7 Saat

919 88 371
                                    

Kampa gitme günü gelmişti. İlk başta okula gidip 7 tane ders işledikten sonra yola çıkacaklardı. 11. Sınıflarda çok fazla talep olmadığı için onlar gelmiyorlardı. Yani sadece 10. Sınıflar olacaktı.

Ve Shuichi ona yazan kızın hala geldiğini biliyordu. Bu da o kızın 10. Sınıftan olduğunu kanıtlıyordu. Aslında araması saçmaydı. Kız ona kim olduğunu söylemek isteseydi söylerdi değil mi? Yani ama sonuçta shuichi nın bulmasını istemeseydi ipucu da vermezdi?

"Dostum gene duvara bakıp ne düşünüyosun?"

Kafasını yana çevirip arkadaşına baktı shuichi.

"Hiç bir şey Kaito. Heyecanlı mısın?"

"Öğle yemeği için mı? Evet çok fazla hem de. Açlıktan düşüp bayılcam."

"Kampı demiştim ama neyse..."

Yanlarına Maki ve Kaede gelmişti şimdi de.

"Daha az önce kantinden bana üç tane tost aldırıp yedin neyin açlığı bu kirpi kafa."

"Kirpi kafa mı? Kalbimi kırıyorsun maki roll."

"Sen de cüzdanımı sömürüyorsun."

"Almasaydın sende?"

"En son sana bir şey almadığımda evime gelip klozeti kırmıştın Kaito."

"Hak etmiştin ama. O kadar yalvardım sana. Ama naptın sen bana bir profiterolu çok gördün."

"Evet bir profiterol 10 lira."

Kaito konuşmaya devam edecekti ki içeri hoca girip yemekhane ye çıkmalarını söyledi. Ve bunun üzerine herkes yavaşça sınıftan çıkmaya başladı. Shuichi kahvaltıda çok şey yediği için yukarı çıkmadan direk tuvalete yöneldi ve bir süre orda bekledi. Sonra yavaşça sınıfa geri döndü.

İçeri girdiğinde masasının üstünde aynı postitten vardı. Üstünü okudu.

"Bak gene iyisin hadi 505 e git orda bir şey var onu al ;D"

Shuichi elinde olmadan gülümseyip geldiği yoldan geri dönmeye başladı. 505 e girdiğinde ilk geldiği zaman panta yı bulduğu yerde bu sefer bir bileklik vardı. Üstüne gene postit yapıştırılmıştı.

"Hani böyle kamp şeylerinde arkadaşlık bileklikleri olur ya ondan yaptım ikimize ben de takıcam arada sırada yani belki de takmam"

Shuichi bilekliği alıp incelemeye başladı. İpten örülmüş bir bileklikti bu. Ve bileğine göreydi. Cebine attı. Bunu şimdi değil oraya varınca takması daha mantıklıydı. 505 ten çıkıp yeniden sınıfa yöneldi. Ve içeri girdiğinde karşısında Nagito ve Kokichi yi gördü.

Ikisi de kapının açıldığını duymuş olacak ki ona doğru döndüler.

"Senin burda ne işin var Shumai?"

"Yanlış hatırlamıyorsam burası benim de sınıfımdı?"

Shuichi kendi sırasına oturacakken gözüne Kokichi ve Miu nun sıralarının ortasındaki üzümlü fanta çarptı. Ah yok artık hayır.

Sonuçta kız ona aynı sınıfta olmadıklarını söylemişti. Ama aslında çok mantıklıydı.

Miu nun saçları uzundu. Kaedenin saçlarından da uzundu. Aynı dediği gibi. Ve Shuichi miu yu kütüphanede de görmüştü.

Yok ya abartıyor olmalıydı. Miu niye Shuichi ye böyle bir şey yapsın ki? Okulda onca erkek varken?

En iyisi kampta gözlemlemekti. Belki Miu bilekliği takardı ve bu da shuichi ye yazanın o olduğunu kanıtlardı. Ama ya takmazsa? Belki de çok fazla düşünüyordu üstüne? Sonuçta ona yazan kız yavsamıştı? Shuichi değil o yavşamıştı.

Yani yapılan şey bir şaka olsa bile Shuichi yi kırmazdı. Değil mi?

Gülme sesleriyle düşüncelerinden koptu. Kokichi ve Nagito bir şeye gülüyordu.

Gülümsedi Shuichi. Ne kadar ona gıcık davransa da Kokichi yi seviyordu. Yani hayır asla o anlamda değil nerden çıkardınız hayır. Arkadaş olarak seviyordu.

Gıcık etmek için değil de gerçekten içinden geldiği için güldüğü zamanlar dünyadaki en masum şey gibi gözüküyordu Kokichi. Bazen derslerde uyuya kaldığında da öyle gözüküyordu. Yani tabi ağzından salya akardı ama gene de huzurlu gözükürdü. Rantaro onun kısalığıyla dalga geçerkenki sinirlenişleri tatlı olurdu.

Ama çok gıcık davrandığı zamanlar da olurdu. Mesela her yalandan ağlaması sinir bozucuydu. O an gerçek olup olmadığını kimse çözemezdi. Shuichi belirleyemeyeceği şeyleri sevmezdi.

Sonra Maki ile kavgaları sinir bozucu olurdu. Kaito ile olan kavgaları IQ düşürücü olurdu. Kaede ye gıcıklık yaptığı zamanlar olurdu. Bunların hepsi az da olsa sinir bozucuydu.

Ama shuichi nin cidden sinirini bozan bir huyu daha vardı Kokichi nin.

"Shumai beni mi düşünüyorsun? Vay be Shumai nin düşüncelerinde olmak büyük bir onurdur. Düğünümüzü mü planlıyorsun yoksa?"

Işte bu. Bundan nefret ediyordu Shuichi. Kokichi nın gelip alakasız alakasız alttan alttan yavsamaları. Sinirlerini geriyordu. Çünkü bu ona özel değildi.

"Kokichi yoksa beni aldatıyor musun? İnanamıyorum."

"Sen beni Hajimenle aldatırken oluyo?"

Nagito ağzını kocaman açıp elini kafasına götürdü.

"Komşular yetişin bana bir şeyler oluyor!"

Ve bunu demesiyle içeri Rantaro ve Kirumi nin girmesi bir oldu. Tabi Kirumi yi gören Kokichi "trip" amaçlı arkasını dönüp sırasına oturdu ve homurdanmaya başladı.

Rantaro Shuichi ye el sallayıp yerine oturdu ve Kirumi ile Kokichi yi izlemeye başladı. O sırada Nagito da fırsat bilip sınıftan yavaşça çıkıp koridorda Hajimeyi aramaya başladı.

Kirumi, Kokichi ye yaklaşıp konuşmaya başladı.

"Yemek yedin mi?"

"Sana ne?"

"Su?"

"Sana ne? Annem değilsin ki?"

"A yazık oldu o kadar getirdiğim şekerlere."

Kokichi küçük çocuk gibi hızlıca arkasını dönüp Kirumiye baktı.

"Ne şekeri? Nerde? Burda mı?"

Kirumi nin ceplerine bakmaya başladı. O sırada da Kirumi avucunu açıp ona gösterdi.

"Burdalar işte."

Kokichi onun ellerine uzanacakken Kirumi elini havaya kaldırdı.

"Önce cevap vericeksin yoksa vermem?"

"Of tamam anne. Çorba içtim bi de  pilavdan yedim. Şimdi rica etsem şekerlerimi alabilir miyim?"

Kirmui tek kaşını kaldırdı. Kokichi homurdanıp elini uzattı.

"Lütfen?"

Şekerlerin eline değmesiyle paketlerini açmaya başladı. Cidden dört yaşında çocuk gibi gözüküyordu.

"6 bardak."

Kokichi kafasını kaldırıp ona baktı.

"Gidene kadar 6 bardak su içmezsen 1 ay şeker yasak.

"NE?? Ah inanamıyorum acı çekmemi mı istiyorsun. Ne biçim annesin sen?"

Shuichi ayağa kalkıp sınıftan çıktı. Elini  cebine attı ve bilekliği çıkardı.

"Umarım bunlar bir tür şaka degildir."

Ve Kaitolarin olduğunu düşündüğü yere, kantine doğru yürümeye başladı.




505/OumasaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin