Yarın'ın Dünü

115 10 0
                                    

 Elena'nın çatı katına yerleşmesi uzun sürmedi. O evde anılarından başka neyi vardı ki? Dolabındaki kıyafetleri bir bavula boşalttı. Katlama zahmetinde bulunmadı.Öylece bavulun içine attı. Kendini tuhaf hissediyordu. Son iki ay içinde neredeyse herşeyini kaybetmişti. Bunları düşünürken Church açık kapıdan içeri girdi. Elena'nınkarşısına geçti ve onu izlemeye başladı. Elena kedinin orda olduğunu , tüm kıyafetleri boşalttıktan sonra farketti. Yalnız değildi. Church vardı. Yatağının köşesine oturdu ve kedinin kucağına kıvrılmasına izin verdi. Church sanki olanları anlıyor gibiydi. Elena'ya üzgün , hüzünlü bir bakış attı. Ardından biraz kestirmek için mutfak masasına doğru ilerledi. Elena derin bir iç çekti ve toparlanmaya devam etti. Romanlarını ve film CD'lerini bir koliye doldurdu. Odaya şöyle bir baktı. Banyodaki krem ve makyaj malzemelerini de çantasına tıkıştırdı. Bodruma inip Church'ün büyük kafesini aldı ve mutfağa gitti. Dolaptan Church'ün mamasını ve mama kaplarını çıkartıp kafese yerleştirdi.Ardından Church'ü masanın üzerinden alıp kafese koydu ve kafesin kapağını kapattı.Ayakkabılıktaki tüm ayakkabılarını da başka bir bavula boşalttı. Yatak odasına doğru ilerledi.Komidinin üzerinden annesinin fotoğrafını aldı ve bakmamaya gayret ederek özenle bavulun üst tarafına yerleştirdi.Son olarak odasına gitti ve yatağının altındaki porselen domuz kumbarayı kırdı. İçinde birkaç aydır biriktirdiği harçlıkları vardı. Onları da alıp cüzdanına koydu. Kapıdan çıkacağı sırada telefon çalmaya başladı.Arayan Jack'ti. ''Evin önünde bir nakliye kamyoneti bekliyor ufaklık, fazla gecikme'' deyip telefonu kapattı. Elena bunun için Jack'e minnettardı. Kapıya çıkıp nakliye şirketinden gelen görevlilere taşıyacakları birkaç dolabı gösterdi. Eşyalar taşındıktan sonra Church'ün kafesini yüklenip kamyonete bindi. Evdeki diğer eşyaları ne yapacağını daha sonra düşünecekti.

 Cafe Violet'in önüne geldiğinde kendini daha iyi hissediyordu. Buraya çok çabuk ısınmıştı. Evinden farksızdı burası.Kamyonetin sesini duyan Jack kapıda belirdi. Sanki yıllardır birbirini görmeyen iki dost gibi sarıldılar. Elena Jack'i seviyordu. Onu babasının yerine koymuştu.Onun yanında kendini güvende hissediyordu. Huzurluydu onun yanında. Jack Elena'nın omzuna kolunu attı ve gülümseyerek kamyonete doğru ilerlediler. Elena kamyonete bakınca hüzünlendi biraz. Tüm hayatı birkaç koliye sığmıştı. Islanan gözlerini Jack'ten saklamaya çalışarak Church'un kafesini alıp çatı katına çıktı.Church kafesten çıkar çıkmaz tavan arasının eski yuvarlak penceresine sıçradı ve kendi etrafında birkaç kez dönüp olduğu yere kıvrıldı. Elena da çok sevmişti bu pencereyi. Tavan arasındaki tek pencere buydu zaten. Yatağını bu pencerenin önüne koydurtmaya karar verdi. Geri kalan eşyalar da yerleştirildiğinde Elena artık evinde hissediyordu. ''evim'' diye geçirdi içinden. Bu kelimeyi sevmişti. Elena Church'un mama ve su kaplarını doldurduktan sonra Jack'in yardıma ihtiyacı olacileceğini düşünüp aşağı indi. İnerken odanın ahşap kapısını kapattı. Church sitem ettiğini belirten sesler çıkarıyordu kapının ardından. Elena gülümsedi ve biriken bulaşıkları yıkamaya koyuldu.

 Cafe Violet sakin , kendi halinde bir kafeydi.Gelen müşteriler genelde aynıydı. Sabah ilk gelen müşteri bembeyaz saçları ve kırışıklıklarla dolu yüzüyle Wendy Teyze olurdu. Her sabah bir tane tarçınlı çörek yer ve yanında papatya çayı içerdi. Wendy Teyze'nin ardından ihtiyar Geoge girerdi kafeye. George herşeyden şikayet eden ihtiyarın tekiydi. Fakat Elena seviyordu onu. Sabahları bir kruvasan yiyen adam hep en tazelerini yediği halde kruvasanın bayat olmasından şikayet ederdi.  Ardından günlük gazeteleri okurken uyuyakalırdı. Bi de kafenin yakışıklısı vardı. Her zaman cam kenarında bir masa seçer, iki havuçlu kek yiyip yanında portakal suyu içerdi. Elena ondan nefret ediyordu. Gölgeli havalarda bile güneş gözlüğü takıyordu. Ve kaslarını sergilemek uğrun en soğuk havalarda bile o ince transparan tişörtlerden giyiyordu. Tüm dünyanın kendi etrafında döndüğünü mü sanıyordu?Elena bir kere bilerek üzerine portakal suyu dökmüş ve yüzündeki o şaşkın ifadeyi izlemişti. Jack bile kendini tutamayıp gülmüştü. Bu müşteriler haricinde sabahları okula giden öğrenciler ve genelde yaz günleri soğuk birşeyler içmek isteyen turistlerle kafe renkleniyordu. 

 Ve birgün kapıdan O girdi. Kalın çerçeveli dereceli gözlüleri , yataktan yeni kalkmış gibi görünen dağınık saçları üzerine son anda geçirilmiş gibi görünen trençkotu , kargo pantolonu ve botlarıyla fazlaca salaş görünüyordu. Kafeni en köşesindeki masaya oturdu. Elena gözlerini O'ndan ayırdığında Jack'in kendisine bakıp sırıttığını farketti. Kulaklarına kadar kızarmış olan Elena koşar adımlarla çatı katına çıktı....

YARINHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin