Dört yapraklı yonca

78 20 0
                                    


İnsan, gerçek olmasa da bazı şeylere ümitlerini bağlıyordu. Kendilerini kandırıyorlar mıydı orası muamma.

Hava ne sıcaktı, ne soğuk. Sokak sessizdi. Herkes derin bir uykuya yatmıştı sanki. Rüzgar zarif, beyaz tenimi gıdıklıyordu. Saçlarımı havada uçan bir kuş misali uçuruyordu. Gözlerimi kapatıp tenimi gıdıklayan bu yaramaz rüzgarı hissetmeye çalıştım o an her şeyi unuttum sanki bir an özgür hissetim kendim.

Tabi Alp gelip önümde elini sallayarak adımı seslenene kadar "Dünya dan Asya'ya " gözümü açıp kaşımı çattım.

"Ne yapıyorsun" dedim gülümseyerek. O da önümden çekilip yanıma geçti birlikte yürümeye başladık. 

"Eğer seni o tatlı dünyandan uyandırmasaydım eğer okula geç kalacaktık" dedi

Haklıydı, sabah okul için kalkmış evin önünde Alpin gelmesini bekliyordum. O ve ben bizim evin önünde buluştuktan sonra az ileride bizim ve Masyagilin sokağı kesişiyordu. Kısacası merkez gibi bir şeydi orada Masya ve Mert'i aldıktan sonra düz bir şekilde okul yoluna yürüyorduk birlikte. 

Ama sokağın kesiştiği yere geldiğimizde ne Masya vardı, ne de Mert. Alp hiç bir şey yokmuş gibi ilerleyince Alp'i durdurup;

"Masya ve Mert neredeler uyanmadılar mı daha?" dedim

"Hayır bugün okul nöbetçileri o yüzden erken gittiler" dedi 

"Ay yazık acıdım onlara şimdi hele de Masya ne haldedir şimdi" dedim kıkırdayarak oda bana katıldı.

"Adım gibi eminim Mert'in başının etini yiyerek isyan ediyordur" dedi 

"Ayy Mert'e daha çok acıdım " dedim sonra kahkaha attık. Ben gülerken bir ara Alpin gülüşümü izlediğini fark ettim. Ona baktığımı fark edince kafasını başka yere çevirdi.

Yol boyunca sessizdik. Alpin bir durgunluğu vardı. Sorup sormamak arasında kalmıştım. Yine de şansımı denemek istedim.

"Bir sorun mu var?"

"Hayır nereden çıkardın"

"Yani durgun görünüyorsun" 

"İyiyim teşekkürler"

Yine sessizliğe bürünmüştük. 

Sanki dünyada onun ile anlaşma yapmış gibi sessizdi. Havada Çalışma sorumluğu gürültüsü dışında hiç bir ses yoktu. Onun konuşmamak için diktiği dudakları gibi dünyada dikmişti farklıların ağızlarını. Şimdi ise dikilen ağızlarından sesiz çığlık dışında hiç bir şey çıkmıyordu.

Okula geldiğimizde Alp "Sen Masyayı ara neredelermiş?" dedi 

Bende kafamı sallayıp telefonumu açtım. Rehberden Masya'yı bulup aramaya başladım 

Çalıyor....

Çalıyor çalıyor....

Ve yine çalıyor çalıyor....

"Açmıyor" dedim o sırada sınıfımızın yakınlarına gelmiştik.

Alp telefonunu çıkarıp tahminlerime göre Mert'i arıyordu.

Çalıyor... Açıldı

Ne konuştukları hakkında hiç bir fikrim yoktu dinlemeye başladım bende.

"Alo Mert... Neredesiniz.... Masya neden telefonlarını açmıyor.... Tamam anladım görüşürüz" telefonunu kapattı.

"Ne olmuş neden açmıyormuş Masya telefonunu?" dedim 

"Telefonunu sesisdeymiş Mert'e vermiş lavaboya gitmiş. Sizin gelmenize gerek yok dedi Mert"

Kızıl DenizHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin