selam, ben kaosa ve dramaya hafiften girmeye başlıyorum, bu ficin mizah devri kapanmistir.
×××
jkÜç gece iki gün süren Jeju macerasını haftasonunda evde yatarak, düşünceler içinde geçirdiğim günler kovalamıştı.
Taehyung ile otel odasında hava aydınlığa kavuşana, ay saçtığı loş ışıkların etkisini yitirene kadar, durmaksızın sevişmiştik. Yatakta, duvarda, masada, koltukta... Vücudumuz işlevini, enerjisini tamamiyle yitirene dek. İki aç kurt, küçük bir sıçanı bulmuş, kim daha fazla yiyecek savaşına girmiş gibi; hırçınlıkla, nefretle, kazanma içgüdüsüyle.
Eve geleli iki günü aşkın süre geçiyordu, onlarca kişiden çıplak fotoğraflarını vesaire almama rağmen benim tek isteğim, tek zaafım Taehyung idi ve Jimin belası başımda olduğu sürece eskiye dönmek olanaksızdı, dedimdedikti, çok önemliymiş gibi arkadaşımın duygularımı incitemem zırvalıkları sinirle kaplıyordu içimi, daha da çok istememe sebep veriyordu.
Gece bir sularında yatağımda yatmış, sigaramdan tüttürürken kapım tıklanmış, "Gir." komutum ardından annem odamda bitmişti. "Jeongguk." dedi bana, "Anne?"
"Günlerdir dışarı adım attığın yok, neyin var?" Çoğunluğunu içtiğim sigarayı küllükte söndürdüm, yatağa yaydım bedenimi. "Hiç." dedim.
Gözlerini kısışının ardından yanıma gelerek yatakta yanıma yerleşti oturur pozisyonda, ellerini bacaklarına vurmasıyla istediği şeyi anlamış, başımı kucağına koydum ve parmakları saç tutamlarımda gezmeye başladı. "Neler olduğunu söyle bana."
Yutkundum. "İstediğim şey," dedim. "İstediğim şey beni istemiyor, ona sahip olamıyorum anne." Söylemime alay eder gibi bir kahkaha attı.
"Sana babanla aramızdaki hikayeyi anlattım mı?" demesiyle kafamı iki yana salladım. "Yoksul bir ailede büyüdüm, bildiğin üzere. Hemşire olarak hastanedeki ilk günümde gördüm onu. Çekiciydi, yahşiydi, kusurdan yoksundu. Öyle ki, her hastası ona tutulur, her çalışanın hayallerini süsler, her üst mevkisinin gözde çalışanı olurdu, ihtişamını ondan aldın."
Dediği şeye güldüm, beni her zaman över, elinin üstünde tutardı. Seviyordum annemi.
"Onun tek istediği ise, bendim." Şaşırmamıştım, annemin tüm kadınlara, hatta erkeklere taş çıkartacak bir çehresi, aurası, bedeni vardı. Tüm ailemizde olduğu gibi, o da mükemmeldi.
"Öyle çabaladı ki benim için, öyle uğraşlar sarf etti ki. Hep naz yaptım, hep kaçtım ondan; bıkmadı ve kovaladı beni, benim için. Ancak hayır, ben herkesten güzeldim, babandan bile. Benim seviyemde değildi o; devlet başkanlarıydı hakkım, şirket sahipleriydi. Öyle değil mi oğlum, benim hak ettiğim kişi basit bir cerrah olamazdı. "
Kafamı salladım. Evet, annem yokluk içinde büyüyen bir kadındı, lâkin dışarıdan bakan birine 'Mümkünatı yok! O elit bir insan.' dedittirecek kadar özgüven doluydu. Kendi ayaklarıyla bu konuma tırmanmıştı ve bunu belirtmekten hiçbir zaman çekinmedi.
"Ve ne yaptı etti, kopardı gönlümü, hırslı ve kararlı insanlardan hoşlanırım, zira ben de öyleyim. Hastane odalarında gizlice sevişir, orada burada öpüşür, insanların ne kadar acınılası tipler olduğu hakkında sohbetler ederdik. Tüm bunları nasıl başardı, biliyor musun?" demesiyle kaşlarımı çatarak "Nasıl?" diye sordum.
"Çünkü biricik oğlum, o Jeon soyundan geliyordu. Söyle şimdi bana, senin soyismin nedir?"
"J-Jeon... Jeon."
"Evet, öyle. Her zaman en iyileri senindi, ve bu soyisme sahipsen, arzu duyduğun her şey gerçek olur Jeongguk. O şey her neyse.. Ona sahip ol. Çünkü sen benim gibi birisinin oğlusun, çünkü sen bir Jeon'sun."
Sakinlik içinde söylediği narsist kelimeler benim aslında ne kadar özenle yaratılmış bir varlık olduğumu fark ettiriyordu bana, annem gibi.
"Bugüne kadar bir kere kızdık mı sana, bir kere olsun görüp beğendiğin şeyin alınmadığı, yahut söylemlerini ikilettiğimiz oldu mu, oğlum?"
"Hayır anne," dedim. "Olmadı." Kafamı kaldırdığımda bana şeytan misali gülümsediğini gördüm. "Evet..." dedi ve devam etti.
"Bu döngünün bozulmasına izin veremezsin. Kimsenin canını yakmasıma izin veremezsin, zira sen en büyüksün, en zenginisin, en güçlüsün. Gerekirse üz, senin gibi eşsiz bir insanın üzülmesindense, onlar üzülsün. Baban gibi, elde edene kadar pes etme. Engel mi çıktı karşına, engeli geçme Jeongguk..." dedi ve ansızın saç tutamlarımı settçe çekiştirerek kulağıma doğru fısıldadı. "O engeli yok et."
Kalbim hızlanmıştı, annemin söylemleri kulağımda ve usumda çınlıyor, en iyisinin ben olduğumu tekrar ve tekrar anlamamı sağlıyordu. Eğildi ve çekerek canımı acıttığı saçlarıma bir öpücük kondurdu. Usulca konuştu ardından,
"İsteriz, alırız, oğlum."
Her zaman yinelediği cümleyi tok bir tonla söyledi ve yatağımdan kalktı, umursamazca ışığımı kapatarak "İyi uykular." diyerek odamdan çıktı.
Anne ve babamın her zaman söylediği gibi; ister ve alırdım.
Onlar gibi yüce olmak zorundaydım, böyle yetiştirmişlerdi beni.
Jeon Jeongguk'tum ben.
×××
İnstagram Sohbeti
jeonggukjeon
iki saat sonra okulun oradaki kafede ol
konuşmamız gereken konular varchimjim
Ne?jeonggukjeon
iki saat jimin
görüldü×××
jeongguk'un gözünde her şey bir oyundan ibaret, resmen oyun oynuyorlar. belki fark etmemişsinizdir diye söyleyeyim dedim :d
ŞİMDİ OKUDUĞUN
war of hormone ✓
Fanfictionhormonların savaşında büyük bir penisin varsa 31-0 öndesindir texting, düzyazı hate love