Bir ejderin sahip olduğu uzun yaşamın onu sabırlı, muazzam gücününse korkusuz yapacağını düşünen kim varsa yanılıyordu. Draal ve Lludu'nun, Varna üzerindeki sonsuz çekişmelerine taraf olmasını umdukları ejderleri, ebeveynlerinin ilgisinden mahrum kalmış kavgacı çocuklara benzetmekle gerçek doğalarına ne derece yaklaştığımı elbette bilemezdim.
Dalia
Bölüm 5
Saatlerdir hisarın altındaki kabirlerde yankılanan çığlık sesleri yerini belli belirsiz inlemelere bırakmıştı. Kanla kızıla boyanmış beyaz örtülerin arasında az önce doğum yapmış perişan halde bir kenara atılmış gibi duran iki kadın vardı. Ürkek hıçkırıklarla sarsılan bedenini toplayıp kollarıyla saran biri nafile çıplaklığını gizlemeye çalışırken diğeri bacaklarının arasından sızmaya devam eden kana rağmen kıpırtısız yatıyordu, çoktan ölmüştü.
Bebeklerin tuhaf şekilde eğilip bükülmüş cansız bedenlerini defalarca bu işlem için kullanılmaktan kararmış, pirinçten geniş kazanın içine bırakan yaşlı ebe günahlarını temizleyecek kıvılcımı çaktı. Ejder ateşini besleyen sıvının olduğu kazanın içinden yükselen alevler kısa sürede içinde ne var ne yoksa tüketecekti. Yaşlı kadının kırışıklarla çevrelenmiş gözleri tavana doğru ilerleyen kara dumanı takip etti. Yağlı ve pis duman yanından geçtiği her yerde izini bırakırken yaptıklarının sorumluluğundan kaçması mümkün müydü?
Bakışlarını yaşlılığın getirdiği kahverengi lekelerin kurumuş kan izlerine karıştığı iskeleti andıran etsiz parmaklarına indirdi. Hayatını dünyaya yeni canlar taşımakla geçirdikten sonra bunca masumun ölmesine göz yummak yorgun kalbini parçalıyordu. Yine de acılarını dindirip, onları hayatta tutmaya çalışmak için dayanmak zorundaydı. Zira başarısızlıkla sonuçlanan deneyleri Ejder Kraliçesini daha da acımasız, sabırsız ve öfkeli yapıyordu.
Malda'nın dikkatinin yattığı yerde inlemeye devam eden genç kadına döndüğü fark eden yaşlı ebe, iki büklüm bedeninden beklenmeyecek bir çeviklikle hareket ederek kenardan kaptığı temiz bir örtüyle eski minderlerden bozma yer yataklarının yanına seğirtti.
"Sen kocakarı! Biraz daha sesini kesmesini sağlamazsan, boğazını kesivereceğim." Malda sinirle ellerini uzun eteklerine sürterken homurdandı. "Zaten bir işe yaradıkları da yok."
Aldığı örtüyle genç kadını sarıp sarmalayan ebe fısıldadı. "Sus kızım. Geçti bitti. Her şey yoluna girecek artık."
Derinden gelen bir hıçkırıkla sarsılan genç kadın şiddetle başını salladı. Dehşetle kocaman açılmış gözlerinde deliliğin izleri vardı. "İçime ne koyduklarını bilmiyor musun?" Yuvalarında tedirginlikle dönen gözleri etrafı tararken boynunu uzatarak mırıltısına devam etmeden önce yaşlı kadına olabildiğince yanaştı. "Bir yaratık... Karnım büyürken rüyalarımda hep onu görüyordum. Çirkindi çok çirkin..."
Endişeyle düz elbisesinin geniş cebini karıştıran yaşlı kadın el yordamıyla bulduğu ince uzun metal kutunun kapağını açıp içinde muhafaza ettiği iğneyi kavradı.
Genç kadın bir eliyle yakaladığı ebenin zayıf kolunu tırnaklarını geçirmek istercesine sıktı ve panikle fısıldadı: "Çirkindi diyorum! Mor saçları ölü gibi bembeyaz bir yüzü vardı."
Çıkışa yönelmiş Malda genç kadının mırıltısına dikkat kesilerek olduğu yerde durdu ve omzunun üzerinden geriye doğru bakarken sordu. "Ne dedi o?"
"Anlamsız şeyler." Göz ucuyla Ejder Kraliçesini takip eden ebe, yaptığı iğnenin ardından harfleri yan yana getiremeyerek derin bir uykuya dalan genç kadının başını nazikçe minderin üstüne, boş şırıngayı da gizlice altına bıraktı. "Baksanıza, yorgunluktan gözlerini bile açık tutamıyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gael Yazıtları II
FantasíaBasılı bir eser olan Mühür Kıran (Gael Yazıtları I) kitabının devamıdır. Lekesiz, bembeyaz bulutların arasında zahmetsizce süzülüyordu. Rüzgârın çelik keskinliğindeki soğuk dokunuşunu teninde hissediyor, buna rağmen canı yanmıyordu. Damarlarında g...