11

122 1 3
                                    

Hayat bana her şeklde ne kadar şanssız olduğumu bağırıyordu sanki. İstemediğim insanlar burnumda bitiyordu. Chase'den nefret ediyorum. Haftasonu kutlama töreni geldiğinde babamın bütün ısrarlarına rağmen yurtdışından getirttiği muhtemelen Elena'nın zevki olan beyaz gece elbisesini giymeyi reddetmiştim. Ben siyahtan başka bir renk giyinmezdim. Ama hakkını vermek lazım elbise müthişti. Başka zaman birinin üstünde görsem on puan verirdim. Ama işte benlik değil.

Yine de bu gecenin babam için çok önemli oldğunu bildiğim için yerlere kadar uzun askılı siyah sade bir elbise giydim. Elbise sade ama bütün vücud hatlarımı ortaya çıkaracak kadar dar olduğu için oldukça şıktı. Böyle bir elbisenin üstüne şapka takamayacağımdan sarıya çalan açık kahve saçlarımı ensemde topuz yaptım. Bir kaç tutam saç topuzumdan kurtulup önüme düştü. Aldırmadan sadece eyeliner sürerek odamdan çıktım.

Salona indiğimde babam hazırda bekliyordu. Elena hanım daha hazırlanamamıştı anlaşılan. Biraz gergin gibi gözüküyordu. Beni görünce rahatlamış gibi gülümsedi.

"Çok güzel gözüküyorsun." diyerek yanağıma öpücük kondurdu. Bense tepki vermeden dümdüz bakıyordum ona.

"Sen de öyle baba. Sanırım sandığımdan daha önemlibu iş." dedim.

"Evet. Evenslar sayesinde şirketimiz büyük bir adımla gelişecek." dedi. Konuştukta rahatlıyor gerginliği azalıyordu. Ayaküstü onbeş dakika konuştuktan sonra merdivenler topuklu ayakkabı ile ses çıkarınca Elena görüş açımıza girdi. Onun hakkında hiç yanılmıyordum. Tam tahmin ettiğim gibi gene kendisini ön plana çıkaracak şeylerle donatmıştı kendisini. Giydiği ultra mini saks mavisi elbisesiyle oldukça dikkat çekiciydi. Tamam belki de fazlasıyla seksiydi. Belkide babamın onu sevmesinin tek nedeni buydu.

Evden çıkarken Elena beni baştan aşağıya süzmüştü.

"İlk defa varoş gibi giyinmemişsin tebrik ederim." dedi fısıldayarak alayla güldü. Babam bu dediğini duymamıştı. Tabi babamın yanında benimle böyle konuşamayacak kadar ikiyüzlü olduğundandır. Arka koltuktaki yerimi aldım. Babamla Elena da yanıma oturmuştu. Arabayı tanımadığım bir şöför kullanıyordu. Yaklaşık bir saat sonra gökdelen gibi bir otelin önünde durduk. Bu kadar çok arabada kalında midem bulanıyordu. Hemen kendimi dışarı atıp derin nefesler aldım. Babam Elena'nın elinden tutup önden giderken bende arkalarından ilerledim.

Kapı girişinde kameralar vardı. Bizimle birlikte içeri giren sosyetik aileler hepsi Elena gibi göz kamaştırıcı gözüküyordu. Elena arada kaynamış gibiydi. Ben gecenin en süssüz kızıydım heralde. Yaptığım topuz bile dağınık topuza dönüşmüştü. Tabi ki bunu umursamadam.

Kutlama alanına geldiğimizde her şey ışıl ışıldı. Salonun ortasında devasa büyüklükte kristallerle bezenmiş bir avize vardı. Etrafta sakin bir kalabalık, garsonlar, açık büfe yemekleri, kokteyl masaları... Her şey müthiş bir uyumla dizayn edilmişti. Babam Bay ve Bayan Evansların olduğu masaya götürdü bizi. Tokalaşıp aynı masaya oturduk. Chase ortalarda yoktu galiba diye düşünürken Bayan Evens'ın sesini duydum.

"Chase Monica ile dans ediyor." dedi ortada dans eden çiftleri göstererek. Bakışlarım oraya kaydığında dans eden bir kaç çiftin arasından Chase'i bulmak zor olmamıştı. Takım elbisesiyle gerçekten nefes kesici gözüküyordu. Kollarında güzel bir kız vardı. Simsiyah saçlarına tezat beyaz bir tene sahip olan kızın sıcak kahverengi gözleri benim ki kadar büyüktü. Aynı boylarda sayılırdık. Giydiği koyu kırmızı tek omuzlu elbise ile gerçekten çok güzel olmuştu. İçimdeki kıskançlık duygusunu hissettiğimde kaşlarımı çattım. Banane ne ki ondan ve onun dans ettiği kızın fiziki özelliklerinden? Onları incelemeyi bırakıp yüzümü masaya döndürdüğümde Chase'in annese Bayan Evens hala beni seyrediyordu. Harika onları nasıl incelediğimi görmüştü. Rezil oldum. Kızaran yüzümü gizlemek için masadaki tabağıma yemek almaya gittim. Aslında aç falan değildim. Ama büfede ne gördüysem tabağıma koydum. Büfede tabağına sadece biraz salata koyan kızlar benim tabağıma gözlerini börtleterek bakıyordu.

Umursamaz bakışlarla masaya geri döndüm. Masada sadece Chase ve Monica vardı. Diğerlerinin de yemek seçmeye gittiğini gördüm. Masaya sessizce oturduğumda tabağıma odaklanmıştım. Gözlerin üzerimde olduğunu hissedebiliyordum.

"Merhaba ben Monica" dedi tiz bir ses. Yüzümü kaldırıp ona baktım. Elini havada daha fazla bekletmeyerek sıktım.

"Ella." dedim düz bir şekilde.

"Cordella." dedi Chase tam adımı söyleyerek. Ben tam adımdan nefret ediyordum. Çünkü çok hanımefendi bir isimdi. Kaşlarım çatık Chase'e bakarken tekrar adımı söyledim.

"Sadece Ella." dedim.

"Adın çok güzelmiş." dedi hafif kıkırdayarak. Ben de cevap vermeyip hafifçe gülümsedim. Bu kıza uyuz olmuştum. Çünkü fazla güzeldi. Ve Chase ile gerçekten yakışıyorlardı. İkiside fazla kusursuzdu.

Diğer aile fertleri de yemek masasına gelince muhabbet başka konulara kaydı. Yemeğimi çok hızlı yemiş muhabbete katılmadan öylece onlara dinliyordum. Chase beyfendisi kısa bir süre sonra zaten masadan kalkmıştı. Ardından Monica da ortadan kaybolmuştu. Bu arada Monica'nın Chase'in süt kardeşi olduğunu öğrendiğimde içimden kendime sövdüm. Nerden bilebilirdim ki? Aslında kız bana hep iyi davrandı ama ben umursamaz davrandım. Zaten hiç arkadaşım olmadığını ele alırsak çok normal davranışlar bunlar. Yaşlıların muhabbetinden sıkılıp etrafı dolaşmaya başladım.  Bahçeye doğru açılan bir kapı görünce hemen kendimi dışarı attım. Bahçe de dolaşırken Chase biriyle öpüşürken gördüm. Gözlerimi büyüterek duvar dibinden geri dönmeyi planladığım sırada duvarın dibindeki büyük vazoyu son anda farketmem bir işe yaramamıştı. Gürültüyle yere düştü.

Harika!

Lanet Olsun!

"Cordella?" Chase'in sesi hemen arkamdan geliyordu. Kız hemen içeri girmişti. Galiba utanmıştı?! Yavaşça arkamı döndüm. Chase sandığımdan daha yakınımdaydı. Nefesi yüzüme çarpıyordu.

"Ben sadece dolaşmaya çıkmıştım. Sizi izlemiyorum. Neden izliyeyim ki? Görünce hemen geri gidecektim ama vazo kırıl..." cümlemi tamamlayamadan iki parmağını dudaklarımın üstüne koydu. Nefesimi tuttum. Yamuk bir gülümsemeyle bana baktı.

"Yarım kalan işimi seninle tamamlamalıyım." dedi alayla. Gözleri dudaklarıma kaydı. Kaşlarımı çattım. Beni ne sanıyordu? Tokat atacakken elimi bileğimden tuttu.

"O bir kere olur güzelim." dedi alayla.Daha fazla sinirlenmeme sebep oldu. Elimi kurtarmaya çalıştım ama öküz gücüyle sıkıyordu. Elimi çekerken beni kendisine çekti. Bedenimi kendisine yasladı. Bütün gücümü toplayıp kasıklarına tekme attım. Elimi bırakıp acıyla kasılırken fırsattan istifade hemen içeri koştum.

"Codella!" diye kükredi resmen. Bu sefer gerçekten kızdığı belliydi. Yutkunarak masaya geçip gecenin bitmesini bekledim.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Feb 05, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Tutkunun TonuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin