''O''

102 8 0
                                    

Elena soluk soluğa çatı katının banyosuna girdi.Az önce neler olmuştu? Kalbi yerinden çıkacakmış gibi atıyordu ve yanakları hala kıpkırmızıydı. Yüzünün rengini biraz olsun değiştirebilme çabasıyla makyaj çantasına uzandı.Parmaklarına bolca fondöten sıkıp yüzüne sürmeye başladı. Neden böyle heyecanlanmıştı ki? Yakışıklı sayılmazdı. Kendisinden biraz daha uzun boyluydu. Boyuna göre zayıf sayılırdı. Kumral , dağınık saçları zarif bir şekilde alnına düşüyordu.Yeşildi gözleri , tıpkı kendininki gibi. Biçimli bir burnu ve dudakları vardı.Kahretsin! Kimi kandırıyordu. Çocuk hayli hoştu ve kalbinin delicesine çarpmasına neden oluyordu. Elena kendini toparlamaya çalıştı. Saç fırçasını aldı ve birkaç bukleyi düzeltmeye başladı. Biraz allık ve parlatıcıdan sonra daha iyi göründüğüne karar verip merdivenlerden aşağı inmeye başladı. Jack onu gördüğünde muzip muzip sırıttı ve eline bir waffle tabağı uzatıp masa 19 dedi. Elena gülümseyerek tabağı alıp 19 numaraya doğru ilerledi. İşte orda , tam karşısındaydı. Masaya yaydığı kağıtlarla o kadar meşguldü ki Elena'nın dakikalarca orda durup kendisini izlediğini fark etmedi. Elena sonunda O'nu izlemeyi bırakıp tabağı masanın boş bir yerine yerleştirdi. Genç , başını kaldırıp birkaç saniye Elena'nın gözlerine baktı. Gözlerini ayırmadan teşekkür etti. Elena kısık sesle ''afiyet olsun'' gibi birşeyler mırıldandı ve hızla uzaklaştı. Yanaklarının kızarmamış olmasını diliyordu.Tabağı almak için geri döndüğünde ise O'nun yerinde yeller esiyordu.Gerçi şaşırmamıştı.Hayatında ne onunla kalmıştı ki O orada öylece kalsındı?

Elena bir iç çekip Jack'in yanına döndü. Kalan son birkaç bulaşığı da yıkayıp ellerini kuruladı. Saat geç olmuştu. Jack birazdan kafeyi kapatırdı. Eline bir bez alıp masaları temizlemeye başladı. Masa 19'a geldiğinde masanın altında bir şey dikkatini çekti. Masanın altına eğilip aldığında bunun bir fotoğraf olduğunu anladı. Fotoğraf siyah beyazdı ve hayli aşınmıştı.Üzerinde bir yazı veya bir tarih yoktu. Yalnızca aralarında bir çocuk olan mutlu , genç bir çiftin fotoğrafıydı bu. Fotoğrafı O düşürmüş olmalıydı. Elena öyle olmasını umarak fotoğrafı önlüğünün cebine koydu ve kalan son masayı da silip çatı katına çıktı.

Elena o gece saatlerce yatağında dönüp durdu. Bir türlü uyuyamıyordu.Yorgundu biraz , kafası da karışıktı. Kalkıp banyoya doğru ilerledi. Ilık bir duş alıp bornozunu üzerine geçirdi. Bulutlu bir geceydi , ay bir görünüp bir kayboluyordu gökyüzünden. Saçlarını kurutup eski bir kot pantolonla siyah bir tişört giydi. Yanına bir hırka alıp dışarı çıktı. Bahçedeki banka gidip oturdu biraz. Serin bir geceydi. Sıkı sıkı sarıldı hırkasına.Bomboş sokaklara baktı. Evlerinde mutlu bir şekilde uyuyan insanları düşündü.Derin bir iç çekip yürümeye başladı.Nereye yürüdüğünü bilmeden birkaç sokak ilerledi. Ayakları onu eski evine getirmişti. Yıllarını geçirdiği , içi anılarla dolu o eve... Elena ceplerini yokladı.Anahtarları yanına almamıştı. Evin arkasını dolanıp odasının penceresine uzanan dişbudak ağacına tırmandı. Pencerenin sürgüsünü yukarı kaldırıp odasına girdi. Ev dışarıdaki boş sokaklardan daha soğuktu. Boş odası da gözüne ürkütücü göründü birden. Merdivenlerden inip yatakodasına girdi. Hüzünlendi biraz. Annesiyle az uyumamıştı bu yatakta. Gardrobu açtı . Tek tek annesinin tüm elbiselerine dokundu. Gözleri dolmuştu. Yatağa oturup ağlamaya başladı. Hıçkıra hıçkıra ağladı, içindeki tüm kırgınlıkları , tüm üzüntüleri dökene kadar ağladı.

Gözlerini açtığında her yanı ağrıyordu. Önce nerde olduğunu anlayamadı. Sonra annesinin yatakodasında olduğunu farketti. Ağlarken uyuyakalmış olmalıydı. Titriyordu. Bu buz gibi odada kaç saat uymuştu? saatine baktı. 4:55'ti. Şafak sökmek üzereydi. Hızlıca odasına -eski odasına- gitti. Pencereden çıktı. Arkasından pencereyi kapatıp ağaçtan indi. Hızlı ve ürkek adımlarla kafeye döndü. Kafenin önünde eski bir Chevrolet kamyonet duruyordu. Gözleri onu yanıltıyor olmalıydı. Sürücü koltuğundaki o olamazdı...

YARINHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin