Ayın 17'si.
Seul'de mor leylaklarla dolu
bir bahçede sıkışmış gardenya.Tik, tak. Tik, tak. Zaman bir kum gibi avuç içlerimden kayıp hızla toprağa karışarak sıradanlaşıyordu. Sanrılarla oluşturduğum sahte anılarım ise zihnimin her odasına izini bırakmakla kalmıyor, onun ismini fısıldayıp yavaş adımlarla uzaklaşarak içten içe parçalanmamı sağlamaya devam ediyordu. Zihnimin verdiği tepkiler arasında hiçbirine karşı çıkmaksızın oradan oraya sürükleniyordum.
Kökleriyle birlikte saksısından çıkardığım mor leylak çiçeğini, onun için eştiğim yere dikkatlice koymadan önce anlık bir duraksama yaşadım. Avuçlarım içine savunmasızca duruyordu. Diğerleri gibi ait olduğu yere, toprağa kavuşmayı umuyordu tekrardan. Ait olduğu yere dönerek yaşamayı seçiyordu. Fakat ellerim arasında onu ezip öldürürsem buna karşı dahi çıkamazdı.
İç çekerek yaptığım işi tekrardan sürdürmeye devam ettiğimde çıplak ellerimin her toprağa değişinde zihnim, yanımdaki boşluğu her daim dolduran kişinin bu sefer ki yokluğunu fark ederek ismini fısıldamaktan geri durmuyordu. Fısıldayışlar yükseliyor, bir çığlığa ardından da haykırışa dönüyordu.
Düşüncelerim döngüye alınmış bir video gibi damarlarımda gezinip kalbimi rahatsız etmeye devam ederken dış görünüşüm oldukça sakindi. Eştiğim çukura dikkatlice koyduğum mor leylağın köklerini kapatırken Gabriel'ın bana seslendiğini duymuştum.
''Bay Jeon, adınıza bir paket var.''
Omzumun üzerinden ona baktığımda bahçe kapısında beklerken benden bir cevap beklediğini anlamıştım. ''Odama koy. Çıkınca bakarım.'' Beni onaylayıp geldiği taraftan gittiğinde derin bir nefes aldım ve mor leylaklarla dolu olan bahçemde sonuncusuna yeni bir hayat verdiğimin farkına vardım. Her gelişimizde iki mor leylak dikerdik; biri benim, diğeri ise onun aşkını temsil ederdi. İnce uzun parmaklarının toprağa bulanışını ve giydiğimiz bol kıyafetler içinde kaybolduğumuzu sanrılarıma katarken ellerimin toprağını kabaca üzerimdeki beyaz tişörte sildim ve içeri geçtim.
Onun hakkını dikmemiştim. Her şeye rağmen geleceğine olan inancım hâlâ yerini koruyordu çünkü. Gelecek, dudaklarımdan öpecek ve kendi aşkını dikecekti. Çünkü aşk, yarı yarıyaydı.
Krem ve kahve tonlarında karışık olan mermerlerden geçmiş, merdivenlerden çıkarak odama varmıştım. Kısa bir duşun ardından giydiğim temiz kıyafetler içinde düşüncelerime rağmen rahatlamaya çalışırken aklıma, adıma gelen paket gelmişti.
Nemli olan saçlarımı kurutma ihtiyacına girmeden Gabriel'ın yatağımın üzerine bıraktığı kutunun yanına oturmuş ve hemen ardından paketlenme gereği bile duyulmamış bu dikdörtgen kutuyu açmıştım. Kimden geldiğine dair bir fikrim yoktu. Yavaş yavaş batmaya başlayan güneş, bu saatlerde gri tonlarında olan odamı da aydınlatmayı unutmuyordu; her gün aydınlattığı gibi.
Kutuyu açtığımda, gördüğüm şeyle duraksadım. Ne bekliyordum ki?
Bunca yaşantıdan, unutmaya yüz tutatarsanız kendinizden utanacağınız anılardan, dağılmamak için uğraştığınız gecelerden sonra anlayacağınız tek şey bir et yığınına bu denli bağlanmanın ne kadar tehlikeli ve öldürücü olacağıydı. Hiçbir tepki gösteremiyordum. Bütün inançlarım teker teker kara bulutlara damla damla hapsolmuş bir yağmur gibi beni boğmaya başlarken göğsümdeki kasvet dizlerim üzerine çökmeme neden olmuştu. Ruhumun çekildiğini hissediyordum.
Ve ben her şeyin boşuna olduğunu bir kez daha görmüştüm; avuçlarım arasındaki gardenyayı, mor leylaklar arasına dikerken. Benim bu dünyada ki son yaşam belirtim bugün diktiğim mor leylak olurken onun bana bıraktığı son emanet bu bahçe değil, onun aşkının yüküyle diktiğim bu gardenya ve bileğimden hiçbir zaman çıkarmayacağım kırmızı bileklik olmuştu.
Solacaktı. Burada, bu mor leylaklar arasında yaşayamazdı. Ölümlü sırrımızı bir tek bu gardenya bilecek, ardından da yaşamayı bırakacaktı.
.
Gardenya çiçeği, gizli aşk anlamına gelmektedir.
Fazlasıyla hissederek yazdığım satırlara veda vakti. Umarım sevmişsinizdir canlarım. Tek isteğim, onların bu masumane ilişkisini ve iç parçalayan ayrılıklarını unutmamanız. Taehyung'a da fazla yüklenmeyin (:
nobbli sizi kocaman öpüyor. Başka satırlarda görüşmek dileği ile, hoşça kalın!
ig, nobbliiswed
ŞİMDİ OKUDUĞUN
invisible things ❝taekook❞
FanfictionBir gün olsun bana beni sevdiğini söylemedin. başlangıç, 4 Şubat bitiş, 17 Nisan ; angst // texting + düzyazı ©2021 | nobbliiswed