4. Bölüm: "Ben Değiştim Sen Aynı Kaldın"

22.8K 2.7K 6.8K
                                    

Bol kıskanmalı, toxic bir bölüm ile geldim. Keyifli okumalar dilerim *Mariah'dan Sonsuz Kalplerle*

--------

Jungkook, kapıyı açabilmek için beni kenara çektiğinde sessiz kaldım, hatta nefesimi bile tuttum. Sanki nefes alırsam kapının ardındaki kadın benim kim olduğumu hemen öğrenecekti. Öylesine korktum ki Jungkook'un gözlerinin içine bakıyor, beni rahatlatmasını bekliyordum. Ancak o, benimle oyalanmak yerine kapıyı açtı.

Kadınla göz göze gelmiş olmalıydı ki yanağındaki gamzeyi göstererek gülümsedi. Samimiyetten uzak, gergin bir gülümsemeydi. Kendini kastığında o gamzeyi en net şekilde insanlara sergiliyordu. Ben onun suratına dalıp gitmişken kadına şöyle söyledi, "Öğrencimle özel bir konu konuşuyoruz. Danışman öğretmeni olarak ona zor bir zamanında destek olmaya çalışıyorum."

"Ah, öyle mi?" dedi kadın. Sesi tanıdık gelmişti. Dersime en az bir kere girdiğine emin oldum. "Kusura bakma, rahatsız ettim. İşim çıktığı için binadan ayrılmak zorundayım da kulüp odasının anahtarını benim ofisime bırakır mısın?" İki anahtarın birbirine sertçe çarptığını duydum. Jungkook, kadının uzattığı anahtarı kavradı. Ardından hiçbir şey sormadan, her şeyi biliyormuş gibi cebine attı. Kadın, anahtarları teslim ettikten sonra şöyle devam etti, "Daha sonrasında ofisimin kapısını da kilitlersin. Yarın anahtarlarımı senden teslim alırım."

İlk günden ofis anahtarlarını teslim etmek epey cesur bir hareketti. Jungkook'a bir gün içinde bağlanan tek kişi ben değildim. Bu adamın çok farklı bir yeteneği vardı. Sanki ilahi bir güç tarafından kutsanmıştı. Herkes onu seviyor ve güveniyordu. Durum böyle olunca elbette birçok şey bana özel kalmıyordu. Jungkook'tan herkes etkileniyordu. Hem de herkes... İyi oynacağımı iddia etmiş, Jungkook'a hava atmıştım ancak bu kadar fazla rakibim varken nereden başlayacağımı, nasıl yürüteceğimi bilmiyordum.

"Yarın okulda olmayacağım, ama sekreterimi buraya gönderebilirim." dediğinde kadına gülümsemeye devam ediyordu. Belki de her şey tam olarak orada saklıydı. Kısılan ceylan gözleri, kırışan burnu ve parlak gülümsemesi bir hazine sandığındaki en değerli parçalardı.

"Öğrencin iyi mi?" diye sordu kadın. Onun ısrarcı tavırları beni fazlasıyla korkutuyordu. İyice duvara yaslandığımda Jungkook'un ikimizi de kurtarmasını bekliyordum.

"Zor bir dönemden geçiyor. Ailevi problemleri yüzünden vize haftasını iyi geçiremedi. Ben de onunla konuşmak istedim."

"Ah,kıyamam..." Kadının ses tonu, Jungkook'un üstün oyunculuğundan ne kadar etkilendiğine dair en iyi kanıttı. "Çok üzüldüm. Umarım iyi olur."

Jungkook başını salladıktan sonra kadınla kısaca vedalaştı. Kapıyı yavaşça kapattığında gözleri direkt beni buldu. Böylesine garip ve ciddi bir anda canım gülmek istemişti. Dudaklarım hafifçe yukarı kıvrıldığında Jungkook'un kaşları da aynı vakitte çatılmıştı. Çok farklı tepkiler veriyorduk. Korksam bile içimde bir deli cesareti vardı. Jungkook ise yorgun görünüyordu.

Fakat emin olduğum bir şey vardı, ikna edilmeyi bekleyen çaresiz bir tarafı vardı. Onu "çaresiz" olarak tanımlıyordum çünkü dudaklarıma nasıl baktığını görmüştüm. Beni istiyordu. İş ahlakından aile yaşamına kadar ona uygun değildim. Yine de beni arzuluyordu. Tek gecelik ilişkilerden uzak durmayı prensip haline getirdiği için beni başından atmaya çalışıyordu.

Bütün bunlar beni güldürüyordu. Siyah gözlerinin ardında yanmaya hazır olan incecik bir kibrit vardı. İçimdeki ateşi ona bulaştırırsam alevlenecekti. Bunun yaşanma ihtimali beni zevkten çıldırtıyordu.

"Komik olan şey nedir?" diye sordu. Bu haliyle tam bir öğretmene benzemişti.

"Danışman öğretmenim sen misin?"

Dört Mevsim | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin