sa
×××
jk
"Jimin sana bakıp duruyor Jeongguk." Jin'in söylemi üzerine kafamı yandaki banklara çevirdim ve beni dikizlediğini gördüm.
İki tayfa yan yana olan banklarda oturmuş, birbirimize ölümcül bakışlar atıyor, dedikodu yapıyorduk. Taehyung kolu alçılı olmasına rağmen tahta oturağın üstüne, Namjoon ise masaya oturmuştu. Jimin ayakta durmuş başı dönük bana bakıyordu.
"Senden hoşlanıyor bu ibne. Bar gecesi olanları hatırla." dedi ardından Jin. "Ne oldu bar gecesi?" Yoongi'nin soruşuna omuz silktim. "Hiç."
"Şimdi senden hoşlanıp hoşlanmadığını anlayacağız." dedikten sonra masanın üzerinden kalkan Yoongi yan banklara gitti. Üçümüz meraklı gözlerle ona, Jimin ise bana bakarken birden Jimin'in arkasına geçip kendini ona bastırdı.
Jimin'in gözleri kaymış, üstüne inlemişti.
"Sikeyim seni piç herif. Ne hakla arkadaşıma azarsın lan?" diye bağırmıştı Yoongi. Jimin arkasını dönüp kim olduğunu gördüğünde yüzüne bir yumruk geçirmişti.
"Lan! Ne yaptığını sanıyorsun!" diye bağırdıktan sonra tekrar bir yumruk attı diğer yanağına. Geriye düşen Yoongi kendine çekidüzen vererek Jimin'in penisine vurdu.
"Bu 2 santimini yükseltemezsin arkadaşıma!" diye bağırdığında hepimiz birden ayaklanarak olası bir dövüş durumu için Yoongi'yi koruma mekanizmamızı etkinleştirdik.
"Arkamdan dayarsan inlerim tabii! Arkadaşın ne alaka orospu!"
"Yalana bak! Öldürürüm oğlum seni!" diyerek yumruk savurdu Yoongi. Namjoon ayaklanıp Yoongi'ye vurmaya çalışınca Jin bileğinden tuttu ve engelledi.
"Aralarındaki meseleye karışma." Jin'i itti Hoseok.
"Bırak da vursun. Ağzını burnunu kırayım sonra." demesiyle Jin gözlerinden öfke fışkırttı.
Taehyung oturduğu yerden kalkıp Yoongi ve Jimin'in arasına girerek "Arkadaşlar, kolum kırıkken kavga etmeyin, katılamam size."
"Kolun kırık değil, çıkık." dememe gülümsedi. Kendimi Sineklerin Tanrısı kitabında gibi hissediyordum.
"Gençler! Ne oluyor?" Tanımadığım bir nöbetçi öğretmen yanımıza geldi, sorduğu soruyla tüm gözler ona çevrildi. "Yok bir şey hocam, dostça sohbetler ediyoruz."
"Yanağın kızarmış Yoongi! Kavga mı ettiniz! Ayrılın çabuk."
Öğretmen aramıza girdi ve göğüslerimizden iterek bizi uzaklaştırdı. Hâlâ esmer bedeni izliyordum, savsak savsak sırıtıyordu. Birden önümden geçip okula doğru gitmeye başladığında arkasından bakakaldım, bir anlığına bana döndü ve gözünü kırptı.
Bizimkiler banklara giderken "Tuvalete gidiyorum." diye seslendim ve esmer bedenin peşine koşarak koyuldum. Okula girdiğimde etrafıma bakarak onu aradım, son anda alt kata indiğini görmemle avının peşindeki bir avcı misali gizli adımlarla takip ettim onu.
Müzik sınıfına girdiğini gördüm. Etrafıma bakarak kolaçan ettim, birisi olmadığını görünce içeri girmemle sırada oturan bir Taehyung gördüm.
"Neden buradayız?" diye sorarak ona doğru ilerledim. "Neden olmayalım?"
Tebessüm ettim ve kucağına oturarak kollarımı omzuna koydum. "Jimin'in olayı ne?"
"Bilmem." Dudaklarıma bakarak konuşuyordu. "Bu sınıfta kamera yok, geçen gün kamera olan sınıfları ayırırken buldum."
"Kolun kırık değil mi? Sevişmek tehlikeli olurdu..." dedim dudaklarına bakarak. Bana yaklaştı ve öpmeye çalıştı, geriye çektim kendimi. "Doğru ya, risk almaktan hoşlanan birisin." diyerek dudaklarımızı birleştirdim.
Elleri kalçalarımı kavramış, üst dudağımı sömürürken dilini devreye sokmasıyla kendimi ona bastırdım. İnlemesi gülümsetti beni, bir haftayı aşkın süre geçmişti son sevişmemizin üzerinden, libidomuzun yükseldiğine emindim.
"Haftaya Jeju Adasına gidiyoruz. Oyun oynarken söylediğim şeyleri hatırlıyor musun?" diye sordum ve kafasını salladı. Kulaklarına eğilerek "Orada havuz var." diye fısıldadım.
Kahkaha attı bana. Kucağına kendimi daha da bastırdım, penislerimiz çarpışırken öpüşmeye devam ettik. Dudaklarımdan ayrıldı ve boynuma geçerek sertçe emmeye başladı. Başım geriye düşmüş, garip sesler çıkarmaya başlamıştım, şah damarımı ısırmasıyla çığlık vari bir ses yükseldi dudaklarımdan.
Parmakları kalçalarımdan ayrılmış, tişörtümü sıyırarak sırtımda gezmeye başlamıştı. Dövmemin üzerinde tırnaklarını çiziyor, canımı yakıyordu. "Ders başlayacak." dedi ve beni ansızın kucağından indirdi.
"Bu yaptıkların hoş değildi, Kim Taehyung."
"Sana güzel şeyler yapacağımı düşündüren ne, Jeon Jeongguk?"
Alaycı bir gülüş atmamın ardından dudaklarımdan son kez öperek gözlerime derince baktı ve sınıftan çıktı. Arkasından yine bakakalmıştım.
Tişörtümü pantolonumun içine sokup kendime çeki düzen verdikten sonra sınıftan çıktım. Karşımda Jimin'i görmeyi beklemiyordum.
"Ne işin var burada?" diye sordum. Boynuma baktı uzun süre.
"Boynun morarmış, dudakların da şiş. Birisiyle mi öpüştün?"
"Sanane lan." dedim ve yanından geçerek merdivenlerden çıkmaya başladım. Bir koşu önümde bitmişti.
"Seni geçen gün dördüncü katta birisiyle sevişirken duydum. Okulda böyle şeyler yapman uygun değil."
Gözlerimi kapattım ve sakinleşmek amacıyla derin bir nefes aldım. Ona yaklaşarak yüzlerimiz arasında santimler bıraktım, tehdit eder vari konuştum.
"Bu okula her ay tonlarca miktar bağış yapan kişi benim Jimin. Neyin uygun olup olmadığı kararını da ben alırım, " dememle kaşları yukarı kalktı. "Benden mi hoşlanıyorsun? Sikimde değil, tipim değilsin. Kendine göre kişiler bul, senin seviyenin üstündeyim. Beni kovalamayı da bırak, salak mıdır nedir."
Yanından geçip gittiğimde hareketsiz kalmıştı, nefesini tutmuş, öylece duvarı izliyordu. Jimin belasını başımdan ancak böyle atabilirdim, sapık gibi beni izlemeye devam ederse, bir gün Taehyung ile basılabilirdik. En son istediğim şeydi bu.
×××
ŞİMDİ OKUDUĞUN
war of hormone ✓
Fanfictionhormonların savaşında büyük bir penisin varsa 31-0 öndesindir texting, düzyazı hate love