4; Final: beklenmeyen aşk gerçekti
Yoongi yine de ona inanmadı.
Özgüvensizlik duygusunun bu derece hükme sahip olduğunu hayal bile edemezdim...
O, öfkeli hareketlerle odada mekik dokuyup, saçlarını sıklıkla dağıtarak "Yalan söylüyor... Yalan... Onun kadar güzel biri, neden böyle bir dramla eğleniyor... Ne için?" diyerek kendiyle savaş veriyordu.
Birkaç gün geçti. Yaz tatiline girmiştik.
Ayrılık anında Yoongi'nin gözleri yaşardı. "Hoseok..." dedi kırılmış bir ses tonuyla.
Devamında sadece "Beni unutma." dedi...
Önümüzdeki sene Yoongi gelmedi... Sonralar onun amerikada, New Orleans Üniversitesine transver başvurusunun kabul edildiğini öğrendik.
Jimin hissedilecek derecede zayıflamıştı. Sessiz sakin, aynı zamanda, sanki hayata karşı tamamen öfkeyle dolmuştu. Biz, neredeyse hiç konuşmuyorduk. Nedense, bir-birimizden çekiniyorduk.
Zaten final sınavından sonra da onu bir daha asla görmedim.
***
Üniversite bittikten sonra tahminimce dört yıl sonra bir gün Seoul'de sokakla yürüdüğüm zaman biri koluma yapıştı. Donup kaldım.
"Yoongi!" diye bağırdım.
Kucaklaştık. O biraz daha büyümüş, hafif kilo almış, güçlü bir adam olmuştu. Siması eskisi kadar çirkin durmuyordu. Her zamanki gibi şık giyinmişti.
"Bize gidelim." dedi.
Yol boyunca birçok şey hakkında konuştuk. Bunlardan biri, Yoongi'nin şimdiki kariyer durumunun, kendi üniversitesinde matematik doçenti olduğunu öğrenmem oldu.
Evine vardığımızda, ilk olarak, evinin kapısını açan iyi giyinmiş genç kızın, Korede yok denecek kadar az rastlanan sarışınlığı ve değişik aksanı dikkatimi çekmişti. Tahminimce üç-dört yaşlarında güzel bir oğlan çocuğu, hızla koşarak "Babacım!" diye bağırıp Yoongi'nin dizlerini kucakladı.
Ben çocuğu görerek "Yoongi, bana bir oğlun olduğundan bahsetmemiştin!" diye yakınıp, meraklı bakışlarla beni süzen küçüğe doğru eğildim. "Merhaba, küçük beyefendi." diye şakıdığım anda, babasının bacağına sarılıp saklanmaya çalışması gözüme fazlasıyla tatlı gelmişti.
Diğer odadan Yoongi'nin annesi gelip "Hoş geldin." dedi. Bunca yıla rağmen, ihtişamlı siması neredeyse hiç değişmemişti. Yalnızca giyiminde biraz değişiklik vardı. Şimdi eskisi gibi siyahlara bürünmemişti. Elinde her zamanki gibi sigarası mevcuttu.
"Burada mı yaşıyorsunuz?" diye sordum.
"Hayır," dedi. "Çocukları görmek için geldim."
Torununu yanına çağırarak, güneşten yanmış, iri kemikli eliyle saçlarını okşadı. Yüzüne şefkatli bir tebessüm yayıldı.
Merak ve heyecan karışımı bir hiss bütün duygularımı ele geçirdi. Yoongi'nin eşini göreceğim fikri, sebebini bilmiyorum, bana, bir çeşit, ürkek, utangaç bir hiss bahşetti... İlginçtir... Aslında benim düşüncem, onun eşini göreceğim için Yoongi'nin gerileceğinden yanaydı. Bir an için çabucak çıkıp gitmek istedim... Fakat aynı anda kapının zil sesi duyuldu. Çocuk, heyecanla babasına döndü. Yoongi'nin yüzünde yer edinen küçük tebessümle birlikte olumlu anlamda baş sallaması kazanınca, "Yaşasın!" diye bağırıp, tatlı kıkırtılar eşliğinde, hızla kapıya doğru koşturdu.
Tanıdık beden salona dahil oldu. Dolgun dudaklarında hüküm süren şefkatli tebessümüyle kucağındakı küçük oğlana bakıp "Bebeğimi çok özlemişim." diye mırıldandı. Ardından bana dönünce, şaşkınlıktan "o" şeklini almış ağzıma bakıp içtenlikle güldü.
O güzel genç adam, Jimin'di. Beklenmeyen aşık, Jimin'in kendisiydi ve tam karşımda, Yoongi ve küçük oğullarına sarılmış, beni kibarca selamlıyordu. Beklenmeyen aşk gerçekti.
***
Mutlu yoonmin ailesinin güzelliği >>>her şeyHoşça kalın, kendinize iyi bakın ve yoonmin'le kalın!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
inattendu • yoonmin
Fanfiction"Onun kadar güzel biri, neden böyle bir dramla eğleniyor... Ne için?"