1.2 - pt.2

2.7K 278 215
                                    

bölüm şarkıları:
ava max - freaking me out,
jai waetford - shy 
black sabbath - lonely is the word

okuyucularımdan bazıları rahatsız olabilir diye düşünüp smut bölüm koyamadım. umarım anlayışla karşılarsınız bebeklerim!

yeonjun'un dediği ile şaşırmış olsam da, bu fazla uzun sürmemişti. yapabilirdim fakat yeonjun sarhoştu. bunu göz önünde bulundurmam da gerekirdi. gülümsedim, kokusunu içime çektim. bir insanın kokusu nasıl her defasında huzur verebilirdi birine? choi yeonjun'un kokusu, insanın içine huzuru sadece vermiyordu. tek tek huzuru içine işliyordu. kollarımın arasında kaybolan bedeniyse içimde gökkuşaklarının oluşmasına neden oluyordu. 

"hayır, seni aptal. önce evine götürmem lazım seni." bana şapşal şapşal bakması yok mu, beni delirtecekti! "ama soobin, ben eve gitmek istemiyorum! ben senin kucağında dans etmek istiyorum bana ne!" cerleyerek konuşmuştu yeonjun, bana öyle bir bağırmıştı ki tüm bar duymuştu. bakışlarımı gezdirdim insanlarda, taehyun ve beomgyu'nun bize bakarak kahkahalar attıkları uzaktan bile belli oluyordu. al işte, yine taehyun'un ağzına makara olacaktım...

"hayır, yeonjun! tam şu an eve gidiyoruz!" elinden onu tutup çıkışa doğru yöneldim. o kadar sıkı tutuyordum ki, çıkmak istese bile çıkamayacağını düşünmüştüm. fakat yeonjun bir anda elini elimden çekmeyi başarmış, dans pistine doğru ilerlemişti. peşinden koşmaya başladım, of. neden böyleydi bu çocuk?

bir anda ne olduğunu bilmeden pistin içine çekildim, etraftaki mavi-kırmızı ışıklar gözümü alıyordu.

ne olduğunu bilmeden öylesine dans etmeye başlamıştım ve gerçekten bundan daha korkunç bir şey yoktu. gözlerim Yeonjun'u arıyordu ama yoktu ortalıklarda. bunlara katlanıyordum çünkü yarın yeonjun'la çok pis dalga geçecektim. evet, aklımda bu vardı. 

boğazıma dayanan eller, karşımdaki dans eden sarı saçlı çocuk ve içinde bulunduğumuz durumla derin bir "of!" çekmiştim. "yeonjun, gidiyoruz dedim!" bana sinirle baktı ve başını iki yana salladı. "gitmiyoruz binnie! ben hem sana daha kucak dansı yapmadım, pistte dans bile etmedik hiç! bana ne bana ne!" az çok ne dediğini anlamıştım sanırım.

"bebeğim, güzelim. canım Yeonjun'um. gitmemiz gerekiyor bak, söz sen ayıkken ben izin vereceğim bana kucak dansı yapmana." dedim kulağına doğru. başını olmaz anlamında salladı. "olmaz, sana ayıkken yapamam!" boğazımdan ellerini çektim. "iyi o hâlde, ben gidiyorum yeonjun. git kucak dansı yapacak başka birilerini bul."

bunları dedikten sonra kalabalıktan ayrılmış, çıkışa doğru sinirli adımlarla yönelmiştim. beni delirtecekti, kendi çaresine bakabilirdi onun yerine. bilmiyorum, belki bi adamın kucağında sabah ederdi.. içimdeki kıskançlık kendini yeniden göstermeye başlamıştı. dışarıya çıktığımda duyduğum adım sesleriyle umarım ona ait değildir diyerek dua etmeye başlamıştım.

tekrardan arkamdan bana sarılmasıyla sinirli bir gülüş bıraktım. bana o kadar sıkı sarılıyordu ki, çıkmak imkansızdı resmen. omuzuma çenesini dayamış, burnunu çekiyordu sürekli. "soobin, ben sensiz yapamam ki.. beni neden bıraktın!" dedikleri bugün beni yeterince şaşırtmıştı... gerçek miydi bu duyduklarımın hepsi?

"kızgınım sana." dedim donuk bir sesle. ağlayacakmış gibi sesler çıkarmaya başladı. "ama binnie... ben de sana kızarım o zaman! ben sana o kadar dans öğretiyorum sen bana mal mal davranıyorsun..." dedi iç çekerek. boynumda hissettiğim dudaklarla irkildim. "zaten biliyor musun binnie, yeonjun senden uzak durmaya çalışıyor!"

dance, yeonbin. Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin