● 1095 ●

18 1 0
                                    

Hoş geldin Sevgilim, 

Bin bıçak var sırtımda, biniyle de adaşsın. Her biri hayran sana.

Hoş geldin.

Seni 1095.  yad edişimiz.

Hangisini dile getirirken daha az acır canım? 3 yıl mı demeliyim yoksa 1095 gün mü? Hangisi daha çok yakarsa canımı onu seçersin, değil mi sevgilim ? Sen canımı acıtmayı pek seversin, senin canın sağ olsun.

Bugün ciğerimi deliveren aşkının soluk kesen zindanında 1095. akşamım. Bugün ciğerlerime dolan havayı buzdan farksız edişinin 1095. günü. Bugün bu evin kapısını kırarak, geçtiğin yolları yararak gidişinin 1095. hüznü. Bugün bir yetimin, bir öksüzün senin ardından geçiremediği 1095. akşam. Ve bugün, senin için sıradan ama bir genç kadının ölüm yıl dönümü. Benim hayallerimi senin için bir çukura gömdüğüm 1095. gün. Bugün bütün kelimelerin boğazıma dizilişinin, yerle yeksan oluşumun yıl dönümü.

Ağustos 18 ve saatler 21.54 ve sen sevgilim, sen yoksun. Senin hatıranı yad etme yıl dönümüm. Güzel kalmayı beceremesen de, güzel bakıyorum. Bugünün senin için bir anlamı olmadığının bilincinde olmak bugün 1095. yenilgim. Şimdi kim bilir bir kadın vardır hayatında ve kim bilir tam şuan ne vaatler veriyorsundur ona. Tam şuan çıkan bu yangından bir haber oluşunu biliyorum sadece ve bu yetiyor bana. Bu yetiyor yerle bir olmama.

Ben bir adam sevdim, ve bugün beni 1095. kez öldürüyor. Ben bir adam sevdim fakat olamadım sevdiği kadın. Yine de kötü bahsetmiyorum hakkında, canım feda. Bir yenilgin dahi bin kazanca değişilmiyor yüreğimde. Ne yazık ki hâlâ ruhumun, zihnimin terazisinde sevdan ağır basıyor. Kahrından öte kahır yok yüreğimde, yine de sevdan da başım gözüm üstüne kahrın da. Yine de kötü bahsetmiyorum hakkında, senin değil anıların hatırına. Hatırana saygımdan üslubumdan ödün vermiyorum.

Değişen hiçbir şey yok, kahvem hâlâ elimde Kalanchoe ile sabahlıyoruz. Bana kattığın bu koca yalnızlık, dinleyemediğim tonlarca şarkı, kurumuş göz yaşı torbam, yanan yüreğim ve uykusuz kaldığım gecelerle seni beklemeye devam ediyoruz. Bu kez gelmen karanlıklarımı ışıklandırmaya yeter mi? Tabi ki yeter. Sen bilmezsin, hatta seni her gün gören kimse bilmez. Kimse bilmez ama ben bilirim. Senin gelmen, senin herhangi bir yerden geçmen orayı mükemmel kılar. Işık olur kara gecelere, zifiri soğuklara güneş gibi doğar. Ama ne demişler, kışın güneşine aldanılmaz. Sen yine gidersin...

Ama sen çok değişmişsin. Tarzın değişmiş, yüzün değişmiş, mimiklerine kadar değişmişsin.  Gerçi uzun zaman önce değişmiştin. Buna değişmek de denmez, sen kirlendin. O taptığım ellerin kirlendi başka elleri tutarak. Benden sonra benim bildiğim beş tane sevgilin oldu. 3 yıl içinde beş kişi... Benimse seni düşünmediğim bir gün olmadı. Sen artık öyle kirlendin ki, hiçbir su temizleyemez. Ne demiş Taladro ; Saçların masum değil artık gözlerimin tarağında. Öyle ya, saçların masum değil artık sevgilim gözlerimin tarağında. 

Haram oldu bana geceler, ben üç sene öncesinde öyle farklı biriydim ki. Ben çok güzel gülerdim, giderken benden bir parça yanında kalsın diye mi götürdün ? Helali hoş olsun, pişman değilim. Bir gün denk geldiğimizde öyle kırgın bakacağım ki sana, kim bilir bakmayacağım bile. Bakamayacağım çiçekleri solduran o güzel yüzüne, bakamayacağım okyanus gözlerine. Gülüşünün kıyısından öpemeyecek, sevemeyeceğim saçlarını. Ki bunlar basit küçük hayallerimdi sevgili, feda ettim yoluna. Ne acı, sen artık beni hatırlamıyorken bile zihnim sana ait.

Sana ihtiyacım olduğu, acıdan geberemediğim o anlarda kimi ne şekilde mutlu ettiğini bilmeyi çok isterdim. Beni neden sevmediğini, neden hiçbir zaman senin ilk tercihin olmadığımı, beni hiç mi özlemediğini bilmeyi çok isterdim. Kimin sesini özlediğini, kimin çiçeklerini suladığını, kime sarıldığını, kimi güldürdüğünü, kiminle hayaller kurduğunu... Her üzüldüğünde kimden yardım istedin ? Aptalsın sen, karşılıksız olarak sana yardım edebilecek tek kişiyim ben. Kime gösterdin yaralarını hangi kızdan medet umdun ?  Seni kimselere muhtaç etmemek için kendimden ne çok ödün vermiştim. Kime gittin hastalanınca ? Yazık ettin kendine. Umutlarım acıyor benim biliyor musun? Senin tüm acılarını kendim yaşıyor gibi hissederdim. Peki sen neden, nasıl hissedemiyorsun beni ?

26 MAYISHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin