Medya:Pim Stones-The Life We Could Have Had
Rest your head onto my chest,
I'll tell you stories of the life we could have had...(Başını göğsüme yasla,
Sana eskiden yaşayabilecek olduğumuz hikayeleri anlatacağım.)"Harry, neden Tom'u içmeye davet etmiyorsun?"
Yeşil gözler kızıl arkadaşının kahverengi gözlerini buldu ve bu cümleyi beklemediğini belirtir şekildedir duraksadı."Onun Fransızca bildiğini söylemiştin.Eminim bizden daha iyi anlaşırsınız."diye devam etti Ronald.Draco başını şiddetle sallayarak ona hak verdi ve gümüş gözleri parladı heyecanla.Tom hala ona video ile neler öğrendiğini söylemeyi istemiyordu.Draco elbette ona işe yarayıp yaramadığını sormuştu ve Tom ona teşekkür etmişti."Bunu yapmayacağım.Beni anlamasını istemiyorum."
"Ama sürekli ağlıyorsun, Harry.Teselli etmeye çalışıyoruz ama seni anlamadıkça bunu yapamayız."
"Şimdi değil!"diye patladı elleri titrerken.Ronald uzanıp ona saldırma ihtimalini zerre umursamadan ufak elleri tuttu ve başını salladı."Hazır olduğunda.Sadece izin ver, sana dokunsun."
Genç adam titremeyi bırakmayan ellerini çekti ve sandalyenin arkasına koyduğu ceketini alarak hızlıca çıktı öğretmenlerin odasından.Kimsenin takip etse de yetişemeyeceği bir hızla ofisine gitmiş, çoktan hazırladığı çantasını alıp kilitleyerek çıkmıştı odasından.Çantasını omzuna astı ve hiçbir öğrencisiyle karşılaşmamaya çalışarak çıktı okul bahçesinden.Yeterince uzaklaştığında tıpkı elleri gibi bacakları da titremeye başlamış, duvara tutunarak durdurmuştu kendisini.Sırtı sarsıldı ve ilk hıçkırık döküldü dudaklarından.Gözlerinden yaşların süzülmesi gecikmedi, yaslandığı eski tuğla duvarda sessizce ağlamaya başladı.Ona bakan insanlar olsa bile Harry umursamayacak kadar yorulmuştu.
Tom'un onu kendisinden uzaklaştırma ihtimali onu korkutuyordu.
Söylemekten deli gibi korkuyordu.
Sarışın bir kadın yanına geldiğinde ve omzuna sıcacık eliyle dokunduğunda ne kadar zaman geçtiğini bilmiyordu.Gözlerinden yaşlar sürekli ama sürekli düşüyordu, yakında vücudunda sıvı kalmayacağına emindi.Kadın hiçbir şey demeden omzunu okşamaya devam etti ve Harry sakinleşene, en azından hıçkırmayı bırakana kadar orada kaldı.Harry çantasındaki telefonun sesini zar zor duyarken kadın izin ister bakışlarla çantasından telefonunu çıkardı ve hızlıca açtı.Harry aksini belirten hiçbir şey demedi.Sadece Tom'a sarılışına ihtiyacı vardı.Kokusuna boğulmak, geceyi onunla, kabus görmeden geçirmeye ihtiyacı vardı.
Özlemle hıçkırdı.
Ses çıkarmamak için dudaklarını ısırırken kadın endişeyle konuşuyordu telefona.Sonunda kapattı ve Harry'nin çantasına koyup sırtını sıvazlamaya devam etti."Senin yaşlarında bir kızım var.Bazen böyle sulugöz oluyor ve en ufak şeye bile ağlıyor.Ama ağlanacak kadar büyük meseleler değiller.Hiçbir zaman.Sadece akışına bırak ve olacaklar olsun.Sen kaçtıkça her şey üzerine gelir."dedi rahatlatıcı sesiyle.Genç adam başını dizlerine gömdü titrek nefesini verirken."Arkadaşın birazdan burada olacak ama sana çikolata almama izin ver.Rahatlatır eminim, yorgun gözüküyorsun.Belki de ihtiyacın olan tek şey şekerdir!"
"Tom, sadece Tom'a ihtiyacım var."diye mırıldandı kadın ona çikolata almak için markete giderken.Uzun olduğunu düşündüğü dakikaların sonunda kadın elinde sütlü çikolata paketiyle belirmişti.Küçük parçaları Harry'nin dudaklarına zorladı ve genç adam zorlukla yedi.Kabul etmek istemese de iyi gelmişti, sıcak dili üzerinde dağılan tat kötü hislerini uçuruyor gibiydi.Yakınlarda bir araba dururken kadına zorlukla gülümsedi, çatallı sesiyle konuştu."Teşekkür ederim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Malédiction D'éternité // Tomarry
Fanfiction"Hiçbir hayatında neler olacağını bilemezsin.Bazısında sırada bir insan olursun,karşılaşırız ve tekrar,usanmadan aşık oluruz birbirimize.Bazen de ölüm yakındır,sadece sarılıp bol şanslar dilerim." "Bunları nasıl görüyorsun?Nasıl biliyorsun?" "Çünkü...