1. Bölüm: "Doğum Gününü Bozan Evlenme Teklifi"

38.9K 3.4K 8K
                                    

KIŞ, 30 Aralık 2015

(Taehyung kaza geçirmeden üç yıl önce)

Elit mekanlardaki tuvaletler her zaman yaratıcı olmak ile saçmalamak arasındaki ince çizgiyi aşar, birbirlerine karıştırırlardı. Tabela tasarımları da saçmalıklarına dahildi. Soldaki kapının üzerinde bir kedi resmi varken sağdaki kapının üzerine bir horoz resmi vardı. Siyah kalemle çizilmiş ve boyanmıştı. İkinci şişeden sonra başımın yeterince döndüğü yetmiyormuş gibi bir de işemek için adeta şifre çözmeye çalışıyordum.

Erkekler tuvaletinin hangi kapının ardında olduğunu öğrenmek için her şeyi düşündüm. Erkeklerin sağ eline bir gönderme olsun diye sağ kapıda olduğunu bile düşündüm. Sonra horoza anlam veremedim. Siktiğimin horozu benime dalga mı geçiyordu?

Batman'daki kedi kadından ötürü sol kapıdaki kedi, kadınlar tuvaletine ait olabilir miydi? Ancak herkes Batman izlememiş olabilirdi. Neden böyle bir şey yapsınlar?

Sorularım, çözümlerim, tabelalar... hepsi birbirinden saçmaydı. Tek istediğim işemekti. Bunun için zahmet çekip beyin yaktığıma inanamıyordum. Bir daha asla elit bir mekana gelmeyecektim. Evde vişneli meyve suyunun içine votkayı karıştırıp içmek şu anda gözüme her şeyden daha mantıklı ve güzel görünüyordu.

"Yeter..." diye mırıldandığımda pantolonumun kemerini çözmeye başladım. "Buraya işeyeceğim." Bunu sırf sinirimden ötürü yapıyordum. Biraz da şunu merak ediyordum, benden başka kapıları karıştıranlar da oluyor muydu?

Kemerimi tamamen çözüp pantolonumun düğmesine yöneldiğim anda kedi resimli kapı hızla açıldı ve genç bir kadın dışarı çıktı. Çözülmüş olan kemerime göz ucuyla, dikkatsizce, bakıp gitti. Eğer iki-üç saniyeliğine gecikseydi muhtemelen gözleri penisimde olacaktı.

Pantolonumun kemerini hızlıca düzelttiğimde horoz resimli kapıya yöneldim. İşaret parmağımı aptal horoza doğrultarak, "İşte seni avladım!" dedim. "Kim Taehyung tarafından avlandın, şerefsiz horoz!"

Ağır kapıyı omzumla iterek açtığımda uzun boylu bir adama rastladım. Mavi renkli saten gömleği, siyah mermerlerle döşenmiş olan lavaboya renk katıyor, sarı ışığın altında ışıl ışıl parlıyordu. Ellerini yıkadığı için arkası dönüktü ve siyah dar pantolonunun kalçalarını ve kaslı uyluklarını nasıl sardığını görebiliyordum. Güzel bir görüntüydü. Bir erkeğin yönelimini dikkate almadan istediğim gibi inceleyebilirdim, ciddi düşünmek zorunda değildim. Bu adam tam da hayallerime yakışıyordu.

Kapının önünde uzun süre durduğum için olsa gerek, adam aniden arkasına döndü ve suratıma baktı. Onun vücuduna bakarken yakalanmıştım ama umurumda değildi. Az kalsın yabancı bir kadın penisimi görecekti, bundan ötesi beni kesmezdi.

Nezaketen adamın gözlerinin içine baktım. Amacım gülümseyip geçmekti ancak iki şişe biradan sonra bile ciddiye alabileceğim bir şeylerle karşılaşabiliyordum. Garipti ama yaşanıyordu. Onun gözlerini fazla ciddiye aldım. Zihnime yerleştirdiğim bir çift siyah göz, bana çocukluğumda izlediğim çizgi filmlerden birini hatırlattı.

Bambi.

Gözleri, bir ceylanın büyük ve ışıltılı gözlerini andırıyordu. Güzeldi, belki de bir daha asla rastlayamayacağım türden bir güzelliğe sahipti. Bu yüzden ona vaktim varken daha fazla bakmalıydım.

Adam, neler olduğunu anlayabilmek için, "Beni birine mi benzettiniz?" diye sordu.

Ah, keşke çevremdeki birine benzeseydin... Yarısını topladığın sarı saçlarını bile kimsede göremedim.

Dört Mevsim | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin