Sabah saat on bir civarı, kasabaının yakınında,ormana uzakta bir çocuk parkında Alice ve Ori paten kayıyorlardı.
Çevik ve esnek hareketleriyle birbirleriyle yarışıp gülüşüyorlardı. Birkaç saat geçince yoruldular ve tel duvarın önündeki banka yayıldılar. Alice, Ori'nin dizlerine yattı. O an yapılacak en iyi şeyi yaptı Ori, Alice.2in saçlarını örmeye başladı.
''Sana çok yakışıyor.''
''Hm?''
''Örgü.''
''Bilmem ki...''
O sırada Alice'in telefonu çaldı.
''Ah, hiç konuşasın yok...''
Ori, telefonu onun yerine aldı.
''Arayan Marsh Ağabey. Açayım mı?''
Alice, Marsh'ın ismini duyunca ayağa kalktı ve telefona cevap verdi.
''Ağabey? Selam. Hm hm. Şey... Evet? Cidden mi? Haha tamamdır! Olabilir... Görüşürüz.''
Telefonu çantsaına doğru attı hafifçe. Ori merakla ona bakıyordu.
''Ne dedi?''
Alice patenlerini ayağından çıkarırken devam etti.
''Marsh ağabey bizi kafesinde kahvaltıya davet etti. Kahvaltı yaptın mı?''
''Hayır.''
O da patenlerini çıkarmaya başladı.
Kafenin kapısına asılı çan iki kere, ardından iki kere daha çaldı.
Kafe, kahverengi küçük daire ahşap masalardan ve yeşil demir tel sandalyelerle doludu. Bir duvarda sarmaşıklar, diğer duvarda raflar, raflar dolusu kahve çeşitleri sergileniyordu.
''Biz geldiik!''
Onlar seslendikten hemen sonra mullet tarz bembeyaz saçlı genç-yetişkin ve üstünde ''Marsh's Coffee'' damgalı mutfak önlüklü bir adam perde kapılı bir odadan çıka geldi.
''Günaydın hanımlar, geçsenize.''
Alice, arkadaki personel odasına girdikten sonra Ori, Marsh'a fısıldadı.
''Biraz yardım edersin değil mi?''
Marsh, ona bakıp bir gülümsemeyle göz kırptı.
Ori, neşeyle gülümsedi. ''Teşekkürler Amca, sen en iyisisin!''
''Demek amca ha!''
Elindeki menüyü rula yapıp kafasına geçirdi.
''Haha, özür dilerim amca.''
Bir çocuk gibi koşuştura koşuştura Alice ile aynı odaya girdi.
Oda sıradan bir mutfaktı. Fakat bir insanın kahve ve kahvaltıdan bekleyebileceği her şeyin doğduğu yerdi orası. Bazen Mars dostlarını buraya çağırır, mutfakta yeni tarifler keşfeder, ve beğenirlerse kafe menüsüne eklerlerdi. Normalde bu odaya birilerini alması yasaktı. Mars, Alice ve Ori ile samimi olduğu için onlara birkaç ayrıcalık sunuyordu sadece.
Marsh elinde orta boy, ahşap bir tepsiyle girdiği mutfağa.
''Tarifi tamamen bana ait olan, henüz hiçbir jürinin tatmadığı peynirli Marsh kahvaltısı!''
Alice güldü. ''Ne sıkıcı bir isim.'' Ori dudaklarını yaladı ''Ne peyniri acaba?''
Marsh'ın tepsiyi masaya koymasıyla kapının çanının çalması bir oldu.
''Müşteriye bakıp geliyorum, siz bensiz başlayabilirsiniz.''
Odada sadece Alice ve Ori vardı artık. Alice gülümsedi.
''Bence onu beklemeliyiz.''
''Bence de.''
Ori devam etti.
''Hey, benimle zaman geçirmeyi seviyor musun?''
''Bu nasıl bir soru böyle, evet bu yüzden her gün beraberiz ya!''
''Haha yine de senin de istekli olduğundan emin olmak itedim...
Kahvaltıdan sonra benimle sinemaya gelir misin?''
Gözleri parlıyordu. Alice o sırada göz kontağı kurmasa da Ori ona bakmayı sürdürdü.
''Tabii, ne izleyeceğiz?''
Ori biraz zorla gülümsedi.
''Senin seçtiğin bir tane olsun.''
Birisi üç kez kapıyı tıklattı sonrada Marsh içeri girdi.
''Ah, başlamamışsınız.''
''Biz jüriyiz, ilk tepkimizi görmen gerek!'' dedi sahte bir ciddiyetle.
Marsh kıkırdadı ve karşılarındaki sandalyeye geçti.
İlk olarak Ori'ye baktı. Yüzü asık, biraz modu düşmüş gibiydi.
Alice ilk ısırığı aldı. ''Mmmm! Leziz! Eline sağlık Marsh Ağabey!''
Marsh gururlu gülümsedi ve teşekkür etti.
''Sen de yesene Ori.'' dedi Alice. ''Çok güzel.''
Alice'e baktı ve küçük bir tebessüm edebildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölü Gözler
Roman d'amourOoi, fotoğrafçılık bölümünü yeni bitirmiş bir mezundu. Şehir hayatını geride bırakıp en yakın arkadaşlarını görmek için vapurla adaya gidiyordu şu an. Yıllardır görmemişti onları... Denize derin derin bakıyordu, kafasından çıkmayan düşüncelerle başa...