umarım beğenirsiniz. bu arada böyle bir kurgu yapmak var aklımda. yapsam okur musunuz?
BTW, şizofreni hastalığına sahip seri katil yeonjun ve akıl hastanesinde çalışan psikiyatrist soobin kurgusu yayınladım. bir bakın isterseniz hehe.
———
"of, yemin ederim delireceğim! delireceğim!" yarım yamalak dans etmeye çalışırken yeonjun'un bağırtısını duyduğunda şaşırmadan edememiştim. neydi ki derdi? şu sıralar zaten çok suskundu. suskunluğunun yanında, çok nazlıydı tuhaf bir şekilde. yanlış anlamayın, her zamankinden daha tuhaf bir nazlılıktı bu.
"bir bakayım." şarkı açıktı, bu yüzden önce onu kapatmak için bilgisayarın yanıma doğru ilerledim. dans salonunun, iki kapısı vardı. biri çıkış kapısı, diğeri ise yeonjun'un odasına açılan kapı. salon bayağı büyüktü. bazen yeonjun'un sınavları olduğu için yetiştiremiyor, iki sınıfı aynı anda alıyordu. normalde üç sınıf vardı ve saatleri farklıydı.
o, görüldüğünün aksine çok sorumluluk sahibi biri sayılırdı. bir de şu çocuk ruhu olmasa her şey daha iyi olabilirdi. ama bu benim için önem içermiyordu çünkü ben onu her haliyle seviyordum. kapısına yaklaştığımda biraz tereddüt etmiştim ilk başta. sinirli olunca bir puma'ya dönüştüğü söylenebilirdi. tıktıkladım kapısını hafifçe. "girebilir miyim güzelim?"
sert bir ses tonuyla 'girebilirsin.' sesini duyduğumda gülümsedim. kapıyı açtığımda gözlerimi faltaşı gibi açtım. çünkü yeonjun saçını başını yolmuş gibiydi resmen. saçının bir tutamı oradabir tutamı buradaydı. ki böyle gayet komik görünüyordu. "bebek, ne yaptın sen kendine böyle? bu halin ne?"
"ya soobin! deli olacağım ben! nasıl uygun bir yer bulamam? üstelik son olanlardan sonra kiraya zam yaptı şerefsiz... kapanabilir bile burası anlıyor musun? kapanırsa tüm gelirim gider, geçinemem!" elini yumruk yapıp masaya vurmuştu. gerçekten de her yerde faturalar ve para vardı. yavaşça yanına yaklaştım kapıyı kapatıp.
yanında çömeldim ve döner sandalyesini tutup onu kendime çevirdim. çok üzgün görünüyordu. "yeonjunie, bak sana ne göstereceğim!" heyecanla bana bakmıştı. çok güzel görünüyordu saçlarına rağmen. yanağımı ona çevirip gülümsedim. gülümsemem sayesinde ortaya çıkan gamzeme dokundum.
"sen de dokunmak ister misin?"
"evet!" elimi çekip dokunmasına izin verdim. mahçupça parmağnı gamzeme sokmuştu ve bu bana gerçekten çok tatlı gelmişti... duyduğum kıkırdama sesi amacıma ulaştığımın bir göstergesiydi. içimden bunu kutluyordum tabii. daha sonra bakışlarımı tekrardan ona çevirdiğimde beklemediğinden şaşırmış, daha sonra tekrardan yüzünü bir gülücük kaplamıştı. "tavşan kafa, gamzen belediye çukuruna benziyor!"
"senin dudağın da bir ördeğinkini andırıyor, onu ne yapacağız?" bakışlarını yavaşça sertleştirip kaşlarını çattı ve yüzünü başka yöne çevirdi. kollarını önünde bağlamıştı. bu hali aynı tableti elinden alınmış çocuklara benziyordu... "öpme o zaman tavşan kafa."
"hayıırr, ben hiç durur muyum öpmeden hm? olmaaazz!" yüzünü kendime çevirmiş, dudağına bir sürü öpücük koymaya başlamıştım. Choi Yeonjun... 21 yaşında, hemen her şeye yumuşayan bir bebekti. onun bebek olduğunu söylemekten asla sıkılmayacaktım.
"soobin biliyor musun, kendimi seme gibi hissediyorum böyle.."
"semeliği elimden alamayacaksın Choi Yeonjun, hiç hiç öyle konu açmaya çalışma!" kıkırdadı. "ama baksana, ben iş zımbırtıları ile uğraşırken sen böyle geliyorsun beni sakinleştiriyorsun falan..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
dance, yeonbin.
Fanfiction[tamamlandı!] bilinmeyen: selam bebeğim bayılıyorum sana biliyor muydun? yeonjun: hey, soobin öyle değil mi?