2. Bölüm

90.1K 3.1K 213
                                    

Simon odadan çıkıp kapıyı arkasından yavaşça kapattığında başkahyanın kendisini beklediğini gördü.

"Birşey mi vardı Timms?" diye sorduğunda yaşlı adam düşesin geldiğini ve kendisini çalışma odasından beklediğini söyledi. Aslında düşes Elizabeth Easterland, gündüz görüşmeleri için daha önceden burada yaşarken de kullandığı Sarı Oda'yı tercih ediyor olmasına karşın, Londra'nın keşmekeşinden sıkılıp yılın çoğunu kırsal kesimdeki aile yadigarı tarihi Easterland şatosunda geçirmeye karar verdiğinden bu yana Simon'a yaptığı kısa ziyaretlerinde onunla çalışma odasında biraraya geliyordu. Elbette bu teklifsiz ayrıcalığa ancak Simon'ın annesi sahip olabilirdi. Elizabeth'in ani ziyaretinin arkasında yatan gerçeğin evinde ağırlamakta olduğu misafirle alakalı olduğunu tahmin ediyordu dük. Çalışma odasına girerken takındığı rahat tavırlar bu konudaki kararını tartışmayacağını açık ve net belli ediyordu. Ama düşesin de geri adım atmaya niyeti yoktu. Elli yaşına yaklaşmış olmasına rağmen düşes her zamanki gibi gözalıcı görünüyordu. Tepesinde sade bir şekilde toplanmış topuzu ve üzerindeki sade ama son derece pahalı görünümlü elbisesi ile toplumda sahip olduğu ayrıcılıklı konumun hakkını veriyordu. Fakat Elizabeth'i farklı kılan sadece dış görünüşü değildi. Karşısındakinde asıl etki bırakan kişiliğiydi. Ne istediğini bilen ve bunu da elde etmek için mücadele etmekten kaçınmayan açıksözlü yapısı sosyeteye ilk takdim edilmesinden bu yana istisnasız onu tanıyan herkesin aynı düşünceye sahip olmasına neden olmuştu. Hayranlık...

"Duyduklarım doğru mu?" diye sordu lafı dolandırmadan. Oğlunun tavırlarına bakılırsa bu konuyu da tıpkı konuşmak istemediği diğer konularda olduğu gibi şaka ile geçiştirmeye niyetliydi.

Simon eğilip annesini yanağından öperken tam da kendinden beklendiği gibi umursamaz bir tavırla karşılık vermişti. "Sana da merhaba anne ve ne duyduğunu bilmeden bu soruna cevap veremem değil mi?"

"Simon benimle oyun oynama senin numaralarını çok iyi bilirim. Neden bahsettiğimi bal gibi de anladın," derken yere dayadığı uçları açık pembe dantelli krem rengi şemsiyesinin sapını elinde sabırsız bir tavırla çeviriyordu. Annesinin bu hali Simon'ın gözünden kaçmamıştı. Yüzüne yayılan sinir bozucu bir sırıtmayla masasının başında bulunan yüksek sırtlı koltuğa oturup ellerini karnının üstünde kavuşturdu. "Seni temin ederim ki benim hayatımda sıradışı bir şey olmuyor. Her zamanki gibi mektuplarımı yazıyor, hesapları inceliyor, arasıra kulube gidip kumar oynuyorum"

"Ve bu arada yolda kadınları ezip evine alıyorsun," diye ekledi annesi sertçe.

Genç adam tek kaşını kaldırıp arkasına yaslandı. "Ha o mesele. Neden ondan bahsettiğini daha önce söylemedin?"

Düşesin sabrı sınırlarını çoktan aşmıştı. Şemsiyesinden destek alarak hışımla yerinden kalkıp incecik silüeti ve hayranlık uyandırıcı zerafetiyle oğlunun masasının karşısında dikildi.

"Bu yaptığının ne denli yakışıksız olduğunun farkında mısın? Üstelik nişanlının ailesinin de bu durumdan son derece rahatsız olduğunu söylememe gerek yok sanırım. Tanrı aşkına Simon bu sorumsuz hareketlerinle nereye varmayı planlıyorsun? Jessica'yı hiç umursamıyor musun?"

Simon dirseğini sandalyenin koluna dayayıp işaret parmağı ile çenesini kaşıyormuş gibi yaptı. "Doğrusunu istersen anne Jessica'nın da diğerlerinin de ne düşündüğünü umursuyorum. Bu konunun neden olay olduğunu da anlayabilmiş değilim."

Annesinin gözleri duyduklarına inanamıyormuşçasına faltaşı gibi açıldı. "Anlamıyor musun? Bekar bir erkeğin bekar bir bayanla- üstelik duyduğum kadarıyla henüz çok gençmiş- şaperon olmadan tek başına aynı çatı altında kalması büyük bir skandaldır."

Kalbimde Aşk SaklıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin