Hey selam!
Medyadaki şarkıyı dinleyin!
Ramazanın ilk günü yeni bir bölüm atayım dedim.
Sahuru beklerken okursunuz.
Yoksullar için ölümden sonra yaşam vaadi ve zenginler için bu dünyada lüks bir hayat ... Kapitalistler açısından iyi bir pazarlık gibi görünüyordu.
-Dünya Dinleri ve İktidar, Paul N. Siegel
İyi Okumalar!
* * *
"Josef'i sapa sağlam getirmeliyiz!" dedi kendine güvenli bir şekilde ekibine gaz verirken.
Alaz iç çekti. Çocuğun canlı olduğundan bile şüpheliydi. Bu iş biter bitmez ekibine geri dönmek istiyordu. Önündeki haritaya bakmaya başladı. Ezberlemek ne işine yarayacaktı acaba!
3 Saat sonra
Alaz geldikleri ormana bakıyordu. Yirmi beş kişilerdi hepsi simsiyah giyinmişti. Üzerlerinde çelik yelek vardı. Ellerinde otomatik uyuşturuculu silahlardan vardı. Her ihtimale karşı hepsinin belinde bir tane Glock 19 vardı. Yüzlerinde siyah maskeleri vardı. Alaz en son böyle giyindiğinde terör operasyonundaydı. Hep filmlerde görürdü siyah siyah giyinmiş adamları. Bunları Hollywood efekti olarak zannediyordu ama şimdi o bir Hollywood filmine düşmüş gibiydi.
"Köstebeğimize göre çocuk içeride." Dedi soğuk sesiyle Sırplının yanındaki Fransız.
"Durumu nasıl?" diye sordu Alazın yanında oturan esmer İngiliz adam. Alaz adamların garip isimlerini ezberlemeye gerek duymamıştı iki gündür buradaydı zaten, bir de gavur isimlerini ezberleyemezdi.
Fransız elindeki silaha bakarak. "Pek, iyi olmadığını söyledi." Dedi arkadaşlarının gözlerine kısaca bakarak.
Sırplının yüz kası gerilmişti. Alaz anlamıyordu, çocuğu misafir etmek için kaçırmamışlardı. Tabi ki de durumu iyi olmayacaktı, hangi çocuk kaçırıldıktan sonra iyi olurdu ki.
"Planı unutmayın!" dedi Sırplı ilerde gözüken kale gibi eve bakarken. "Üçe ayrılıyoruz." Diyerek elleriyle iki tarafı gösterdi. Bütün ekip başıyla onayladı ve harekete geçmişlerdi. Alaz sol taraftaki ekiple kalmıştı. İlerledikçe sol ekipteki kişiler önlerine geleninin boyunlarından vuruyorlardı. Alaz 'Adamlarda ne göz varmış lan!' diye içten içe şaşırıyordu. Kendisi bile bu kadar uzaklıktan adamların boynunu nişan almayı geç kafasını zar zor nişan alırdı.
"İçeriye giriyoruz!" diye fısıldadı öndeki adam elindeki silahın yeşil lazerini açarak. Alaz adamların niye lazeri açtıklarını pek anlayamamıştı havda güze bir güneş vardı. Ama, Alaz için kale gibi görünen yerin içine girdiklerinde işte o zaman neden lazerleri açtıklarını anlamıştı. İçerisi yarasaların yuvası gibiydi, gotik bir havası vardı büyük kalenin ama içerisi fazla loştu. Alaz birkaç ses duyduğuna yemin edebilirdi. Sekiz kişi olan ekip dörde bölünmüşlerdi. Alaz aşağıya inmeyi ne kadar istemese de önündeki büyük kaba adam yanında kalakalmıştı. Aşağı dönen merdivenleri indikçe buranın aslında bir zindan olduğunu anlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZEKİ VE MİLYONER
Aventura15 yaşında kraliyet ailesi okulunun birincisi, zeki, milyoner, bütün kızların hasta olduğu bir çocuktu o! O kim mi? Josef Ardam Soul. Kumral saçları safir rengi gözleri, incecik ve çelimsiz vücudu vardı. Ama, onun şirin olmadığını kimse söyleyemezdi...