10 Ağustos ²⁰¹⁵

929 151 22
                                    

İki gün önce söylediğim gibi onunla konuşmak için güzel bir fırsat yakaladım. Saat gece 11 civarı limana doğru yürüyüş yaptık. Sonrasında denizi karşımıza alarak uzun uzun konuştuk.

Elleri cebindeydi, göz temasından kaçınıyordu. Oldukça rahat giyinmişti. Tıpkı Mafya'ya katılmadan önceki gibiydi. Ona her baktığımda içimde katlanılmaz bir sancı oluşuyordu.

Hepsi yanlıştı. Chuuya hiç değişmemişti. Değişen bendim. Sadece ben.

O ise çaresizce bana ayak uydurmaya çalışıyordu.

Her şeyi anlattım. Belki çoktan biliyordu ancak ben yine de anlattım. Uzun uzun sorunlarımızdan, neden bu halde olduğumuzdan bahsettim. Sessizce dinledi.

Son olarak "Tam olarak ne istiyorsun?" diye sorduğumda, gözleri hafifçe dolmuştu. Başını eğip dişlerini sıktı. Konuşmadan önce, uzun uzun düşündü. Konuşurken de kendini oldukça zorladı.

"Sana bir şans vermek istiyorum." dedi, "Kendinin farkındaysan ve biz problemimizi biliyorsak bunu düzeltebiliriz, değil mi Dazai..?"

Bana, onu kötü etkilemediğimi söylemedi, yanlış düşünüyorsun demedi. Hiçbir şeye itiraz etmedi.

Başımı hafifçe sallamaktan başka bir şey yapamadım. Bugün kendime bir izin yazıp suitimden dışarı çıkmadım.

Şimdi ise yine şöminemin karşısına geçmiş, titreyen dizlerimi kontrol altına almaya çalışırken şu iki cümleyi yazıyorum:

Nakahara Chuuya, sen hem çok haklı, hem de çok iyi kalplisin. Bana acıdığın için sana minnettarım.

İçimde Öyle Güzelsin ki [soukoku]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin