[2] 10 Ağustos ²⁰¹⁷

965 145 140
                                    

Mektubunu paltosunun cebine koyup saati kontrol etti. Guguklu eski saatine bakmak onu tarif edilemez bir karamsarlığa itiyordu. Karaağaç odunundan yapılmış, oymalı, kaba bir saatti.

Apartının demir kapısına kadar adımlarını sayarken "Çok çirkin bi saat. Chuuya kesin severdi." diye mırıldandı.

Her zaman böyle olmuştu. O neyden nefret etse, Chuuya ona bayılırdı. Pitbullar, ahtapotlar, kırmızı, uğursuz sayısı, kargalar, melon şapkalar...

Liman'daki teslimatlar her pazar günü 1 civarı kalkardı. Henüz iki saat vardı ama nolur nolmaz erkenden gitmesinde fayda vardı.

Dazai, bu mektubu Chuuya'ya ulaştırmakta oldukça kararlıydı.

《🥃》

"İstemiyorum Dazai!" Onun buralarda bir yerlerde olduğundan emin olan Chuuya pervasızca bağırmıştı.

Elindeki kağıdı buruşturup sıktı ve karşısında durmuş şaşkınlıkla olan biteni izleyen çocuğu kovdu. Dazai, mektubunu bu çocuk aracılığıyla kendisine vermişti. Karşısına çıkacak cesareti bile yoktu.

Hışımla arkasını dönüp uzaklaşacakken birinin elini tuttuğunu hissetti. Panikle elini çekince eldiveni, tutan kişinin avucunda kalmıştı.

Birkaç adım uzaklaşıp şaşkınca suratına bakan Dazai'ye baktı. Tam olarak nereden çıktığını bilmiyordu ama onun gerçekten öylece orada dikilmesi bile içinde tarif edemediği bir duyguyu tetikliyordu. Sinirle karışık özlem, pişmanlık, nefret, aşk, üzüntü, alınganlık ve dahası...

"Hangi yüzle karşıma çıkıyorsun Dazai!?"

Gelmeyince cesaretsiz, gelince yüzsüz olduğunu düşündüğü için kendine içinden azar çekti. Bu kadar acımasız olmamalıydı.

"Chuuya..?" Çaresizce mırıldanmıştı Dazai. Ne yapması gerekiyordu? Neden böyle bir tepki almıştı?

Şu an ikisi de ne yapacaklarını bilemedikleri için birbirlerinin gözlerinin içine bakıp bir süre öylece kalakaldılar. Ne başka yere bakabiliyor, ne de hareket edebiliyorlardı. Chuuya'nın eldivenini geri almak için uzattığı eli bile kaskatı kesilmişti. İkisinin de gözleri yavaş yavaş dolmaya başlamıştı.

Dazai daha fazla dayanamayıp gözyaşlarını etrafındaki kimseyi umursamadan serbest bıraktı ve Chuuya'ya doğru bir adım attı. Her ne kadar çok gergin bir ruh halinde olsa bile elinden başka bir şey gelmiyormuşçasına gülümseyip "Seni çok özledim." diye mırıldandı. Aynı zamanda ağladığı için sesi titrek, gülümsemesi ise yarım olmuştu. Hafifçe öne doğru eğilip yüzünü tam Chuuya'nınkine eşitledi, mesafesini koruyor olmasına rağmen Chuuya bu hareketle irkilip geriye kaçtı.

Dazai'nin aksine çoktan ağlamış ama gözyaşları kurumuş gibiydi. Gözlerinde ne olup bittiğine anlam veremiyormuş gibi bir ifade vardı. Ağzı hafifçe açılmıştı. İki elini ne yapacağını bilemez gibi gerdirmiş, bedeninin gerisine atmıştı. Geri geri düşeceği için kendini korumak istiyormuş gibi duruyordu. Veya gerekirse saldırabilecek ama saldırmadan önce korkusunu sindirmeye çalışan bir sokak kedisi gibi.

Chuuya'nın gözleri koca bir boşluktan ibaretken, Dazai'ninkiler özlem doluydu.

En sonunda bir şeyler diyebilecek kadar yatıştığında bile yeterince sakinleşememişti Chuuya. Hiçbir şey demeden öylece durması Dazai'yi iyice endişelendirmiş olmalıydı ki bir adım daha attı öne doğru. Chuuya sanki kendisine zarar vermesinden korkuyormuş gibi bir elini kaldırıp onu durdurdu.

Gözleri korkunç bir şekilde Dazai'ye değmiyordu bile. Genç adamın arkasındaki rastgele bir noktaya sabitlenmişti.

"Dazai." diye fısıldadı sessizce Chuuya, "Tekrar git."

Chuuya ve Dazai'nin kaldırdıkları elleri eşzamanlı olarak yanlarına düşmüştü. Biri üzgün, diğeri kırgın hissediyordu. İkisi bambaşka şeylerdi.

Kırgınlık, siniri tetiklerdi. Chuuya gerçekten sinirlenirse işler çok kötü bir hale gelirdi. Bunu bildiğinden fazla oyalanmadan arkasını dönüp yavaş  yavaş uzaklaştı Dazai.

Chuuya ise öylece bakakalmıştı. sımsıkı kapattığı elinde Dazai'nin yazdığı mektubu tutuyordu.

Mektubu sanki daha fazlası mümkünmüş gibi sıktı. Kağıt, eldiveni olmasına rağmen canını acıtıyordu ama şu an bunu umursayabilecek bir halde değildi.

Kafasını geriye yatırıp gittiğinden emin olduğu adamın arkasından gözyaşlarını serbest bıraktı. Ellerini siyah uzun ceketinin ceplerine atıp kağıdı orada bıraktı. Ardından dişlerini sıkıp iki eliyle yüzünü sıvazladı.

Bu da neydi şimdi?

Çok ani değil miydi?

《🥃》

Dazai, olması gerekenden daha rahat bir şekilde yolunu çok iyi bildiği rezidansa adımlıyordu.

Bugün, Chuuya'nın hal ve hareketleri onu pek etkilenmemişti açıkçası. O, her şeyi riske alıp buraya kadar gelmişken daha işin aslı ve Dazai'nin amacından habersiz olan Chuuya'nın verdiği tepki hiçbir şeyin sonu değildi sonuçta.

En nihayetinde Chuuya, Dazai'nin kendisini sebepsiz yere bırakıp gittiğini, onsuz bir hayata başladığını zannediyordu. Dazai'nin deyim yerindeyse yaşamadan yaşadığı aylardan habersizdi.

Elindeki eldiveni kaldırıp hafifçe gülümsedi. Hâlâ aynı eldivenleri kullanıyordu.

Şapkası da değişmemişti. Dazai'nin 2015'e girerken verdiği çirkin şapkayı takıyordu. Dazai'nin yüzündeki gülüş git gide büyürken kafasını kaldırıp masmavi gökyüzüne baktı. Parlak güneş gözlerini kısmasına sebep olurken Chuuya'nın eldivenini tuttuğu elini gözüne siper edip  "Olacak." diye mırıldandı.

İçimde Öyle Güzelsin ki [soukoku]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin