[0]

1.4K 149 293
                                    

Dazai suitine geri döndüğünde, beklediği gibi içeride kimse yoktu. Işıklar kapatılmış, sönmüş şömine yakılmıştı.

İçinden birkaç kez teşekkür etti Mori'ye. Ardından şöminenin karşısındaki tekliye geçip paltosunun iç cebinden defter, ön cebindense kalem çıkardı. Çıtçıtlı kalemin üst ucuna sertçe bastırıp defterde yeni bir sayfa açtı.

Bir yandan deftere yazarken bir yandan dışından tekrar etti, "On dokuz ocak iki bin on yedi." Durup ne yazması gerektiğini düşündü bir müddet. Büyük ihtimalle bu deftere son yazışıydı. Halbuki daha sayfası vardı.

"On dokuz ocak iki bin on yedi." diye tekrarladı, "Bugün... Ben..."

Dudaklarını sıkıp şöminesinde göz gezdirdi.

"Bugün ben... Ben... Gerçekten... Çok üzgünüm." Rahat pozisyonunu bozup hafifçe öne eğildi. Çok gergin hissediyordu. "Bugün... Hayatım dediğim, benim için çok şey ifade eden adamın bana düşmanıymışım gibi davrandığı bir gündü. Nefret etsen de hatırım için gel demiştim. Hatırsız bırakmışım gibiydi. Eminim ki yüz yüze gelsek yüzüme tükürürdü."

Söylediği hiçbir şeyi yazmıyordu. Daha çok sohbet havasında gibiydi.

"Her şey yalan- hayır. Hiçbir şey yalan değildi. Ben kendi gerçeklerime inanmışım. Aptal mıyım neyim..." Hafifçe gülüp devam etti, "Kalp kalbe karşıdır derler. Değilmiş." Dişlerini sıktı. "Meğerse ben toparlamaya çalışmadan önce bitmiş Chuuya için. O bitirmiş, kendisi bitmiş. Ben yetmedim, o da bitsin demiş. Beni de tüketmiş. İkimizi de kurban etmiş. Bense buna aşk demişim."

Hitap ettiği tek kişi kendisi, dinleyicisi ise şöminesiydi. Ne yazıktı ki, şu şömineye sorsalar o bile söylerdi üstümde hakkı vardır diye... Nitekim Chuuya bunu bile yapamamıştı.

"Kısaca bitti." diyerek noktaladı sohbetini. "Chuuya'dan daha iyi bir dinleyici olduğun için teşekkür ederim." Sahte gülüşü ve şöminesine kilitlediği gözleriyle akıl hastanesinden firar etmiş bir hastaya benziyordu. Ne yaptığını fark edince hemen toparlandı.

Tükenmez kalem titreyen eli yüzünden sayfanın üstünde anlamsız çizikler atmıştı. Başını indirip yarım dairelere benzeyen karalamalara baktı. Dazai söylediklerini yazamayacak kadar yorgun hissediyordu, o yüzden ne yapacağını bilemez bir halde birkaç çizik de kendisi attı.

Ardından bir anda bulunduğu durumun farkına vardı.

Dazai şu an boşluktaydı.

Ciddiyete bürünmüş ifadesi, asılmış dudakları ve duygusuz bakan gözlerinin yanı sıra hâlâ titreyen eli inatla içinde yanan kor ateşi kanıtlamaya çalışıyordu.

Sonrasında bir anda titremesi de geçti.

Derin bir nefes aldı ilk önce. Ardından iki cümle yazdı kağıda:

"Sebebini kaybetmiş adamlar, yeni bir sebep aramazlar."

"Ve benim gibi adamlar sebepsiz yaşamazlar."

Ayağa kalkıp pencereleri açtı, perdeleri kapadı. Soğuk hava içeri nüfuz etmeye başlamıştı çoktan.

Avizenin tam altında durup hafifçe gülümsedi. Oda yavaş yavaş soğuyor, bilinci ve duyuları git gide keskinleşiyordu.

Kafasını kaldırıp 150 taşlı avizeye baktı. Buraya geldiğinden beri hep dikkatini çekerdi. Güzel bir avizeydi. Parlak ve pahalıydı.

Omuzlarındaki atkıyı çıkarırken yere doğru eğilip elinde sıkıca tuttuğu defterini tam ayaklarının altının denk geleceği yere bıraktı.

[son]

Evet, bu kadardı. Umarım beğenmişsinizdir.

Final böyle mi, e hani Chuuya falan diyorsanız normalde 22 Eylül tarihi atılması gereken 1. bölüm yani Belirsiz Tarihli bölümü tekrar okuyabilirsiniz.

İçimde Öyle Güzelsin ki [soukoku]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin