i.

290 41 23
                                        


"Doktor Kim, 1784 numaralı odadaki hastanın taburcu işlemleri başlatıldı."

"Bay Kim, acile bir hasta geldi. Hemen bakmanız gerekiyor."

"Doktor Kim, 1493 numaralı odadaki hasta bitkisel hayata geçti."

Doktor Kim, şakaklarını ovuşturdu. Hastanede yoğun bir gündü, her yere yetişmeye çalışmak onu yormuştu.

Birkaç hastasıyla daha ilgilenip kendi özel odasına çekildi. Odalarında küçük bir duş bile vardı. Çünkü bazı zamanlar hastanede kalmak zorunda olabiliyorlardı ve bu yüzden odalarına küçük duşlar eklenmişti.

Hastanedeki durumları düşündükçe başına ağrılar giriyordu, o kadar talihsiz hastalar vardı ki. Bacağına paslı çivi saplanan mı dersiniz yoksa küvette ayağı kayıp düştüğü için beyin kanaması geçiren mi?

Baş ağrısının tek sebebi bunlar da değildi, ailesi artık yaşının ilerlediğini söyleyip ona mesaj vermeye çalışıyordu. "Evlen artık, kaç yaşına geldin, koca adam oldun!" mesajıydı bu. Ona sorsanız 28 yaşında bekar bir erkek olmaktan mutluydu ama ailesi onun bu durumundan pek hoşnut değildi. Ayrıca ne yani; erkekler bekar kalamaz mı?

Ayrıca ilgisini çeken tipler de vardı, Doktor Lee, ailesinin ilgisini çekebilecek biriydi. Karizmatikti, iş arkadaşlarına karşı kibardı. Genellikle kendisine yapılan iyiliği karşılıksız bırakmazdı. Herkesin gözünde ideal biriydi ama Doktor Kim ideallikten nefret ederdi. Bu yüzden onun ilgisini çeken kişi tamamen kendi halinde takılan, genellikle ağır ameliyatlara giren, kardiyolog Doktor Park'tı.

Hastanedeki birçok doktor, Doktor Park'a hayrandı. Asildi, genellikle sessiz bir tipti, işini yapardı sadece. Yakışıklıydı ayrıca. Alanları çok farklı olsa da birkaç kez karşılaşmışlardı. Doktor Kim'in Doktor Park'a karşı olan hislerine tam bir isim vermek mümkün değildi.

Doktor Kim, işini ciddiye alan biriydi. Günlük hayatında da pek enerjik biri sayılmazdı. Bir elin parmağını geçmeyecek kadar dostu vardı ve bundan hoşnuttu. 1+1 evine genellikle uğramıyordu. Kendi gibi küçük bir hayatı vardı anlayacağınız.

Doktor Park ise sadece Doktor Park'tı. Çoğu çalışan onun hakkında neredeyse hiçbir şey bilmezdi. Doktor Kim sadece bir kez onu biriyle birlikte görmüştü. Onda da Doktor Park ve yakışıklı, esmer biri, birlikte arabaya biniyordu. Daha önce hastanede düzenlenen ufak eğlencelere bile katılmamıştı. Doktor Kim bile nezaketen katılıyordu bu eğlencelere.

Doktor Kim ve Doktor Park şimdiye dek sadece bir kez aynı hastayı almışlardı. Onda da bypass ameliyatı geçirmiş bir hastanın beyin kanaması riski çok yüksekti. Bu yüzden birlikte çalışmışlardı ve pek anlaşabildikleri söylenemezdi. Ameliyata girmeden önce Seonghwa Hongjoong'u bir kenara çekip:

"Eğer bu hastayı masada bırakırsan kariyerini bitiririm. O yüzden işini en iyi şekilde yap ve hastamı sapasağlam şekilde bana teslim et." dedi ve bir bakıma tehdit ederek onun gözünü korkuttu. Doktor Kim, buna tepkisiz kalıp korkacak biri değildi.

"3 yıldır bu işi ustalıkla yapıyorum ve emin ol ki şimdiye dek hiçbir hastayı masada bırakmadım. O yüzden bana akıl vermekten veya beni korkutmaya çalışmaktan vazgeçsen iyi olur." Soğuk bakışlarını Doktor Park'a yolladı. Aralarındaki soğuk savaş oyunu tam o gün başlamıştı.

Ameliyat anında ikisi de çok gergindi fakat ameliyat başarı ile tamamlandı. Ondan sonra da Hongjoong'un kafeteryada Seonghwa'yı görmeleri dışında yolları kesişmedi.

Odasına girip dosyaları kontrol etti, yerlerine yerleşmesi gerekenleri yerleştirdi. Yarın yapacağı konferans için hazırladığı dosyaları kaydetti, eve gidip valizini hazırlayacaktı daha. Kapısının tıklatılmasıyla bakışlarını bilgisayarından ayırmadan "Gel." dedi.

"Doktor Kim, Profesör Im bu dosyaları Doktor Park'a iletmenizi istedi."

"Neden ben ki?"

"Hiçbir fikrim yok, efendim."

"Anladım, çıkabilirsin."

Asistan Son dosyaları masaya bırakıp odadan çıktı. Hongjoong dosyalara şöyle bir göz gezdirdi, bilgisayarını kapatıp eşyalarını topladı. Hastaneden çıkmadan bırakacaktı dosyaları.

Paltosunu giydi ve bir eline evraklarının ve bilgisayarının bulunduğu çantasını, diğer eline de Doktor Park'a teslim edeceği dosyaları aldı. Odasından çıkıp kapısını kilitledi ve anahtarı hastanenin temizlik görevlisine teslim etti.

Üzerinde "Prof. Dr. Park Seonghwa" yazan kapının önüne geldi, kapıyı iki kez tıklattı. İçeriden ses gelmeyince içinde bir şüpheyle de olsa kapıyı açıp içeri girdi. Odada çıt yoktu, etrafı kolaçan etti biraz. Kimsenin olmadığını düşününce dosyaları masaya bırakıp ufak bir not yazdı. Tam çıkıp gidecekken kapı açılma sesi duydu. Bakışlarını etrafta gezdirirken ıslak saçlarıyla birlikte belindeki havluyla odaya giren Doktor Park dikkatinin dağılmasına sebep oldu.

"Sorun nedir?" Seonghwa mimik oynatmadan Hongjoong'a sordu.

"Asistan Chaeyoung dosyaları odana bırakmamı istedi, Profesör Im yollamış."

"Anladım, başka bir şey yoksa çıkabilirsin."

"İyi akşamlar." Hongjoong, son hız odadan çıkarken kendi kendine "Hassiktir!" diyordu. Soğuk savaş içinde olduğu birini böyle göreceğini düşünmemişti.

Sorun böyle görmesi değildi. Asıl sorun, gördüğü bedenin ilgisini çekmesiydi.

••••••••••

Kendimi durduramıyorum hshdksndmdkdks, umarım beğenmişsinizdir kurguyu. Yorum yapmayı unutmayın lütfen!







drown • seongjoongHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin