o zaman başlıyoruz!

8 1 0
                                    

Aselin grupla ilk buluşması biraz tuhaftı. Zaten bu aralar etrafındaki her şey  tuhaftı. Ama biraz tuhaftı derken belki durumu fazlasıyla hafife almış olabiliriz.

Çınar: Aselcim çok sevindim fikrini değiştirmene. İyi ki bize katıldın, pişman olmayacaksın, efso bir grup olacağız!

Lemi: Ok o zaman bi sesini duyalım Asel arkadaşımızın dimi?

Lemi sandalyesinin yanında duran gitarı aldı ve Asel'e tekrar dönüp ne söylemek istediğini sordu. İşte tam bu anda Asel bu gruba katılmanın ne kadar kötü bir fikir olduğunu tekrar içinden geçirirken Çınar olaya müdehale etmek için araya girmeye çalıştı fakat ne fayda...

Lemi: Eee en çok sevdiğin şarkı ne? Ya da ne söylemek istersen...

Asel: Kafeteryanın ortasında müzik grubunuza seçme mi yapacaksınız?

Çınar: Yo yo müzik 'grubumuz' tatlım benim...

Toprak: Daha bi şey belli değil Çınar, yavaş abi.

Lemi: Yeni kızın sahne korkusu var sanırım.

Barın da gülmeye başlayınca Asel bu dörtlüye iyice ayar olmuştu. Zaten ön yargılıydı ama bu ukala tavırlar katlanılacak cinsten değildi. Konuşma tarzları, sosyal ortamları, arkadaşları  o kadar farklıydı ki... 4'ü bir yuvarlak masada oturmuş, onun hakkında, sanki önlerinde 20 dakikadır dikilmiyormuşçasına konuşuyorlardı. Çınar onun sesinin ne kadar güzel olduğunu anlatıyordu, Lemi de kanıtlamasını istiyordu.  Asel'in içi sıkılmıştı artık ve birden kafeteryanın bulunduğu avluyu  saracak bir sesle başladı şarkısına.Nasıl başladığını hatırlamıyordu ama gözleri kapalıydı. Avluda sesi çınlıyordu ama onun duyduğu tek şey kalp atışlarıydı. Sesi duyan herkes dikkat kesilmişti. Gruba gelince, büyük şok oldu diyebiliriz. Çınar haklıydı hatta anlattığından daha duru, daha orijinal, çok kuvvetli bir sesi vardı Asel'in. 

Asel'in şarkısı bitince kapalı gözleri alkışlar eşliğinde açıldı. Bu seferde avluda alkış ve ıslık sesleri yankılanıyordu. Fakat ukala dörtlü şoktan olsa gerek tepkisiz Asel'in suratına bakıyorlardı. Çınar Lemiye dönüp: Nasıl göt oldun ama! Kanıtta kanıt, al sana kanıt.

Çınar: Aselim be!! inlettin can kuşum bu avluyu!!

Toprak ayağa kalktı, elini Asel'e tebrik edermişçesine uzatarak: Gerçekten güzel bir sesin varmış Asel, bize katılman hepimizi çok mutlu edecek.

Toprağın avucundaki el buz gibi soğuktu. Asel heyecandan Toprağın dediklerine tam odaklanamamıştı bile. Gözlerinin içine bakıyordu ama sokakta bir daha görse herhalde tanımadan yanından geçip giderdi. Fakat durum Toprak için farklıydı. O Asel'in gözlerine kilitlenmiş bakıyordu fakat heyecandan değildi bu. Asel onun ilgisini çok çekmişti. Hemde  tanıştıkları ilk andan beri.

Lemi: Wow. Ok. O zaman başlıyoruz! Yarın sana atacağımız konuma gelirsin. Biz genelde benim evdeki stüdyoda çalışıyoruz. Oldu bu iş dediğimizde kayıt için Barının babasının stüdyolarında kayıda giriyoruz. Yarın bi sesini keşfederiz, notalarını buluruz, senkronize oluruz. Zaten benim ev okula yakın.

Toprak: Sen nerde oturuyordun bu arada Asel? Uzaksa ben bırakırım seni.

Asel: Yani okula çok uzak değil ama kaç saat sürüyor ki provalarınız?

Çınar: Tarabya tarafı Baran sana yakın, hani şe...

Toprak: Sen nerden biliyorsun?

Çınar: Ben bir haftadır ikna turundayım koçum, dersime çalıştım, babasının yengesinin ortanca çocuğunun ismini bile söylerim, o kadar yani.

Asel gülmeye başladı. Lemi, Toprak, Çınar hepsi gülüyorlardı fakat Barın tepkisizdi. Hemde fazlasıyla tepkisiz. Onun bu tepkisizliği Leminin gözünden kaçmamıştı. Belki gününde değildir diye üzerinde durmadı. Çünkü grubun geri kalanının keyfi gayet yerindeydi. Asel'i sevmişler gibi gözüküyordu. En çokta Toprak. O ağırbaşlı, ciddi, az konuşa, hatta donuk diyebileceğimiz Toprak'ın içinden 'arkadaş' canlısı bir pıtırcık çıkmıştı adeta. Asel ile en çok konuşan oydu. Masada yanına yer açıp, Asel'i oturtup 45 dakika boyunca grubu, tarzlarını,yarışmayı anlattı. 

Lemi: Oldu o zaman gençler ben kaçar. Yarın buluşuyoruz!

Barın: Tamamdır ben de eve geçiyorum o zaman. Yarın görüşürüz.

Çınar: Asel dersin kaçta bitiyor bugün?

Asel: Bitti.

Çınar: O zaman Barın bıraksın seni hem yolu öğrenir. Kankimizsin artık sen bizim. Sen bize, grubumuza zaman ayıracaksın, bizde seni toplu taşımada zaman kaybetmene göz yumacağız. Olmaaaz! Dimi bro?  Barın?

Toprak: Yani ben de bırakırım, yani bırakabilirim...

Çınar: Abisi? Barın? Yolunun üstü. Mila'dan mı korkuyorsun?

Toprak: Benc...

Barın: Yok tamam Toprak ben bırakırım, hem sana ne alaka Tarabya. Gidelim mi Asel?

Barının bu bırakma olayını kabullenişine Lemi çok şaşırmıştı. İki ihtimal vardı ya önceki solistin grubu ansız terketişinin nedeni sevgilisi Mila olduğu için ya da ... aman neyse. Klasik dengesiz Barın ne yapacağını hiç bir zaman tahmin edemezsiniz zaten.

Barın: Al bakalım bu kaskı sen tak. Umarım motorla bir sıkıntın yok. 

Asel: Yok. Korkmam.

Dedi ama neden dedi o bile bilmiyordu. Asel bugün ikinci kez düşünmeden eyleme geçmişti. Hiç motora binmemişti ki korkup korkmadığını bilsin. Kaskı bile nerden bağlayacağını anlamak için elinde döndürüp duruyordu. Kafasıda çok karışıktı sürekli nasıl bu olayı kabul ettiğini düşünüp duruyordu. Bu arada elindeki kaskı döndürmeye devam ediyordu. Bu saçma uzun kask keşfi Barının dikkatini çekti.

Barın: Yardıma ihtiyacın var sanki?

Dedi ve kaskı Asel'in elinden aldı, kafasına geçirmek için at kuyruğu yaptığı saçlarını açtı ve çenesinin altına getirdiği kaskın kopçasını taktı. Dışarıya çok saçma bir görüntü veriyorlardı. Çok yakınlarmış gibi. İki sevgili gibi. Bir anlığına Barının gözleri Aselinkilere kilitlendi. Tam o anda bir korna sesiyle irkildiler. Çınar yanlarından arabasıyla geçiyordu Lemiyle beraber. Çınar her zaman ki gevşekliğinde selamını verip arabasıyla ilerlerken, Lemi olayı çözmüştü. İşte şimdi Barının sessizliği, göz kaçırmaları anlam kazmaya başlamıştı. Lemi yan koltukta kendi kendine homurdanırken, Çınar onun hareketlerine anlam vermeye çalışıyordu.

Lemi: Aferin abi. Aferin Çınar. İyi bok yedin!



Senin Gibisi YokHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin