Bana Gabreth'in oyuncağı diyorlardı. Anne ve babasının sevgisinden uzak büyüyen bir çocuğun peşinden yerlerde sürüdüğü, dolgusu dışına çıkmış, yarım yamalak dikişlerle parçalarına tutturulmuş, bez bir oyuncaktan farkım yoktu. Ne beni bir kenara atıp vazgeçebiliyor ne de iyi davranmayı biliyordu.
Dalia...
Bölüm 10
Eğitim alanına tepeden bakan ahşap çıkmanın üzerinde dikilen Mai, bakışlarını Kyte'a çevirmeden önce beklemekten sıkılmış görünen diğerlerinin üzerinde gezdirdi. Hazırlanmak yerine kendi aralarında konuşup şakalaşmakta sakınca görmeyen çaylakların içlerinden sadece biri yüzünü kaldırıp Mai ile göz göze gelirken utangaç bir ifadeyle gülümsedi. Tek eliyle başının arkasındaki saçları karıştıran Dag'ı fark ettiğine dair herhangi bir tepki vermeyen Mai geri çekilip Kyte'a döndü. Onay verircesine başını sallayan adamın elleri önündeki ahşap küpeşteyi sıkıca kavramıştı. Derin bir nefes alan Mai gözlerini kapatmadan önce kendini telkin etmek istercesine mırıldandı: "Bunu başarabilirim."
Diğerlerinin toparlanmalarını ve eğitimlerini ciddiye almalarını sağlamanın tek yolunun gerçek bir savaş deneyimi yaşamaları gerektiğine inanan Mai, planlarını önce Talren'e açmıştı. Kyte'ı daha fazla yıpratmak istemeyen genç kız her ne kadar onu bu işten uzak tutmak istese de dileğini gerçekleştirmesi mümkün olmamıştı. Sonuçta Kyte, Suira savaşının en önemli görgü tanıklarından birisiydi ve Mai günlerini savaşa katılmış kişilerin zihinlerinden topladığı anıları kullanarak kendi savaş sahnesini düzenlemek için hazırlanmakla geçirmişti. Önce ihtiyacı olan gücü toplamak için kendini etrafa açtı. Bu daha çok suya düşen bir damlanın etrafa yayılması gibiydi. Her defasında çemberi genişletiyor şehrin sınırlarının ötesine bile uzanıyordu. Zarif ve belirsiz dokunuşunun canlılardan aldığı ancak serin bir esintinin tenlerinden çalacağı ısı kadardı. Zararsız ve fark edilmez. Sızdırdığı güç içine dolarken Mai, defalarca üzerinden geçtiği sahneyi zihninde bir kez daha inşa etti. Genç kız aşağıda olacaklardan habersiz bekleyenlerin düşüncelerine uzandı. Daha önce olduğu gibi onları kendi anılarında hapsetmeyecekti. Hiçbiri etraflarındaki gerçeklikten koparılıp, zihinlerine yerleştirilen bir oyunun içinde olduğunu anlayamayacaktı.
Gök gürültüsünü andıran ses şehrin kakofonisini bastırarak yankılandığında tüm gözler şaşkınlıkla bulutsuz ve mavi göğe çevrildi. Havada yağmur kokusu yoktu. Çok geçmeden geniş kanatların gölgesi üstlerine düşüp geçtiğinde kimse olduğu yerden kıpırdamaya cesaret edemedi. Nefesini tutmuş ejderin ardından bakan Mai'nin diğerlerinden tek farkı tüm bunların gerçek olmadığını biliyor olmasıydı. Yanı başında dikilen Kyte'ın sert komutu kulaklarında çınladığında durduğu yerde sıçrayıp, yaptığı işe hayran olmaya ara verme zamanının geldiğini anladı. Hızla harekete geçen diğerlerinin, tüm kayıtsızlığı tıpkı genç kızın tahmin ettiği gibi bir anda yok oluvermişti. Mai tatminle gülümserken, onlara ayakta durabilme gücünü verenin soğukkanlılığını bir an olsun yitirmeyen Kyte'ın varlığı olduğunu görebiliyordu.
Yine de ejder, görkemli kanatlarını iki yanına toplayıp hızla şehre doğru dalışa geçtiğinde bilincini yitiren birinin düşüp bayıldığını bir diğerininse pantolonunun koyu bir ıslaklıkla lekelendiğini fark etti. Ejderin keskin pençeleri surların üzerindeki askerleri biçip geçtiğinde daha fazla dayanamayan bir başkası içinde sabah kahvaltısından geriye kalan ne varsa çalışma alanın kenarına bıraktı. Olanları sessizce izlemeye devam eden Mai her şey başlamadan önce onları böylesine çaresiz bir durumda görmekten hoşlanacağını düşünmüştü ancak şimdi yanıldığını anlıyordu.
Genç yetenek sahipleri, Kyte'ın komutlarını harfiyen yerine getirirken bazılarının yüzleri kireç gibi solmuş olsa da konumlarını bırakmayarak ejderin saldırılarına karşı güçlerini doğru bir şekilde kullanmaya gayret ediyorlardı. Alınlarında beliren ter damlaları harcadıkları eforun en belirgin işaretiydi. En azından çabalarının boşa gitmediği bilmek genç kızı yüreğine çöreklenmeye hazır bekleyen vicdan azabından koruyabilirdi. Belki de artık bir son verme zamanın geldiğini düşünürken savaş borazanlarının sesi yükselerek etrafında yankılandı ve Mai hazırladığı sahnenin usulca parmaklarından kayıp gittiğini hissetti. Gücünü beslemek adına her defasında da daha öteye uzanması olaylar üzerindeki hakimiyetini kaybettiriyor olmalıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gael Yazıtları II
FantasiBasılı bir eser olan Mühür Kıran (Gael Yazıtları I) kitabının devamıdır. Lekesiz, bembeyaz bulutların arasında zahmetsizce süzülüyordu. Rüzgârın çelik keskinliğindeki soğuk dokunuşunu teninde hissediyor, buna rağmen canı yanmıyordu. Damarlarında g...