2.0 Amicus Permanens

847 97 21
                                    

   Etrafındaki düşünceler zihnine dolmaya başlarken göz kapakları titreyerek açıldı. Siyah kadife pelerinli ince bir beden genç kızın üstüne eğilmiş nabzını kontrol ediyordu. Kızın aniden uyanmasıyla hafifçe geriye çekildi. Ophelia gözlerindeki boşlukla tanıdık surata baktı. Annesi, babasının vefatından sonra çehresinden silinmiş güzelliği, derinleşmiş göz çizgileriyle ona bakıyordu. Bakışları merhametten uzak daha çok zorunlu bir şeyi yerine getiriyormuşçasına donuktu. Ophelia tahta zeminde ellerinden güç alarak doğruldu. Suratları hizalandığında iki Grindelwald kadını da konuşmadan bir süre birbirlerini incelediler. Ophelia kuruyan dudaklarını ıslatıp çatallaşmış sesiyle ''Neden?'' diye sordu. Bu soru şu an için uygun olmayabilirdi ama merak ediyordu. Neden kelimesinin arkasına gelebilecek her soruya delice bir merak besliyordu. 'Neden buradaydı?, Neden onu kurtarmıştı?, Neden ona eskisi gibi bakmıyordu?, Neden babasını ondan daha çok sevmişti?' Ancak Mirabelle Grindelwald sert çıkarmaya çalıştığı sesiyle ''Senden ne kadar tiksinsemde sen bir Grindelwald'sun. Öylece ölmene göz yumamazdım. Babanda böyle isterdi.'' diyerek hızlıca ayağa kalktı. Tam Ophelia onu oradan nasıl çıkardığını soracakken annesi çoktan kaybolmuştu. Derin bir nefes alarak ayağa kalktı. Nerede olduğuna dair bir fikri yoktu ama bir an önce diğerlerinin yanına dönüp herkesin iyi olduğundan emin olmalıydı.

    Sirius Regulus'un boğazını kavrarken sorusunu yineledi. Fakat bu sorunun cevabına o da sahip değildi ve en az Sirius kadar endişeliydi. Barty tarafından yakalanan kişinin Lily olduğunu duysada sorgu için yanına gittiğinde kızın aslında Ophelia olduğunu anlamıştı. Onu oradan nasıl çıkaracağını düşünürken bir anda kendini bir kargaşanın içinde bulmuş ve her şey bittiğinde arkadaşı ortadan kaybolmuştu. Hatta onu yoldaşlıktakilerin kurtardığını düşünmüştü. Ta ki kardeşi bir anda karşısına çıkıp boğazını kavrayana kadar. Şimdi o da Ophelia'nın başına kötü bir şey geldiği ihtimali ile cebelleşiyordu. Ancak bunu diğerlerine çaktırmaması gerektiğini de biliyordu. O yüzden alaylı bir sesle ''O bulanığa ne olduğunu bilmiyorum ama hakettiği değeri göstermişlerse şu an cılız ölü bedeni bir yerlerdedir. Ayrıca kızıllar senin tipin değil sanıyordum.'' dedi. Sirius'un ifadesi kaskatı kesilirken Ophelia'nın yaşadığına dair inancı gitgide azalıyordu. James Regulus'u Sirius'un elllerinden çekip alırken ''Bizi saklandığınız yere götüreceksin.'' diyerek önüne doğru ittirdi. Regulus arkasına dönüp ''Saklanan biz değiliz, sizlersiniz bunu unutma.'' dediğinde Lupin olacakları sezip tam ona doğru atıldığında Regulus bir karaltı olarak odadaki pencereyi delip geçti. James şaşkınlıkla Lupin'e dönerken ''En sonunda sana 'Ölüm yiyenler nelerdir? Elinden nasıl kaçırmazsın? 'dersi vereceğim.'' diyen Lupin azarlamasına devam edecekken aşağıdan Dorcas'ın neşeli bağırışı duyuldu. 

     Ophelia Caradoc'un koluna sımsıkı tutunmuş bir şekilde içeri girerken üstüne atlayan Lily ile neredeyse devriliyordu. Caradoc sırtını destek olması için kavrarken başını iki yana sallayarak ''Ben rüzgardan uçacağından korktuğum için süpürgeyle getiremedim. Sen şamarcı söğütün dalı gibi üstüne atıldın kızın.'' diye söylendi. Lily ise onu umursamadan arkadaşının suratını ellerinin arasına aldı. Sol yanağındaki çamur izleriyle, alt dudağının patlamış haliyle iyi gibi görünüyordu. Kızgın bir sesle ''Hayatında yapabileceğin en aptalca şeyi yaptın.'' dediğinde Ophelia canı acısada gülümseyerek ''Sen bir de karşı tarafı gör.'' diyerek koltuğa attı kendini. Dorcas aksi bir sesle '' Çapulcularla takıla takıla onlardan biri oldun.'' dedi. Bir yandan da dudağını temizleyebilmek için mendiliyle Ophelia'nın suratına yaklaşmıştı. Gelen ayak sesleriyle kenara çekildi. Sirius Ophelia'ya sarılmak için adım atmışken mızmız bir sesle ''Önce bir suratını temizleyelim. Ayrıca şu an pek sarılmanı önermem. Ejderha midesinden çıkmış gibi kokuyor.'' diyerek mendili dudağının kenarına sürdü. Sirius onu pek önemsememiş olacakki koltuğun yanına oturup Ophelia'nın başına bir öpücük kondurdu. Ophelia gülümseyip ''Suratınızı buruşturmanıza şimdilik izin veriyorum.'' diyip odadakileri gülümsetmeye çalıştı. Lupin sağsalim döndüğüne dair Dumbledore'a mektup yazmak için yukarı çıkarken Ophelia'ya göz kırptı. Kız bunun anlamının şimdilik dinlen, sonra hesaplaşacağız olduğunu biliyordu. Başını koltuğa dayarken güven hissiyle gözlerini kapadı. Çok şey yaşanmıştı, yaşanıyordu ve yaşanacaktı. Bütün bunların içinde bir kaç saniyelik nefes alma arası verebilirdi.

      Islak saçlarını tararken aynada kendini inceledi. Saçları göğsünün altına inmiş, dün geceden kalma bir kaç kızıl tel barındırıyordu. Teni solukluğunu korusada yanakları sıcak suyun etkisiyle kızarmıştı. Gözleri maviden griye dönmüş, cam gibi parıldıyordu. Bu halleriyle babasının gözlerini hatırlatıyorlardı. Üzülmemek için düşünmemeye çalıştı. Düşünmemek için ise unutması gerekiyordu. Eğer o gücü kendinde bulabilirse kurtulabilecekti bu yükten ama bir yanı kurtulmak istemiyordu. Ailesiyle ne yaşamış olursa olsun onları unutmak, sonsuza kadar kaybetmek kalbini acıtıyordu. Gözlerinden yaşlar akarken ses çıkarmamak için dudaklarını birbirine bastırdı. Ailesi ile ikilemde kaldığında belki de kolay yoldan giden o olmuştu. İyilik adı altında seçim yapmak ona ruhani bir zarar vermiyordu. Hatta babasını öldürmesine rağmen herkes onu haklı görmüştü. Fakat ailesinin gittiği yolu seçseydi, o zaman yaptığı her eylem onu daha çok dibe çekecekti. Kardeşi Eloisa gerçek güçlüydü. Bu yüzden karşılaştıkları ilk savaşta kazanan taraf o olacaktı. Ophelia bu gerçeği artık daha net görüyordu.

     ''Üşüteceksin.'' diyerek üstündeki hırkayı çıkarıp Ophelia'nın açık kalmış omuzlarına örttü. Genç kız eski dostu Remus'a içten bir şekilde gülümserken ''Ben senin kadar narin değilim.'' diye alaya aldı. Remus ciddiyetle ''Sen gördüğüm en güçlü insansın.'' diyerek kolunun altına aldı kızı. Kız ise elini çocuğun beline koyarken bir yandan ''Sizde benden iki saniye ayrı kalınca içinizdeki kız çocuğunu hemen ortaya çıkarıyorsunuz.'' diyerek takılmaya devam etti. Remus ise ciddiyetini sürdürerek ''Ya sana bir şey olsaydı? Bazen aptalca bir cesarete sahip oluyorsun.'' dediğinde Ophelia kıkırdayarak ''Sirius ile haddinden fazla takılınca oluyor böyle şeyler.'' dedi. Remus kıza kocaman bir gülümseme bahşederken kızı kollarının arasına aldı. ''O gece benim yüzünden yakalandınız.'' Ophelia çocuğun kolunu sıvazlarken ''Senin hatan değildi. Ayrıca senin adına ölmek benim için bir onurdur.'' dedi. Remus Ophelia'nın ölümden açıkça bahsetmesinden rahatsız bir şekilde tam konuşacakken Dorcas kapıdan girdi. Ophelia'nın diğer tarafına geçerken ''Senin heykelini falan diktirmemiz lazım.'' diyerek elleriyle Ophelia'nın saçlarını karıştırdı. Ophelia kıkırdarken ''Lütfen kucağımda seni taşıdığım bir pozda yaptır.'' dediğinde Remus'ta kahkahasını bastıramadı. 

Ophelia merdivenlerden çıkarken üst katta fısır fısır konuşan James ve Sirius'u duyunca duvara doğru sinerek dinlemeye başladı. İkili Salazar Slytherin'in madalyonu hakkında konuşuyorlardı. Sirius onun Malfoy'da olduğunu iddia ederken James karanlık lordun bu görevi Regulus'a verdiğini düşünüyordu. Sirius her ne kadar kabullenmek istemese de Regulus Black karanlık lordun sağ kolu haline gelmişti. Ophelia Sirius'un daha fazla üzülmemesi için ayaklarını basamaklara vura vura yukarı çıktı. Onu görünce iki arkadaşta susup, gülümsemeye başladı. James onları yalnız bırakabilmek için gitmeye yeltendiğinde Ophelia'ya minnetle ''Sana olan can borçlarım artıyor.'' dediğinde kız alayla ''Sadece onlar değil, bana 200 galleon borcun var, unutma.'' dediğinde James onu duymamış gibi ıslık çalarak aşağıya inmeye başladı. Sirius onun bu haline gülerken bakışlarını Ophelia'ya çevirdiğinde ona sımsıkı sarıldı. Son zamanlarda birbirlerini çok kez kaybetme eşiğine gelmişlerdi. Bir ara Ophelia'yı göğüs kafesinde saklayabileceği bir büyü bulmalıydı. Kız burnunu Sirius'un boynuna gömerek derin bir nefes aldı. Sirius'un kollarından ayrılırken parmak uçlarında yükselerek çocuğu öptü. Öpücük derinleşirken bir anda alt kattan gelen sesle Sirius ''Sakın peşimden gelme. Orada güvende kal.'' diye bağırarak hızla aşağıya fırladı. Ophelia tam peşi sıra hareket edecekken kapısı açık odanın penceresine tünemiş baykuşu gördü. Ağzından istemsizce çıkan ''Regulus.'' adıyla odaya girdi. Baykuşun getirdiği notu endişeyle açarken aklından sayısız olasılık geçiyordu. Parşömen gözlerinin önüne serildiğinde nefesi kesildi. Zira bu not bir haber değildi, bir vedaydı.

''Sevgili Ophelia, sana bu zamana kadar yaşadığımız her şey için minnettarım. Bu hayatta en yakınım oldun. Karanlığın cazibesine kapıldım, gücü istedim. Ancak sonra seninle tanıştım. Gülüşünü gördükten sonra güce ulaşan yolun ne olduğunu anladım. Sirius'a ve kendine iyi bak. Madalyon ile ilgili endişelenme. Yerini biliyorum ve onu yok etmek üzere çoktan yola çıktım. Fakat işler ters giderse Kreacher'ı bul. Senden son isteğim Sirius başta olmak üzere kimseye benimle ilgili gerçeği anlatma. Hatta sende unut. Benim leş bir ölüm yiyen olarak hakettiğim cezayı çektiğimi düşünün. Umarım ölümüm sizin hayatta kalmanız için gereken şeydir. Vaktinden önce yanıma gelmeye kalkma.

Sevgilerle daimi dostun Regulus Arcturus Black.''

Nox | Sirius Black |Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin