bilmediğim bir şehirde hiç görmediğim insanlar arasında benim yalnız başıma ne işim vardı? Tam bu düşüncelerimin arasında düşüncelerimi bölüp yataktan kalkmamı gerektirecek gıcık alarm sesi!
Yataktan kalkıp her gün ilk rutinim olan aynanın karşısına geçtim. Belime kadar uzanan dalgalı saçlarım birbirine girmişti. Yeşil gözlerimden yorgunluk aktığı buradan bile belli oluyordu. Hızlıca bir duşa girip çıktım. Üstüme siyah dar kot ve turkuaz bir crop giydikten sonra saçlarıma da hafif bir maşa yapıp aşağı indim. Babam elinde poşetle kapıdan girerken annem ise çayları dolduruyordu. Kahvaltımızdan hemen sonra yola çıkacağımız için herkesin üzerinde hafif bir acele vardı. Bora ve Pelin'le zaten dün akşam bol gözyaşlı bir veda yaşamıştık.
'' Valizlerini hazırladın mı kızım?'' diye sordu annem. Annem hep böyleydi. İşinde bir aksaklık çıkmasından nefret eder tek bir pürüz olmaması için elinden geleni yapardı. Babam ise onun aksine sakin bir adamdı. Belki de bu sebepten ufak ufak tartışmalar oluyordu.
''Evet annecim bu beşinci soruşun.'' diye sorusunu yanıtladım. Annem sadece bana gülümsemekle yetindi. Biz böyleydik bir işimiz olmadığı sürece fazla muhabbet etmezdik ki buda zaten benim işime gelirdi.
^^^^
İstanbul'a geleli tam bir hafta olmuştu. Biz işleri daha yeni bitirmiştik. BU hafta çok yorucu geçmiş dışarı çıkıp gezme fırsatım olmamıştı. Okul desen onu da daha ayarlamamıştık. Çünkü daha okulların açılmasına iki hafta vardı. İlk günlerde Pelin ve Bora'yla sık sık konuşsam da dört gündür sürekli işlerinin olduğunu bahane ettiklerinden konuşmamıştık. Ne işleri var çok merak ediyordum doğrusu.
Aklımda bu düşüncelerle kalkıp duşa girme kararı aldım. Bu yorgunluğuma anca güzel bir duş iyi gelebilirdi. Banyoda işlerimi halledip üstüme siyah eşortman takımımı giyip kendimi yatağa bıraktım. Üzerimdeki yorgunluk gitmiş gibiydi. Ve uykumda kaçmıştı. Telefonumu elime alıp saate baktığımda yeni dörde geliyordu. Biraz çevreyi gezmeye karar verip dışarı çıktım.
Sokakları daha tam anlamıyla bilmesem de kaybolabileceğim bir yerde oturmuyorduk. Beş dakika yürüdükten sonra karşıma bir basket sahası çıktı. Basket oynamayı severdim. Oynarken çokta eğlenirdim. İlerde burada tek olsam dahi oynayacağıma emindim. Eve geldiğimde saat yediye geliyordu. Evimizin çevresini baya gezmiştim. Ne kadar benim uyku saatim için çok çok erken olsa da bir haftanın yorgunluğuyla kendimi uykunun huzurlu kollarına bıraktım.
Sabah sabah yüzüme su dökülerek uyandırılmak beklemediğim bir şey olsa da öyle uyandırılmıştım. Islanmayı ne kadar sevsem de ıslandırılarak uyandırılmayı hiç sevmezdim. Yataktan fırlamamla tam bağıracakken gördüğüm kişiyle öylece kalakalmıştım. Pelin her zamanki tatlı gülümsemesiyle günaydın deyip etek selamı verince bu anın gerçek olduğunu anlamıştım. Sevinçle bağırarak hatta çığlık atarak bile olabilir birbirimize sarılmıştık. Bir hafta geçmiş olmasına rağmen onu fazlasıyla özlemiştim. Uzun bir sarılma sonrasında ise diğer bir şoka gireceğim sözleri söylemişti.

''Artık sen ben ve Bora bu evde kalacağız. Seni yalnız bırakmaya gönlümüz el vermedi. ''dedi. Ben salak salak suratına baka kalmışken o karşımda kahkaha atıyordu. Bende ona katılıp sarıldığımız anda bir ses geldi.
''Karşılaşmanız bittiyse gelinde işlerimizle ilgilenelim.'' Bu ses çok tanıdıktı. Bora. Hemen koşarak hatta ne koşması uçarak aşağı indim. Kendimi sarılacağım anda frenleyememem ikimizin de yeri boylamasıyla sonuçlandı. Biz gülerek sarılırken kaynana misali bir ses ''Kalk çocuğun üstünden be ''dedi. Birilerinin gene kıskançlığı üstündeydi. Bizde kalktık tabi ama onu utandırmam gerekti.
''Hayırdır canım eski sevgilini mi kıskandın?'' bu lafım üzerine Pelin renk değiştirirken Bora Beyciğimiz dayanamayıp öksürdü. Tam bunun üstüne annem masaya çağırdı. ''Iy vıcık vıcık'' deyip ikisine de kötü bir bakış atarak ilerlerken onların kalas gibi kaldığını fark ettim. Arkamı dönerek ''Bakışmanız bu sene biter inşallah yoksa açlıktan oracıkta ölürsünüz ''diyerek ilerlemeye devam ettim. Tabi yol boyunca kahkaha atmamak için kendimle savaş vermiştim. Ben masaya oturmadan arkamdalardı tabii.
Babamın da kahvaltıya inmesiyle kahvaltımız başlamıştı. Annem ciddi bir konu konuşmaya başlar gibi boğazını temizleyip söze girdi. ''Bizim işler için New York'a gitmemiz gerek. Eğer işler olumlu ilerlerse oraya yerleşme ihtimalimiz bile var. Bu süre zarfında da Pelin ve Bora burada kalacaklar. Peki sen en yakın arkadaşlarınla yeniden aynı okula yazılmaya hazır mısın?'' Bugün aşırı iyi haberler almıştım. Rüya değildir umarım. Ben gene de emin olmalıydım. Tırnaklarımla kolumu bir çimdik attım ve canım baya acımıştı. Bunu fark eden Pelin sabahki lafın intikamını almak için laf sokmaya çalışmıştı. '' Ne kendini cimcikliyorsun kızım mal mısın?'' demesiyle Bora'nın '' Eee kimin kankası acaba ?'' dedi. Peki Pelin hiç altta kalır mı? Asla! ''Senin teyzen oluyor herhalde'' dedi. ''Tamam benim için kavga etmeyin'' diyerek kötü bakışları üstüme almıştım. Tam Pelin ağzını açmışken babamın öksürük sesiyle konumuza geri döndük.
''Tamam annecim benim için sıkıntı olmaz. Siz işlerinizle ilgilenin ben burada kendime bakarım'' dememle ikinci babam Bora efendi ''Erdem amca, Elif teyze sizin gözünüz arkada kalmasın Arya bana emanet'' deyip bana göz kırpmıştı. Yani bu demekti 'bittin kızım sen'. E hadi bana geçmiş olsundu.
Annemlerin işleriyle ilgili dışarı çıkmasıyla gene üç manyak kalmıştık. ''Sen sabah hangi işlerden bahsediyordun Bora?'' dedim. Ve günlük planımızı Bora ve Pelin bizlere anlattı. Ya her şeyden neden benim en son haberim oluyordu acaba. İyi ki bir uyumuştuk he.
Şimdi ise kayıt olacağımız kolejin yolunu tutmuştuk. O kadar sakindik ki. Çünkü okulu hiçbirimiz sevmiyorduk. Kayıt işimiz bittikten sonra şu iki baş belasının eksikleri için alışveriş merkezinin yolunu tutmuştuk.
Alışveriş yapmayı oldum olası sevmemiştim. Ama sanki bana inat gibi Pelin benim tam tersime alışverişe bayılıyordu. Kim ne giymiş hangi ay hangi ürünler çıkmış veya moda olmuş bunların hepsinin bilgisine sahipti Pelin. Hatta sırf bu yüzden anlaşıyormuş gibi gözüktüğü bir sürü gıcık, egoist kız arkadaşları vardı. Bora'yla benim Pelin'de en sevmediğimiz özellikte tam olarak buydu. Onun dışında başka sevilmeyecek bir yanı yoktu zaten. Hele şimdi birde koleje yazılmışken Pelin'in bu huyu umarım başımıza bir iş açmazdı. Ama ben bundan hiç emin değildim. Çünkü Pelin bu her an her şey beklenir.
Alışverişi ben ve Bora'nın ısrarlarına rağmen 4 saatte bitirmiştik. Ben değil iki kişinin alışverişi 4 saatte bir evin alışverişini hallederdim. Alışverişin sona ermesiyle eve gitmiştik. Evde yardımcımız vardı sanırım yeni gelmişti. Yemek işini ona bırakıp boş odaları onlar için ayarlamaya gitmiştik. Nasıl olsa akşamda tanışırdık. 2 saatte odaları halletmemizle benim karnımda ziller çalmaya başlamıştı.
Yardımcımız yemeklerimizi servis edip gidecekken biz onu da masaya çağırmıştık. Böylece tanışırdık tabak alıp gelmişti.

Aysel annemin eski bir tanıdığıymış. Seneler önce eşini ve kızını kaybetmiş oğluyla yaşayan bir kadınmış. Oğlu da annesini önemsemediğinden annem onu bizim eve çağırmış. Çokta iyi yapmış, ben bu kadını şimdiden çok sevmiştim.
Şimdi ise herkes odasına çekilmiş dinleniyordu. Sabah ise havaalanına gidip annemleri yolcu edecektik. Alışverişe alışık olmayan ben bu yorgunlukla erkenden kendimi uykunun kollarına bıraktım.
Sabah herkes erkenden ayaklanmıştı. Sadece bir şeyler atıştırmıştık doğru düzgün kahvaltı bile yapmamıştık. İyi de benim aç kafam çalışmazdı ki.
Herhalde gene ve gene dışımdan düşünmüştüm ki Pelin ve Bora kahkaha atmışlardı. Havaalanında annem Bora ve Pelin uçağa binilecek yere doğru giderken bende babamla bavulları kontrol etmeye gitmiştim. Dönüş yolunda bavul sanki hafiflemişti. Annemlerin yanına geldiğimizde annem bavuldan eşya isteyince anlamıştım ki bavul hafiflememiş başka bavulla karışmış. Allah'tan erken gelmiştik de vaktimiz vardı. Karıştıranda ben olduğum için geri gidiş yolunda gene ben vardım.
'Hayır yani ben zaten demiştim benim açken kafam çalışmaz diye bu konu tamam da karşı taraftaki salağında mı kafası çalışmıyor. Hangi insan kendi bavulunu karıştırır ki deli mi ne? ' Bavulu aldığım yere geri geldiğimde arkamda bana bakan bir çocuk vardı. Tahminen benim yaşlarımdaydı. Sert bir yüzü vardı evet ama bana bir de ayriyeten sinirli bakıyordu. Dediklerimi duymuş olamazdı değil mi?
Yanıma hızla gelip bavulları değiştirmişti ve kulağıma yaklaşıp ''sabahtan beri söylendiğin salak kendin olmayasın?'' deyip gitmişti. Allah'ım az önce ne olmuştu öyle. Ben gene ve gene rezil olmuştum. Umarım başka bir yerde denk gelmeyiz. Hızlıca annemlerin yanına geldiğimde okulların bir hafta sonra açıldığını da öğrenip iyice günümün içine etmiştim. Benim eve gidip Aysel ablanın dün bahsettiği tatlıyı yiyip kendime gelmem lazımdı. Ve öylede olacaktı.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 15, 2021 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

4X2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin