"hadi ama jiminie, o güzel kalçalarını neden yalnızca bizden esirgiyorsun?"jimin kendisine atılan lafları ve kahkahaları tamamıyla görmezden gelmişken telefonuna odaklanmış olan öğretmen yaklaşık beş dakikadır jimin'e atılan lafları duymuyor ya da duymazdan geliyordu.
öfkelendiğimi hissediyordum. cidden öfkeleniyordum, jimin sessiz bir şekilde önündeki ders kitabını okurken fena halde öfkeleniyordum çünkü önündeki matematik ders kitabıydı ve jimin'in boş zamanlarında onu okuduğunu falan sanmıyordum.
jimin hakkında konuşup eşcinsel olduğu için ona laf atıyorlardı, jimin'i cepte gördüklerini açıkça söyleyebilirdim.
"seunghoon," diye seslendim oturduğu yerde jimin'in sırasına dönüp ona cinsel imalarda bulunan çocuğa. herkes jimin'e attığı laflar yüzünden onu uyardığımı fark etmiş gibi sessizleşip bana döndüğünde öfkemi ona sesleniş biçimime yansıttığımı fark etmiştim.
buna rağmen jimin başını kitabından kaldırmamıştı.
"koç geçen teneffüs seninle konuşmak istediğini söylemişti, öğle arası antrenmanlardan dolayı meşgul olabilir. hazır dersi erken bitirmişken izin alıp gitsen olabilir."
pekala, bugün antrenman yoktu ama yalan sayılmazdı. seunghoon tüm ilgisini bana verdiğinde bakışlarında samimi bir şey yoktu. zaten birbirimizden hoşlanmazdık. aynı takımda oynamamıza rağmen benimle rekabet ediyor gibi davranıyordu ama benlik bir sorun yoktu.
istediğim gibi herkesin dikkati dağıldığında çoğunlukla jimin'e atılan kahkahaların kaynağı olan seunghoon arkadaşı ile kısa bir muhabbet edip hocanın yanına gitmiş, sınıftan çıkmıştı. hemen ardından jimin konusu kapanmış, herkes kendi halinde takılmaya koyulmuştu.
jimin ise matematik kitabına bakmayı sürdürüyordu.
bir beş dakika sonra zil çalmış, herkes yemekhaneye gitmek için ayaklanmıştı ama jimin genellikle yaptığı gibi sırasında kalmayı tercih etmişti. sırada taciz edilmekten hoşlanmadığını söyleyebilirdim.
jimin artık onunla ilgilenen kalmadığından kitabını kapatıp sırasının altına koymuş, burada olduğumun farkında olduğunu düşündürtecek şekilde olduğum tarafa bakmadan camı seyretmeye koyulmuştu. birkaç dakika beklemiş, ardından kantine gitmek için ayaklanmıştım.
iki tost ile sınıfa döndüğümde jimin hala camdan dışarıya bakıyordu ve mutsuz olduğunu düşünmeden edememiştim. suratsız davranırdı, etrafındaki hiçbir şeyi siklemez gibi dolaşırdı ama üzgün olduğunu düşünüyordum. öyle olmalıydı.
tostun birini sırasına bıraktım. jimin bir süre tostun etrafına tamamen sarılmış olan kağıda bakmış, hemen ardından beklediğim şekilde kaşlarını çatarak bana bakmıştı. bir şey diyeceğini hissettiğimde ona aldırmadan pencerelere ilerlemiş, açık olan birini atlayıp diğerini de açmıştım.
"dalgınlığıma geldi, iki tane aldım. sen de hala burada olduğuna göre yersin diye düşündüm."
arkamı döndüğüm zaman göz göze gelmiştik, jimin bundan hoşlanmamış gibi ben ona bakmıyorken gevşeyen kaşlarını yeniden çatmıştı. kaşlarını bu kadar fazla çattığından dolayı başı ağrımıyor muydu merak ediyordum.
"aç değilsen çöpe at."
aç olmadını söyleyeceğini tahmin ettiğimden dolayı omuz silkip sırama ilerledim. çöpe atmayacağını adım gibi biliyordum.
jimin tostun üstündeki kağıdı açarken "böyle şeyler yapmayı kes," dedi herkese karşı kullandığı mesafeli sesiyle. "seunghoon'un lafını değiştirmeye çalıştığını biliyorum. sakın bir daha yapma."
güldüm. alaycı kıkırtıma yüzünde kafası karışık bir ifadeyle baktı. "bunu da nereden çıkardın?" kısıkça gülüp kendi bakışlarımı jimin'den çektim. "koç onunla konuşmak istiyordu, ben de haber verdim."
jimin tekrar konuşmadı. ama içimden bir ses onun ile aramızdaki rekabetin farkında olduğunu ve her ne olursa olsun seunghoon'a onu koçun çağırdığını söylemeyeceğimi bildiğini söylüyordu.
-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
dirt on the name of park jimin
Fanfictionyoongi, sınıf arkadaşı park jimin hakkında söylenenlerin doğruluğundan emin değildi.