Sabah uyandığımda yanımda Irmak yoktu. Biraz şoka girdim. Beni uyandırmadan aşağıya inmiş diye. Sonra geri uyudum. Ama iç sesim Necmettin şarkı söylediği için uyku tutmadı.
Necmettin:
-Kimseyi görmedim ben, senden daha güzel. Kimseyi tanımadım ben senden daha özel. Kimselere de bakmadım aklımdan geçen. Kimseyi tanımadım ben senden daha güzel
Ben:
-Ya şapşik bende seni seviyorum.
Necmettin:
-Sana nereden rastladım? Oldum derbeder. Kendimi sana sakladım. Senden daha güzel. Kimseleri de takmadım, ölsem değişmem. Kimseyi tanımadım ben senden daha güzel.
Ben:
-Neco bir sus hele. Tamam anladım beni çok seviyorsun ama önemli işlerimiz var.
Necmettin:
-Ne gibi?
Ben:
- Pazar kahvaltısı gibi. Bütün ailem burada. Ayrıca yeni karım da.
Necmettin:
-Giy üstünü, in aşağıya. Annen börekler, çörekler getirmiştir.
Ben:
-Aynen. Zaten bu tür olaylarda hiç aktif olmam.
Üzerimi değiştirip aşağı indim. Herkes gelmişti. Mutfağa gitmeyi planlarken bacağıma sarılan bir şeyle yerimde durdum. Aşağı baktığımda annem vardı.
"Oğluşuuuuum. Nerelerdeydin seeeen? Balayılarına mı gitmişmiş benim oğluuuuum? Canım oğluşuuum. Annen sana kurban olsun."
Biraz anneme sarıldım ve onunla konuştum. Ardından mutfağa giderken yine bacağıma biri sarıldı. Bu sefer ablamdı. Onunla da konuştum falan. Ardından sonunda mutfağa ulaşabildim. İçerisi gerçekten de börek kokuyordu. Sonra yemek masasına oturdum ve yemeği beklemeye başladım. Daha masa hazır değildi. Muhtemelen en az bir saate hazır olurdu. Ama bekledim. Yerimi kimseye kaptıramazdım. Yemek konusunda çok hırslıyımdır. Beklemeye başlamadan önce koşarak mutfağa Irmak'ın yanına gittim. Sosis yapıyordu. Arkasına dönüp bana baktı.
"Bir şey mi oldu? Neden koşuyorsun?"
Cevap vermeden yemeklere baktım. Tezgah doluydu. Ellerimi belimin arkasında bağlayıp incelemeye başladım. Peynirli, patatesli, ıspanaklı ve kıymalı olarak dört çeşit börek vardı. Şuan ev aşiret ailesine benzediği için çok fazla patates kızartması vardı. Biraz sosis tezgahtaydı ama hala biraz yapıyordu. Yumurta salatası vardı. Bir de haşlanmış yumurtayı dilip üzerine tereyağı eritip dökmüştü. Bir kaç çeşit peynir ve zeytin vardı kaplarda. Bir de kahvaltılık eşyalar vardı. Bir de meyve suları ve çay vardı. Teftişim bitmişti. Hemen koşarak masadaki yerime gittim ve bir saatlik kahvaltı sofrası bekleme görevime başladım.
Evde kim var diye saymaya başladım. Bora, babam, annem, ablam, eniştem, küçük bebek yeğenlerim, yengem, Emre, Belinay, Enes, Burak, Aleyna, Irmak ve ben. Bebekleri bir kişi olarak sayarsak toplamda on üç kişi vardı. Bu demek oluyorki on üç rakip. Babam, Bora ve Emre masayı süpürebilirdi. Bu yüzden koşarak Irmak'ın yanına gittim. Irmak tekrar bana baktı. Ama geri önüne döndü.
"Irmak!"
"Efendim."
Yanına gidip sessizce kulağına fısıldadım. Eğer birileri duyarsa planım anlaşılabilirdi.
"Bak şimdi babam, Bora ve Emre'nin mideleri çok büyük. Beni bile yerler. Bu üçünden bana yemek kalmaz. Bu yüzden büyük bir tabağa kendime yemek ayıracağım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TOPÇU
Storie breviNecmettin: Ömer sanki yolun sonuna geldin. Ömer: Şimdi gerçekten batırdım. Necmettin: Ne zaman doğru bir işin oldu ki zaten? Tüm Hakları Şahsıma Aittir.