muss es sein?

1K 41 35
                                    

Bana bak.

Göremeyeceksin ama bak. Ben iki yanında ve her tarafında oturan silüetlerim. Hepimizin gözü senin üzerinde. Sen de bize bak.

Ne bayat stereotipler. Sen ne bayatsın.

Kısacık saçlarını kapüşonunun altına saklama. Çirkin değilsin. Burası herkesin boy göstermeye geldiği bir loca da değil üstelik. Herkes sana bakıyor ama kimse seni görmüyor.

Bana bak. Hepimize bak.

İlk gelişin değil buraya.

Başın çatlıyor. Sınırın bu. Geçme. Geçme. Beni dinle. Dur. Geçme.

Bardağı bırakıyorsun.

Tuvalete gitti senin 'flört'. Makyajını tazeleyecekti. Dönmüyor.

Bir taksiye bindi ve seni baş ağrınla beraber bırakıp gitti. Baş ağrını aldatamazsın başkalarıyla.

İyi misin?

Dudak bitimlerin bütün gün ağzını açıp iki kelime etmediğin için kuru. Parmaklarınla kurulukları açıyorsun. Düşünüyorsun. Ağzını açsan ne diyecektin sanki? Hiçbir şeyi aklında tutamıyorsun. Senin adın ne? Namjoon, kredi kartı şifren ne? Birazdan kasaya gideceksin. Bunu hatırla bari. Sonra eve yürüyeceksin bir soda açıp içine limon sıkarak elinde onunla sonsuza kadar (sabaha kadar) oturmak üzere. Evin nerede ki? Nerede uyuyorsun?

Uyumuyorsun sen. Gözün telefonunda geceleri. Bir zamanlar tanıdığın bütün insan hayatlarının senin görmeni istedikleri hallerini görmek üzere o profilden bu profile tıklıyorsun. Bazılarını tanıyorsun. Bazılarını tanıyalı beş yıldan fazla olmuş. Biriyle beş yıldan uzun süredir görüşmüyorsan artık arkadaşın değildir. Anla artık. Yol al. Yürü. Onlar arkadaşın değil.

Niye gülüyorsun?

Barmen komik biri değil. Niye gülüyorsun dediklerine? İyilik mi ettin şakalarına gülerek? Oysa hiç de hoşuna gitmedi. İyilik mi ettin? Sanki hatırlayacak iyiliğini. Çok büyük bir şey yapmış gibi hissediyorsun. "Buna mecburdum çünkü nezaketli olmak gerekir, başım ağrısa bile." öyle mi? 

Yapmak zorunda değilsin. İnsanlar onlara yapılan şakaları beğenmeyince somurtup tepki veriyorlar. Sen gülüyorsun. Sana takılanlar üzülmesin diye. Senin bir sınırın yok çünkü. Burama kadar geldi derler ya, senin oran yok.

İç geçiriyorsun. Söz veriyorsun, bir dahakine nasıl hissediyorsan öyle davranacaksın. Nezaketli biri değilsen nezaketsiz davranacaksın. Kendin olmakla kibar olmak arasında bir seçim yapacaksın ve kendini seçeceksin. Söz veriyorsun. (İki saat önce de vermiştin.)

O gelecek mi dersin? Geç geliyor genelde. Gelecek mi sence?

Ona bakarken kendini biraz unutuyorsun çünkü. Senin olmadığın her şey o. Tanrısal bir şey.

Yanağını avcuna yaslıyorsun. Aurasını düşünmek seni gülümsetiyor. Bu kadar kolay. Hiçbir şey söylemesine gerek yok gülümsemen için. İşte şu an kendinsin. Onun hayaline güvenebilirsin, seni bir hayal yargılamayacaktır.

Çalan müziği ve ışıkları beğenmiyorsun. Sağlıksızlığa alıştın, kalitesiz yaşamak sana batmıyor ama bu kadarından sen bile rahatsız oldun. Ki sen bütün şarkıların anlamlı geldiği bir yaştasın. Ama bu şarkıyı anlamıyorsun.

Arkana dönüyorsun. Sırtını tezgaha yaslıyorsun taburede otururken. Kamburun çıkık. Dik oturmayı bilmiyorsun çünkü.

Dans ediyor. Gelmiş. Görüyorsun. Köşede. Kimseyle öpüşmüyor. Kimseyle elleşmiyor. Herkesle bakışıyor. Sadece sana bakmıyor. Sen varla yok arasısın çünkü. Buzlu camsın. Yağlı kağıtsın. Semi-transparan. Böyle bir şeysin.

passepartout '' namgiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin